11 Eylül 2015 Cuma

HDP’yi Niçin Savunmalıyız? Nasıl Savunabiliriz?

HDP’yi niçin savunmalıyız?
Çünkü Erdoğan yaptığı fiili darbeyi oturtmak ve Türk-İslam faşisti kişi diktatörlüğünü kurmak için, önündeki en büyük engel olarak, HDP’yi görmekte; onu aynı zamanda toplumdaki en zayıf ve tecrit edilebilir halka olarak gördüğü için de, bu halkayı parçalayarak, diktasının önündeki en büyük engeli kaldırmayı hedeflemektedir.
Erdoğan kendi açısından doğru ve akıllıca bir hedef tanımı yapmış bulunmaktadır.
Gerçekten de, HDP’yi tecrit edip ezebildiği takdirde, önünde ona doğru dürüst direnebilecek hiçbir güç kalmayacaktır. Çünkü bu yenilginin ortaya çıkaracağı moral bozukluğu ve derin bölünme, CHP’nin (hatta MHP’nin de) direnişini güçleştirecek; buna karşılık Erdoğan zaferinin kendisine bahşedeceği ve zafer arabasına bağlayacağı yeni güçlerle, yeni saldırılara girişmek için de daha büyük bir güç ve cesaret bulacaktır.

10 Eylül 2015 Perşembe

#Erdoğanİstifa #Erdoğanİstifa #Erdoğanİstifa #Erdoğanİstifa

Erdoğan’ın şimdiki bütün stratejisi, kendisinin yolsuzluklarına, darbesine, keyfiliğine, yasaları ayaklar altına almasına; kendi geleceği için milyonlarca insanın geleceğini karartmasına yönelik olarak, giderek büyüyen tepkiyi, HDP’ye kanalize etmeye yöneliktir.
Binlerce yıllık tecrübeden süzülmüş Çin savaş sanatı kitapları buna: “merdiveni alıp götürmek için bakışları dama çevirtmek” derler.
Erdoğan’ın elinde, neredeyse basının tamamı olmasına rağmen; devletin mali ve istihbari kaynakları, örtülü ödenekleri MİT’i, polisi, ordusu olmasına rağmen; örtülü ödenekten paralarla örgütlediği MİT destekli serseri çeteleri olmasına rağmen, şu ana kadar yine de amacına ulaşamamıştır.
Halkın hala ifade gücü bulabilen sağduyusu, bunu engellemiştir.

9 Eylül 2015 Çarşamba

Neler Yapmalı?

Neler yapmalı?” derken “bizler neler yapmalıyız?” diye soruyoruz.
Bizler” derken, “açık açık, çırılçıplak; polisin, hâkimlerin, savcıların keyfiliği; onlar yetmezse çetelerin tehdidi ve saldırıları altında; bütün antidemokratik ve özgürlük düşmanı karakterlerine rağmen, kanunlar çerçevesinde demokrasi ve hak mücadelesi veren insanlar neler yapmalıyız?” diye soruyoruz.
Bu konuda en acil olarak yapılması gerekenleri bu yazıda ele alalım.
*
Bunun için önce karşımızdaki güçlere, konumlanışlarına, mücadele ve örgüt biçimlerine bakalım.
Erdoğan bir darbeyle fiilen devlet cihazını ele geçirmiş bulunuyor.
Daha önce yaptığı yasal değişiklikler ve atamalarla zaten bağımsızlığını koruyacak hiçbir dayanağı kalmamış yargıyı ele geçirmişti.
Tek zayıf noktası seçimler sonunda azınlığa düştüğü yasama idi.

7 Eylül 2015 Pazartesi

Bir Kırılma Noktasında Durum Yargılaması

Dün gece itibariyle, Suruç Katliamı sonrasında başlayan çatışmalı süreçte bir nitelik değişimi ortaya çıkmış bulunuyor. Bu bir kırılma noktasıdır.
Çok önemli iki değişim şu:
1)      HPG de savaşa girdi
2)      Erdoğan kendisi çeteler oluşturmaya başladı
*
Şimdi bunları biraz inceleyelim.
PKK yöneticileri ve özellikle de Karayılan, konuşmalarında HPG’nin henüz savaşmadığını; savaşa girdiği takdirde çok ciddi zararlar verebilecek savaş tecrübesi ve araçlarına sahip olduğunu söylüyordu.
Gerçekten de, Irak ve Suriye’de, ama özellikle de Kobani’de muazzam bir savaş tecrübesi ve başarısı elde etmişlerdi. Savaşanların ve Kobani zaferini kazananların, YPG üniformalı HPG olduğu ise herkesin bildiği bir sırdı.
Ayrıca Irak’taki Kürtlere ve YPG’ye verilen modern silahların bir kısmının PKK’nın dolayısıyla HPG’nin eline geçmediği düşünülemezdi.
*
Yine bununla bağlantılı olarak, henüz savaşı sınırlı tutmalarının bir ifadesi olarak, PKK ve KCK yöneticileri, misillemeleri karakolunda ya da kışlasında duran askerlere yapmamak gerektiğini söylüyorlar; esas olarak özel timin, polislerin saldırıları karşısında öz savunma ve misilleme ile yetinildiğini ifade ediyorlardı.
Haberler de incelendiğinde istisnai, kontrol dışı veya yanlışlıkla yapılanlar dışında (ki bunlar için özür de dilendi) esas olarak bu ifadelerin gerçeği yansıttığı görülüyordu.
Zaten Türk ordusunda bulunmuş, doktora yapmış uzmanlar da durumun böyle olduğunu teyit ediyor; HPG’nin esas güçlerini ve etkili silahlarını devreye sokmadığını; buna karşılık Türk Ordusu’nun da belli güçleri ve silahları devreye sokmadığını söylüyordu.

4 Eylül 2015 Cuma

Uluslara Karşı Savaşmayanın Gözyaşları Timsah Gözyaşlarıdır

Küçük Aylan’ın kıyıya vurmuş cenazesinin resmi, her durumda olduğu gibi gerçek güçlerin mücadelesinin bir aracı olmuş bulunuyor.
Öte yandan Türkiye’de sorun sadece Suriyeli mülteciler sorunuymuş gibi tartışılıyor. Her Allah’ın günü Afrika Avrupa arasındaki sularda benzerlerinin çok daha büyük ölçülerde yaşandığı görmezden geliniyor.
Sorun şudur: dünya ticareti ve ekonomisi öylesine bir tek dünya olmuştur ki, yüzlerce ulus ve ulusal devlet insanlığı boğmaktadır. Kapitalizm ya da sosyalizm değildir öncelikli sorun. Öncelikle siyasidir. Bir tek Dünya Cumhuriyetidir. Zaten bir tek dünya cumhuriyeti olduğu an onu kapitalist olarak sürdürmek de mümkün olmaz ve olamayacaktır ama stratejik hedef ve acil olarak yıkılması gereken kapitalizm değil, uluslar ve ulusal devletlerdir.  Bugünün dünyasında ana sorun uluslara karşı mücadeledir. Dikkat edin ulusçuluğa bile demiyoruz, uluslara karşı.
Klasik Marksist kavramlarla ifade edersek, üretici güçlerin gelişe düzeyi, tek dünya cumhuriyetini gerekli kılmaktadır. Bu altyapıya uygun bir üstyapı kurulamazsa, tıpkı, dar bir havsalanın çocuğun doğmasını engellemesi ve ananın da çocuğun da ölmesi gibi bir sonuç ortaya çıkar.

1 Eylül 2015 Salı

Duran Kalkan’ın HDP Eleştirileri Üzerine

Dün birçok yerde Duran Kalkan’ın Adil Bayram mahlasıyla yazdığı, “Özeleştiri başarının anahtarıdır” başlıklı yazı yayınlandı ve  özellikle HDP’ye yönelik eleştirileri içeren kısımlar birçok yerde iktibas edildi.
Hamama giren terler” derler;  eleştiren de aynı şekilde eleştirilmeyi göze almış demektir. Biz Duran Kalkan’ın bu metninden yola çıkarak hem Duran Kalkan’ın bu somut eleştirisinin bir eleştirisini yapmak; hem de bu bağlamda HDP ve PKK hakkındaki eleştirilerimizi kısaca da olsa ifade etmek istiyoruz.
Ama önce eleştiri ve özeleştiri üzerine birkaç söz.
Sanılanın aksine eleştiri yapmak son derece zor bir iştir. Şurada yanlış yapılıyor demek, zikredilenler somut olgular bile olsa, kendi başına doğru bir eleştiri yapıldığı anlamına gelmez.

31 Ağustos 2015 Pazartesi

Herkesin PKK’ya Tek Taraflı Ateşkes Çağrıları Yapması İçin Çağrı

Tüm Türkiye’nin aydınlarını, HDP’lilerini, sosyalistlerini, demokratlarını, hâsılı her tek bireyi PKK’ya tek taraflı ateşkes çağrısı yapmaya çağırıyoruz.
Lütfen hepimiz, maillerimizle; mesajlarımızla; facebookumuzla, twitterimizle, gazeteciysek sütunumuzda yazarak, blog yazarıysak bloğumuzda, bir şekilde PKK’yı tek taraflı ateşkes yapmaya çağıralım.
Tek taraflı ateşkes somut olarak şudur: Misilleme yapmamak, mümkün olabildiğince, ta köşeye sıkışıncaya kadar çatışmadan kaçmak; ama kaçacak yer kalmayınca da kendini savunmak. Bu kadar basittir.
*
Önce PKK’ya tek taraflı ateşkes çağrısı yaptığımız için bizi eleştiren ve neden hükümete çağrı yapmıyorsun da bize yapıyorsun diyenlere küçük bir cevap veya hatırlatma.
İnsan düşmanına ateşkes çağrısı yapmaz, düşmanını ateşkese zorlamaya; ateşkes yapmak zorunda bırakmaya çalışır.
Çatışan taraflar arasında, tarafsız durumda olanlar, pek ala iki tarafa da yapabilirler. Bu anlaşılır bir tutumdur.

30 Ağustos 2015 Pazar

Veriler ve Hükümetin Yapısı Erken Seçim Olmayacağını; Olursa da Olanın Seçim Olmayacağını Gösteriyor

 “Kâbus görmektense uyanık kalmak yeğdir” diye bir söz vardır. Yazının başlığında dile getirilen ve aşağıda ele alınan tahminler gerçekleşmese bile (inşallah gerçekleşmez); en azından kâbus görmekten ve daha kötü durumlarda hazırlıksız yakalanmaktan yeğdir.
Erdoğan’ın Açmazı
Erdoğan’ın şimdiye kadar yaptıklarına bakarsak, yapılanların anlamı üzerine düşünürsek, çıkan sonuç başlıktaki önermeden başka bir şey olamaz.
Çünkü Erdoğan’ın önünde iki seçenek vardır ve kendini bu iki seçeneğe mahkûm eden de bizzat kendisidir:
Ya başkanlık rejimi ile başkanlık sarayında oturmaya devam etmek; bu fiili başkanlık rejiminin olabildiğince sürdürerek aynı zamanda bu fiili başkanlık rejiminin olanaklarını kullanarak buna yasal bir çerçeve hazırlamanın yollarını bulmak ve fırsatını kollamak zorundadır;

28 Ağustos 2015 Cuma

Bağımsız Bireyler Grubu mu? Birey Hukuku Platformu mu?

Birkaç gün önce “HDP’yi Reorganize Etmek” başlıklı bir yazı yazarak orada HDP’nin örgütsel yapısının, bileşen hukukundan, birey hukukuna geçmesinin, bundan sonra başarılı olabilmesi için; bir “Türkiye Partisi” olabilmesi için; olmazsa olmaz bir örgütsel koşul olduğunu yazmıştık.
Aslında yazı sadece HDP’nin örgütsel yapısına ilişkin bir yeniden örgütlenme çağrısı değildi; aynı zamanda HDP’nin programının da yine aynı şekilde dillere ve dinlere vs. göre temsil yerine, dili, dini, cinsi, cinsel tercihi olmayan, bunların körü olan bir toplumsal yapıyı hedeflemesi gerektiğini de yazıyorduk. Ama bu programatik kısma, ilerde daha ayrıntılı ele almak üzere geçer ayak değinmiştik. Yazının ağırlığı programatikten ziyade örgütsel reorganizasyona yönelikti.
Öyle anlaşılıyor ki, yazıyı okuyanlardan birtakım HDP’li olup ta belli bir örgütten olmayan arkadaşlar, yazıdaki görüşlere paralel davrandıklarını düşünüp bize de şöyle bir davet yollamışlar:

27 Ağustos 2015 Perşembe

Levent Tüzel Skandalının Ardından Kısa Bir Not

19 Ağustos’ta bir yazı yazmıştık. Başlığı “Ne Yapacağını Bilen ve Kararlı Erdoğan, CHP ve HDP ile Kedinin Fare ile Oynadığı Gibi Oynuyor
O yazının sonunda şu satırlar okunuyordu:
“Muhalefet, eğer böyle giderse dün kabul edilmez bulduğu şeyleri kabul eder hatta savunur durumda bulacaktır kendini. Dün saraya çıkmayız diyorlardı, bugün çıkmak için kuyruğa giriyorlar. Bugün çıkmak için kuyruğa giriyorlar; yarın ayaklarına kapanacaklar.
*
Şimdi, öylesine köşeye sıkışmış bulunuyor ki bu partiler, ne yaparlarsa yapsınlar Erdoğan’ın elini güçlendireceklerdir.
Eğer Erdoğan’ın bu koşulunu kabul etmeseler, Erdoğan, kendi istedikleriyle hükümeti kuracaktır; hem de kendilerini oyunbozan durumunda bulacaklardır.
Eğer etseler, hem Erdoğan’ı meşrulaştıracaklardır hem de onun oyuncağı olacaklardır.
Üstüne üstlük, bu durumda Erdoğan böylece bakan olarak atayacağı isimler aracılıyla, onların içine de kendi zehrini akıtma, bölme, tereddütte bırakma imkanı bulacaktır.