(Günlerdir genel olarak Strateji
ve Taktik üzerine yazıyoruz. İlerde Strateji ve taktikler konusunda geçmiş
tartışmaları ve dersleri; sonra da bugünün Strateji ve Taktiklerini ele almayı
planlıyoruz. Ama şu sıra çok büyük önem kazanmış bulunan “hendek siyaseti”
denilen gelişmeleri de göz önüne alarak, aktüel bir sorundan hareketle Strateji
ve Taktik ilişkisini ele alalım. Hendek siyaseti ya da taktiği, adı üstünde bir
taktik; bir mücadele biçimidir. Her taktik hizmet ettiğini iddia ettiği
strateji bağlamında değerlendirilmelidir. Strateji ve program konusunu ele
almadan, sanki aynı program ve stratejide anlaşılıyormuşçasına bu taktiği veya
mücadele biçimini eleştirmenin hiçbir anlamı olmadığını; belli bir strateji ve
program içinde onun bir rasyonalitesi olduğunu ve olabileceğini somut olarak
görelim. Ama önce biraz geçmişe gidelim.)
15 Aralık 2015 Salı
13 Aralık 2015 Pazar
Strateji ve Taktikte Temel Başlıklar
Strateji ve Taktik kavramları doğrudan ordular
savaşından çıkmıştır. Ama biz strateji ve taktikle, toplumsal mücadeleler
bağlamında ilgileniyoruz. Toplumsal mücadele söz konusu olduğunda, tümüyle
barışçıl ve pasif yöntemler bile izlemeniz, mücadeleyi bir strateji ve taktik sorunu
olarak ele almaktan çıkarmaz. Dolayısıyla strateji ve taktik terimlerini kullanmamız,
askeri ve şiddete dayanan sorunları tartıştığımız anlamına gelmez.
Ordular savaşındaki strateji ve taktik ile toplumsal
mücadelelerdeki strateji ve taktik konuları arasında çok temel iki fark vardır.
Ordular savaşında, aşağı yukarı her iki ordu da eşit
durumda sayılırlar; yani savaştan önce, biri galip diğeri mağlup değildir.
Galip ve mağlup, savaşın sonunda ortaya
çıkar. Toplumsal güçlerin (sınıfların) savaşında ise alt sınıflar ve güçler (ezilen
uluslar, ezilen ırklar, ezilen cinsler vs.) daha başlangıçta
yeniktir; ezenler daha başlangıçta galiptir.
12 Aralık 2015 Cumartesi
HDK ve HDP Kongreleri Yaklaşırken Hatırlamalar (I) HDK ve HDP’nin Doğuştan Günahları
HDK ve HDP bugün bir kriz içindeler ve şu an toplumsal
muhalefetin böyle felç durumda kalması, büyük ölçüde onların bugünkü
krizleriyle ilgilidir. HDP’nin ve HDK’nın yeniden yapılanmasının söz konusu
edildiği, ama aslında bu yönde ciddi en küçük bir ipucunun dahi görülmediği bugünkü
koşullarda, bu krizin nedenlerini anlayabilmek için, HDK ve HDP’nin yapmadığını
yapmaya ve sorunların köklerine inmeye, bunun için de unutulmuş; hatırlanmayan ve de hatırlanmak istenmeyen
geçmişe yönelik hatırlatmalar yapalım.
Bugünkü HDK ve HDP’nin kökeninde, o zamanlar bir
fiyaskoyla sonuçlanmış “Çatı Partisi”
girişimi bulunmaktadır. HDK ve HDP’nin sorunlarını ve bu sorunların nedenlerini
anlamak için o ilk doğum dönemlerine gitmek gerekir.
10 Aralık 2015 Perşembe
Genel Olarak Strateji ve Taktik Kavramları Üzerine
Strateji ve Taktik, güçlerin mücadelesine ilişkin kavramlardır; yani
karşı tarafın iradesini kırmak ve onu sizin iradenizi kabul etmeye zorlamak
için yapılan eylemlere ilişkin kavramlardır.
Strateji ve taktik, normatif
kavramlar değildir; analitik
kavramlardır.
