Birkaç gün önce “HDP’yi
Reorganize Etmek” başlıklı bir yazı yazarak orada HDP’nin örgütsel
yapısının, bileşen hukukundan, birey hukukuna geçmesinin, bundan sonra başarılı
olabilmesi için; bir “Türkiye Partisi” olabilmesi için; olmazsa olmaz bir
örgütsel koşul olduğunu yazmıştık.
Aslında yazı sadece HDP’nin örgütsel yapısına ilişkin bir
yeniden örgütlenme çağrısı değildi; aynı zamanda HDP’nin programının da yine
aynı şekilde dillere ve dinlere vs. göre temsil yerine, dili, dini, cinsi,
cinsel tercihi olmayan, bunların körü olan bir toplumsal yapıyı hedeflemesi
gerektiğini de yazıyorduk. Ama bu programatik kısma, ilerde daha ayrıntılı ele
almak üzere geçer ayak değinmiştik. Yazının ağırlığı programatikten ziyade
örgütsel reorganizasyona yönelikti.
Öyle anlaşılıyor ki, yazıyı okuyanlardan birtakım HDP’li
olup ta belli bir örgütten olmayan arkadaşlar, yazıdaki görüşlere paralel
davrandıklarını düşünüp bize de şöyle bir davet yollamışlar:
“HDP/HDK Bireyler 3.
Toplantısı Çağrısı: YER/ZAMAN: 29 Ağustos Cumartesi saat 14:00, Devrimci Parti
(eski SDP) - Mithatpaşa No:49/3. Barış, emek, özgürlük, demokrasi, adalet,
ekolojik hayat, eşitlik, dayanışma zeminlerinde buluşacak hiyerarşisiz
otoritesiz bir çalışmayı örgütlemek için bireyler 3. kez bir araya geliyoruz.
Hemen önümüzdeki Seçim sürecinde yapacaklarımızı konuşmak ve Ankara İl
Yönetimine taşımak istediğimiz "bireyleri" belirlemek için yapacağımız
toplantımıza HDK ve HDP içinde olan, kendini içinde sayan, herhangi bir
bileşenin üyesi ya da aktif çalışanı olmayan tüm bireyleri davet ediyoruz! Bu
çağrımızı ulaşımınızda olan bireylere ortamlara yaygınlaştırmanız dileği ile.”
Hemen şunu belirtelim ki, bizim yukarıda sözünü ettiğimiz
yazıdaki birey hukuku önerisinin bu bireyler toplantısının yapı ve hedefleriyle hiçbir
ilişkisi yoktur. Ortadaki tamamen bir yanlış anlamadır.
Neden dolayı bir yanlış anlamadır?
Bunu açıklamadan önce, zaten sözünü ettiğimiz yazıda yanlış
anlaşılabileceğini düşünerek ve çoğu kez de yanlış anlaşıldığını bildiğimiz
için şunları yazmıştık:
“HDP’nin bugünkü
yapısı Hindistan’daki kast sistemine benzer.
Hindistan’da da kast sistemi dışında olanlar vardır ama bu kast sistemi,
kastlar dışında olan paryaları da fiilen bir dokunulmazlar kastına dönüştürür.
HDP de öyledir.
İçindeki bağımsızları da aslında bir tür bağımsızlar bileşeni gibi ele
almaktadır.
Hatta öyle komiktir
ki, bağımsızlar da kendilerini bir ara “Münferitler”
diye bir bileşen gibi kabul etmeye ve münferitler toplantıları yapmaya
başlamışlardı.
İlk hedef bileşen hukukunu yıkmak, birey hukukuna geçmek olmalıdır.
HDP’nin bugünkü
yapısından neredeyse bütün “bağımsızlar” gayrı memnudur. HDP’ye girmeye ve
çalışmaya hevesli nice insan, sırf bu yapısı nedeniyle girmemekte ve dışında
kalmaktadır.
Ama bu gayrı memnunlar
sorunun yapısal olduğunu anlamamakta ve ahlaki vaazlarla işin çözümünü
istemektedirler. Bileşenlerden kendi çıkarları için, kendi öncelikleri için
çalışmamalarını istemektedirler. Bunların ahlaki vaazlar olmaktan öte anlamları
yoktur. Bunlar bir reorganizasyon, bir yapı sorunu olarak ele almamaktadırlar
sorunu.
Daha yazının mürekkebi kurumadan, tam da orada yazıda dikkat
çekilen, kastlar dışında olup da fiilen bir kast olmak; HDP içinde de örgütsel bileşenler
dışında olup da fiilen bağımsızlar diye bir bileşen olmak denen duruma
düşülüyor yukarıdaki davet mektubuyla. Daveti yollanan toplantı, tTıpkı daha
önceki “münferitler” toplantıları gibi bir toplantı.
HDP’nin bugünkü yapısı içinde birey hukuku geçerli olamaz.
Bileşen örgütlerin üyesi olmayan bağımsızlar bir araya gelip, ister kendilerine
“Bağımsızlar” desinler; ister bir zaman dedikleri gibi “Münferitler” desinler,
ya da ister bu daveti yapanlar gibi “Bireyler” desinler, “Bireyler” ya da “Bağımsızlar”
adlı bir bileşenden farklı bir şey olamazlar.
Zaten kendileri de, başka bir amacı benimsemiş değiller. Yani
örneğin HDP’yi dönüştürmek; onun içinde program ve tüzük değişikliklerini,
alternatif programını savunacak bir platform oluşturmak için, bir hazırlık
toplantısı çağrısı değil yukarıdaki çağrı.
Peki ne?
Açıkça yazılıyor: “Bireyler”
grubu olarak “seçim sürecinde”
yapılacakları ve “Ankara İl Yönetimine
taşımak istediğimiz bireyleri belirlemek” yani aslında fiilen bireyler
bileşeni olarak kimin Ankara il yönetimine verileceğini belirlemek.
Tipik kastlar dışında olup da fiilen bir kasta dönüşme
durumu. Hindistandaki kast sistemi öyle güçlüdür ki, kast sistemini reddeden, diyelim
ki Müslümanları (veya başka dinden olanları) bile fiilen bir Müslümanlar
kastına dönüştürür; tıpkı kastlar dışı olan dokunulmazları (paryaları) fiilen
bir dokunulmazlar kastına dönüştürürse öyle. Benzeri aynen HDP içinde de
gerçekleşiyor. Sözde bileşenler, yani örgütler dışında olanlar da fiilen “örgüt dışı olanlar örgütü”ne dönüşüyor
ve onlardan da örgüt dışı olanlar örgütü olarak davranmaları bekleniyor. İşin
kötüsü onlar bu bu ipi gönüllü olarak kendi boyunlarına geçiriyor.
Bileşen hukukunun olduğu yerde birey hukuku olamaz. Birey
hukukunun olduğu yerde de bileşen hukuku yaşayamaz. Ankara’daki bireyler
toplantısını tertipleyenler maalesef bunu anlamamış gönünüyor.
(Aslında sorun tıpkı
Allah’a şirk koşmak gibidir. İslam’da Allah’a şirk koşmanın İslam’la
bağdaşmazlığının özü de budur. Çünkü şirk demek başka bir tanrı, dolayısıyla başka
bir tolumsal yapı, başka bir din veya örgüt demektir. O sistemde Allah, biricik
tanrı olamaz, tanrılardan biri olur. Allah İslam’ın tanrısı olmadan önce
binlerce yıl Musevilerin tanrısı olarak bir kastın tanrısı da olmuştu. O da
diğer tanrıların yanında bir tanrıydı.)
Birey hukukunu savunmak başkadır, bireyler toplantısı
yapmak başkadır.
Birey hukukunu pek ala HDP bileşeni bir örgüt veya
bileşenlerde örgütlü kişiler de savunabilir. Bir birey hukukunu savunanlar platformunda,
insanları birleştiren şey, bağımsız bireyler veya örgütsüz olmaları değil;
birey hukukunu savunup savunmamalarıdır. Bir kişi pek ala bağımsız birey
olabilir ama fiilen birey hukukuna karşı da olabilir. İşin kötüsü yollanan bu
metin fiilen bileşen hukukunu içselleştirmiş ve savunan bir metindir.
Bireyler olarak il yönetimindeki bireyler kontanjanına
kimleri sokacağını konuşmanın birey hukukunu savunmakla ilgisi yoktur; hatta
fiilen birey hukukuna karşı var olan hukukun savunusu ve fiili uygulamasıdır.
Birey hukukunu savunanların en çok dikkat etmeleri gereken
şey, “birey hukukunu savunanlar bileşeni” veya “bireyler bileşeni”, veya “bağımsızlar
bileşeni” gibi bir duruma düşmekten kaçınmaktır.
Bunun için örgüt içinde açık bir program, açık bir platform,
açık bir örgütsel, politik ve ideolojik mücadele gerekir.
Birey hukukunu savunmak ancak birey hukukunu açıkça savunan,
ve bugünkü hukuka karşı mücadele başlatan açık bir platformla olabilir. Birey
hukukunu örgüte egemen kılmak için, bütün örgütü ve hatta bileşenleri bileşen
hukukuna karşı mücadele etmeye; kongrede bu hukuku yıkmaya; bunun için üye ve
delegelerin çoğunluğunu kazanmaya yönelik bir platform ancak bu duruma
düşmekten kurtulabilir. Bu platform hedefinin HDP’yi altüst etmek olduğunu; onda
bir devrim yapmak olduğunu açıkça belirtmelidir.
Birey hukukunu savunanların toplantısına bağımsızlar veya
bileşenlerden herkes katılabilir, önemli olan bunu savunmaktır. Bir kişi pekala
“birey” ya da “bağımsız” olabilir ama örneğin yukarıdaki çağrıcılar gibi fiilen
bileşen hukukunu savunuyor da olabilir. Tam tersi de mümkündür.
O halde, Ankara’da bireylerin toplantısının ilk yapması
gereken, gündeminin ilk maddesi olarak, birey hukukunu savunmak için bir
platform mu olacağına bunun için bir başlangıç mı yapacağına; yoksa bir bireyler
bileşeni mi olacağına karar vermektir.
Ancak ikincisi seçildiğinde bireyler bileşeni olarak Ankara
yönetimine kimleri seçeceklerini konuşabilirler.
Birincisi seçildiğinde ise, böyle bir gündem olmaz. Örgüt
içinde birey hukukunu savunanların genel bir tolantısını nasıl
örgütleyebiliriz; buna nasıl örgüt içinde çoğunluğu kazanabiliriz gibi konular
olur.
İkisi birbirine tamamen zıt ve farklı dünyalardır.
Yapılması gereken, “Bireyler Toplantısı” değil; birey hukukunu
HDP içinde nasıl egememen kılarız; HDP
içindeki birey hukukundan yana olanların bugünkü bileşen hukukuna karşı örgütlenmesi
için neler yapmak gerekir toplantısıdır.
Ankara’daki toplantıda bu iki alternatiften birine karar
vermek gerekir.
28 Ağustos 2015 Cuma
Demir Küçükaydın
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder