“Bir şeyi anlamanın en
iyi yolu önce onu anlayamamaktır” diye bir söz vardır.
Bunun için önce konumuzu anlayamamaya çalışacağız.
Ancak “Söyleyen arif
değilse dinleyen arif olsun” diye bir söz daha vardır.
Bu söze de uygun davranmak için, anlayamadıktan sonra,
insanların bir sözü söylerken ne anladıklarını ve anlatmak istediklerini
anlamaya çalışacağız. Yani kavramın sosyolojik doğruluğundan ve anlamından sonra;
o yanlışlığın, sosyolojik bir olgu olarak, bir realite olarak bu kavramın ne
anlamda kullanıldığını anlamaya çalışalım.
Konuyu tanımlayan “toplumsal
aidiyet” “sınıf” için zıtlıkla veya başkalıkla koyuluyor. Ve burada hemen
şu aklımıza takılıyor: Sınıf aidiyeti “toplumsal”
olmayan, “metafizik”, “fiziksel veya “biyolojik” bir aidiyet midir? Elbette
sınıf aidiyeti tamamen toplumsal bir aidiyettir. Sınıf toplumsal bir olgudur.