Bu ne demek?
Yani hukuki kavramlarda olduğu gibi, bir şey şu
özelliklere sahip ise strateji (veya taktik) olur türünden, kural koyucu; toplumsal ilişkileri düzenleyici
kavramlar değildirler; toplumsal ilişkileri düzenlemezler; sizin kabulünüzden
bağımsız olarak vardırlar.
Normatif ve Analitik kavram farkını açıklamak için birkaç örnek verelim.
9 Aralık 2015 Çarşamba
Strateji ve Taktikler Üzerine Bir Başlangıç
Einstein gibi büyük bilim adamları, güçlü ve doğru bir
teorinin özellikle estetik olması
gerektiğini; ya da bir teorinin aynı zamanda güzel ve estetikse iyi bir teori
olabileceğini söylerler. Fizik gibi matematiksel ve kesin bir dille konuşan bir
bilimde bile güzellik ve estetiğin bir kriter olarak aranması anlamlıdır.
Benzer şekilde, Marks, Engels, Lenin, Troçki,
Kıvılcımlı gibi büyük Devrimci ve Sosyologlar da (Devrimci Marksistler), Politika, Savaş ve İsyan’dan söz ederken, onun bir sanat olduğunu
da söylerler.
Sanat burada olumlu ya da olumsuz, yani değer yüklü bir anlama sahip değildir.
Kastedilen, sadece bilimsel ve
ölçülebilir olanın ötesinde, yaratıcılığın yerine ve
önemine bir vurgudur.
26 Kasım 2015 Perşembe
Fizik ve Marksizm (Genel Görecelik Kuramının Yüzüncü Yılı Vesilesiyle)
Genel Görecelik Kuramı
“muhtemelen bütün zamanların en büyük bilimsel keşfidir”
Paul Dirac
Bugün Genel Görecelik Kuramı’nın açıklanışının yüzüncü
yılı. Einstein yüz yıl önce 25 Kasım 1915’te, Genel Görecelik Kuramı’nın son
düzeltmelerini yapıp yayınladı.
Bu kuram sadece tüm fizik dünyayı algılayışı kökten
değiştirmemiştir, aynı zamanda bütün büyük kuramlar gibi son derece estetiktir
ve sadedir.
Newton’un çekim kuramında, zaman ve uzay, içinde
nesnelerin ve olayların yer aldığı onlardan bağımsız bir sahne gibidir.
Genel Görecelikte ise, uzay-zaman maddenin ayrılmaz bir
bileşeni veya özelliği olur onunla karşılıklı etkileşim içindedir. Kütle
uzay-zamanı eğer, eğilmiş uzay zaman kütlenin hareketini karşı olarak etkiler. Bu
çok derin, diyalektik ve devrimci bir kavrayıştır.
10 Kasım 2015 Salı
Bir Belge: “Kemalizmin Yerini Ne Alacak?” (1 Aralık 1992 – Özgür Gündem)
Aslında ilk olan "Son
Türk Devleti"nin dayanağı ve ideolojisi olan Kemalizm ömrünü
doldurmuş bulunuyor. Bu ideoloji bugün hala devletin resmi dini olmaya devam
ediyorsa, bu, onun insanların kafasındaki egemenliğinden, ideolojik gücünden,
yaygınlığından değil; ideoloji dışı bir unsurun, Osmanlı'nın yaşayan ruhu Türk
Ordusu'nun silahlarının fizik gücünden dolayıdır.
Bir ideoloji, yaratıcılığı; diğer ideolojiler
karşısındaki entellektüel üstünlüğü; genç kuşaklar arasındaki etkisiyle
geleceğe damgasını vurabilir ve yaşama yeteneğinin kanıtlarını sunar.
Kemalizm’de ne yaratıcılık, ne de entellektüel üstünlük var. Dolayısıyla genç
kuşaklar arasında hiç bir etkisi yok.
9 Kasım 2015 Pazartesi
Seçim Sonuçları Analizlerinde Hiç Söz Edilmeyen Belirleyici Güç
Seçim sonuçlarının değerlendirmelerinde görülen temel
metodolojik yanlış, onu var olun toplumsal güçlerin mücadelesinin bir fotoğrafı
ve sadece biçimlerinden biri olarak ele almak yerine; o mücadelenin kendisi gibi almaları ve dolayısıyla
bütün analizlerini seçim mücadelesinin araçları; yani seçim çalışmaları,
üzerinden yapmaları olmaktadır.
Yani örneğin HDP’nin seçim çalışması yapamaması;
baskılar vs. bu sonuçların nedeni gibi koyulmaktadır. Elbet bunlar doğrudur.
Ama aynı zamanda yanlıştır.
Çünkü bu baskılar; seçim çalışması yapamamanın vs.
bizzat kendisi bir sonuçtur ve güçler ilişkisindeki değişimin sonuçlarının bir yansımasıdır.
Soruna böyle yaklaşmamanın sonucu, seçim sonuçlarını
belirleyen en esaslı gücün, bu analizlere dâhil edilmemesine yol açmaktadır.
Nedir bu tayin edici güç?
Bu güç Türk
Ordusudur; “Devletçiliğimiz”dir, Genelkurmay’dır; “Sünüfu Devlet”tir; “Askeri
Bürokratik Oligarşi”dir.
Dikkat edilirse, seçim sonuçları analizlerinde hiç
kimse bu gücü, Orduyu veya Genelkurmayı, bu sonuçları açıklama öğesi olarak
kullanmamaktadır.
Bu dolaylı olarak, aynı zamanda seçimlerin vatandaşların
özgür iradeleriyle gerçekleştirdiği yalanının yayılmasına da ayrıca soldan bir
katkı olur.
7 Kasım 2015 Cumartesi
Bu Yazı 17 Haziran’da Yazılmıştı (“HDP’nin Yapması gerekenler”)
Araçların, organların yapıları (anatomileri) ve işlevleri (görevleri, fonksiyonları) arasında zorunlu bir ilişki vardır. Bu toplumsal araçlarda, örgütlerde ve organlarda da böyledir.
Bu nedenle de Marks, binlerce yıldır
ezen küçük bir azınlığın iktidarını korumak üzere geliştirilmiş devlet cihazını
ezilenlerin kullanamayacağını, onu parçalaması gerektiğini yazmıştı.
Bugün var olun devlet cihazı
ezilenler için kullanılamaz. Kullanmaya kalkanı o kullanır. Bırakalım devlet
cihazını bir yana, HDP’nin ele geçirdiği belediyelerde bile, ömrünü dağlarda
veya hapishanelerde geçirmiş nice savaşçının, kısa zamanda belediyeler
tarafından ele geçirildiklerini; birer bürokrata dönüştüklerini görüyoruz.
5 Kasım 2015 Perşembe
HDP’nin Özeleştirisi, Yeniden Yapılanması ve Demirtaş
HDP yöneticilerinden Ayhan Bilgen’in şu sözleri çok
önemlidir ve yol gösterici olmalıdır:
“Siyasette rakibinizin gücü
sizin zaaf ve zayıflığınızın mazereti olamaz. Güçlü bir özeleştiriyle yeniden
yapılanma çalışmalarına başlamalıyız. Cezaevlerinde, ülke dışında özgürlük,
barış isteyenlere, fedakâr halkımıza layık sonuç elde edemedik. Toplumsal
siyaset sandıkta bitmez başlar.”
Bu vesileyle “özeleştiri” ve “yeniden yapılanma” çalışmasının nasıl olması gerektiğine
dair birkaç öneri yapalım ve önerilere uygun örnekleri sunalım
Birincisi, her özeleştiri aslında bir eleştiri olmak
zorundadır. Çünkü özeleştiri özünde bir sorunun nedenlerini araştırmak ve
ortaya çıkarmaktır; eleştiri konusu olan kişiler değil; anlayışlar, yöntemler,
ilkeler, kavramlar, genellemelerdir ve öyle olmalıdır. Bizlerin kişilerle
sorunu olmaz. Özeleştiri bir günah çıkarma ayini değildir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)