7 Kasım 2015 Cumartesi

Bu Yazı 17 Haziran’da Yazılmıştı (“HDP’nin Yapması gerekenler”)


Araçların, organların yapıları (anatomileri) ve işlevleri (görevleri, fonksiyonları) arasında zorunlu bir ilişki vardır. Bu toplumsal araçlarda, örgütlerde ve organlarda da böyledir.
Bu nedenle de Marks, binlerce yıldır ezen küçük bir azınlığın iktidarını korumak üzere geliştirilmiş devlet cihazını ezilenlerin kullanamayacağını, onu parçalaması gerektiğini yazmıştı.
Bugün var olun devlet cihazı ezilenler için kullanılamaz. Kullanmaya kalkanı o kullanır. Bırakalım devlet cihazını bir yana, HDP’nin ele geçirdiği belediyelerde bile, ömrünü dağlarda veya hapishanelerde geçirmiş nice savaşçının, kısa zamanda belediyeler tarafından ele geçirildiklerini; birer bürokrata dönüştüklerini görüyoruz.

Bu nedenle, Duran Kalkan’ın HDP’nin hükümete katılmasının yanlış olacağı şeklindeki uyarısı yerindedir.
Ancak HDP aynı zamanda seçim başarısıyla önemli bir güç ve mevzi elde etmiştir ve bunu da akıllıca kullanarak; mücadelenin yeni zaferler elde etmesine veya daha elverişli koşullarda; daha barışçıl biçimler içinde yürümesine daha büyük katkılar yapabilir.
Hükümet kurulması konusunda ağırlığını ve gücünü şu veya bu yana koyarak politik gelişmeleri etkileme olanağı vardır. Bu olanağı kullanmak, bu devlet cihazının ezilenler için kullanılamayacağı gerçeğiyle çelişmez.
Bunu şöyle örneklemek mümkündür. Örneğin bir devrimci parti, seçimlerde kendisine verilecek oyların karşı tarafın işine yarayacağı durumlarda pek ala, daha az kötüye, örneğin bir sosyal demokrat partiye vs. oy verilmesini isteyebilir. Oy verilmesini isterken de onun karakteri konusunda susması veya oy verilmesini istediğini olduğundan başka göstermesi gerekmez.
Benzer şekilde şu veya bu hükümete dışarıdan koşullu destekler vererek veya vermeyerek; hem kendisi için daha geniş bir hareket alanı sağlayabilir; hem de daha gerici ve anti demokratik olanın zayıflamasına katkıda bulunabilir.
*
HDP seçimlerden beri, hükümet arayışları konusunda sadece genel sözler etmiş ve her türlü teklife açığız gibi, inisiyatifi karşı tarafa bırakan bir çizgiyi benimsemiş bulunuyor.
Kanımızca bu yanlıştır. HDP inisiyatif göstermelidir. Ancak elbet inisiyatif göstermek için önce acil görevlerin; yakalanacak an halkanın doğru tanımlanması gerekir.
Bugünün en acil görevi, Erdoğan - Ergenekon ittifakını tecrit ederek etkisizleştirmektir. İkisi kader ortaklığı içindedirler. Yenilgilerinin yok oluşları anlamına geleceğini bilmektedirler. İkisi de boğazına kadar suça batmıştır. Bu durumda her şeyi yapabilirler ve yapabilecek operasyonel güçleri bulunmaktadır.
Bu şer ittifakına kısaca Erdoğan dersek, Erdoğan’ın elindeki para ve devlet gücünü kaybetmemesinin tek yolu vardır: hükümet kurulmasını engellemek ve bir erken seçime gitmek. Erken seçime gidişle birlikte de HDP üzerinde provokasyonları arttırmak; ateşkese son verip, savaşı başlatmaktır. Hatta Suriye’ye girmektir. Sonu gelenler sonlarını hızlandıracak bu tür çılgınlıkları her zaman yaparlar.
O halde Erdoğan’ın etkisizleştirilmesine yönelik bir hükümet kurulması ve Meclis’te Erdoğan’ın elini kolunu bağlayacak yasaların acilen çıkarılması en acil görevdir.
Bunu yapabilecek tek kombinasyon da, şimdilik HDP’nin dışarıdan desteklediği bir CHP-MHP koalisyonudur.
MHP ise HDP’nin içinden veya dışarıdan desteklediği koalisyonu reddederek aslında AKP ile bir koalisyonu arzuladığını dile getirmiş bulunmaktadır. AK Partiye koşul olarak sunduğu ise, Erdoğan’ın etkisizleştirilmesidir.
MHP bu tavrıyla aslında hükümet kurulmasını engelleyerek Erdoğan’ın Erken seçim kararı alması için yolları döşemektedir.
MHP’nin bu tavrının aslında Erdoğan’a hizmet ettiğini göstermek, MHP’yi teşhir etmek için bu noktada HDP bir aktif hamle yapabilir. Bunun için geri atım atması gerekmektedir. HDP ancak geri adım attığı takdirde ileriye gidebilir.
MHP bilindiği gibi “barış sürecine” son verilmesini istemektedir. Ama barış sürecine son vermek ateşkese son vermek anlamına gelmemektedir. Örneğin şimdi “barış süreci” fiilen bitmiş; “tahkim edilmiş bir ateşkese” geçilmemiş olmakla birlikte, fiilen ateşkes devam etmekte; yeni cenazeler gelmemektedir.
Bu durumda HDP “Ateşkes” ve “Barış Süreci” farkı üzerinden MHP’yi teşhir edecek ve köşeye sıkıştıracak bir hamle yapabilir. HDP, Kürt sorununun çözümünde varoluşuna ilişkin bir tehlike gören MHP’nin barış sürecini sürdürmemesini anlayabildiğini; “Barış Süreci”nin dondurulması; ama ateşkesi bozmama; yeni cenazeler gelmemesi karşılığında MHP ve CHP hükümetini Erdoğan’ın etkisizleştirilmesi ve yasa dışı işlerin kovuşturulması; saraydan uzaklaştırılması; örtülü ödenek üzerindeki kontrolüne son verilmesi; emeklilere ikramiye gibi CHP’nin acil programında da bulunan hedeflere yönelik olarak destekleyeceğini açıkça belirtmelidir.
Yani şu ana kadar dillendirdiği, “Barış Süreci”nin sürdürülmesi; “tahkim edilmiş ateşkes”e geçilmesi koşulundan, sadece ateşkesin korunması ama bunun karşılığında Erdoğan’ın iktidardan uzaklaştırılması; gücünün elinden alınması noktasına geri çekilmeli. Bu geri çekilişini tüm topluma aktarmalı ve anlatmalıdır.
Böyle bir hamle MHP’yi zor durumda bırakır. MHP, “şehit cenazeleri”nin gelmesini açıkça ister duruma düşmek istemeyecektir.
Öte yandan böyle bir hamle AK Parti içinde başını kaldırmak için Erdoğan’ın mevzi kaybetmesini bekleyenlerin desteğini alır.
HDP, böyle bir inisiyatif gösterdiği takdirde, Erdoğan’ın önünü kesebilir.
AK Parti’nin olmadığı bir hükümet Erdoğan’ın elini kolunu büyük ölçüde bağlar ve hızla etki ve güç kaybına yol açarak bir süre sonra Erdoğan’a karşı AK Parti içinde de yeni bir cephe oluşmasını sağlar.
Öte yandan, MHP’lilerin HDP’nin etkisine CHP’lilerden daha fazla açık olduğu da bir gerçektir. MHP yönetiminin HDP’ye karşı, tüm kapıları kapayan bir çizgi izlemesinin bir nedeni de MHP’nin tabanının eskisi gibi özel savaş döneminin yalanlarına fazla kanmayacağı olasılığının ortaya çıkmış olmasıdır.
Özetle, Barış Sürecini ilerletmekten Ateşkesi olsun sürdürme hedefine geri çekiliş ve buna bağlı olarak Erdoğan’ı Tecrit; MHP’yi Teşhir yakalanacak ana halka olmalıdır. Erdoğan demek Erdoğan ve Ergenekon demektir. Buna IŞİD de eklenebilir. Erdoğan bu Ulusalcı ve “İslamcı” ittifakının sembolüdür.
*
Böyle bir “geçiş dönemi”ne ihtiyaç bulunmaktadır. Önemli olan erken seçimin engellenmesi ve Erdoğan’ın gücünün elinden alınmasıdır.
Bu durumda AK Parti içinde değişim başlayacak veya AK Parti bölünebilecektir. Böyle bir olasılık durumunda ise, birçok başka hükümet olasılıkları ortaya çıkar. Bu durumda elbet HDP ateşkesin tahkimi ve barış sürecinin sürdürülmesi gibi talepleri daha rahat öne sürebilir hale gelir.
Ateşkesin sürdürülmesi şu açıdan da çok önemlidir. HDP her ne kadar bir “Türkiye Partisi” olma iddiasında ise ve böyle olmaya çalışıyorsa da politikaya Ortadoğu çapında bakmalı; stratejisini öyle belirlemelidir.
Burada ateşkes sürdükçe, Suriye ve Irak’ta özgürlük hareketinin yeni mevziler kazanması devam eder. Bu da doğrudan doğruya Türkiye politikasındaki güç dengelerini etkiler.
Oralarda hiçbir halkı ve dini baskı altına almayan laik ve demokratik bir düzen kurulması bir süre sonra Suriye’deki Arapların da bu demokratik yönetimi desteklemelerine ve devrimin tekrar demokratik devrimci bir yörüngeye girmesine yol açar. Bunun için koşullar olağanüstü uygundur.
Suriye’de devrimci ve demokratik güçlerin güçlenmesi ise Türkiye’deki politikayı da özellikle HDP’nin gücünü ve konumunu da olumlu etkiler.
Böylece Erdoğan’ın etkisini yitireceği koşullarda bir erken seçim bile, HDP’nin çok daha güçlü bir parti olarak ortaya çıkışının zeminini oluşturur.
17. Haziran. 2015


Hiç yorum yok: