9 Nisan 2014 Çarşamba

Radikal Demokratik Bir Hareketin Oluşabilmesinin Sorunları ve Bir öneri

Doğa milyonlarca yıllık deneme yanılmalarla aynı sonuca ulaşan bir çok farklı yollar, stratejiler olduğunu defalarca göstermiş bulunuyor. Örneğin karşı tarafın ilgisini çekecek göz alıcı renklere, hücrelerdeki pigmentler aracılığıyla da ulaşılabilir; farklı dalga boylarındaki ışığı kırıp yansıtma aracılığıyla da. Bunların her birinin kendine göre avantaj ve dezavantajları vardır. Yumurtayla üremek de bir stratejidir; memeli veya keseli üremek de. Milyonlarca yumurta bırakarak da soyun devamı sağlanabilir; birkaç yumurtaya yoğun bir bakımla da.
Toplumda da belli bir amaca yönelik olarak bir çok farklı yollar ve stratejiler bulunabilir. Matematikçilerin diliyle, “bir doğruya dışındaki bir noktadan sonsuzca paraleller çizilebilir”. Ama verili koşullar göz önüne alındığında, belli bir anda, sonsuz sayıdaki olanaklar arasında sadece bir tanesi gerçekten “paralel”dir.

8 Nisan 2014 Salı

Strateji, Seçimler, Çıkarsamalar ve HDP

Seçimlerden sonraki son yazımızı şu soruyla bitiriyorduk:
Önce olduğu gibi, seçimlerden sonra da sorun şudur:
Ulusun Türklük ve Müslümanlıkla tanımlanmasına son verecek; pahalı ve baskıcı, militarist ve merkezi bürokratik devlet cihazını parçalamayı ve tüm iktidarın seçilmiş organların elinde olduğu; isterse bir köyün bile ayrılabileceği demokratik bir cumhuriyeti kurmayı açıkça savunan bir hareket; bir parti nasıl oluşturulabilir?
Ve şimdiye kadar yapılan tecrübelerinin sonuçlarını (Kürt Hareketi’nin sınırlılıkları; Gezi’nin hazırlıksızlık, birikimsizlik, programsızlık ve örgütsüzlüğü; HDP ve Türk sol örgütlerinin bürokratik ve dogmatik yapısı) sıraladıktan sonra yapılacak ilk işin  “tüm düzeylerde, tüm kamuoyuna açık, herkesin katılacağı tüm yayınlarda ve organlarda açık olarak sürdürülecek bir tartışma” açmak olduğunu yazmıştık.

5 Nisan 2014 Cumartesi

Atom Egoyan İle Bir söyleşi ve Ararat Filmi Üzerine Bir Yazı

Radikal’de başlığı “Hrant Dink Ararat’ı hiç beğenmemişti acaip tartışmıştık” olan  yazı  hemen ilgimi çekti. Çünkü yıllar önce Almanya’da Ararat’ı izlediğimde bir yazı yazmıştım.
Hrant Dink filmi beğenmemiş. Hrant’ın aksine filmin beğenilecek birçok yönü olduğunu düşünüyordum ama yine de beni rahatsız eden bazı yanlar vardı.
Ama bunları yazmamış ve yazamamıştım. Çünkü ben elimde olmadan egemen ve katleden ulustandım. Bu gibi eleştirileri yazmak bana düşmezdi. Birden bire egemen ulustan biri olarak imtiyazlarımı savunuyor ve onlara kılıf buluyor durumuna düşebilirdim.
Kaldı ki, filmin gösterimi bile yasaklanmıştı. Bize düşen ancak bu yasaklamaya karşı birşeyler yazmak olabilirdi.

3 Nisan 2014 Perşembe

21. Yüzyılda Din

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Bilim Sanat Yaşam Söyleşileri bağlamında  21. Yüzyıl'da Din başlığı altında Demir Küçükaydın'ın yaptığı söyleşinin iki bölüm halinde videoları.
Tarih: 26. Mart 2014, Yer: A.Ü.S.B.F, Şeref Salonu.
Birinci Bölüm:
http://www.dailymotion.com/video/x1lhvgt_demir-kucukaydin-21-yuzyilda-din-bolum1_school
İkinci Bölüm:
http://www.dailymotion.com/video/x1lhwu1_demir-kucukaydin-21-yuzyilda-din-bolum2_school

1 Nisan 2014 Salı

Seçim Sonuçları ve Somut Öneriler

Seçim sonuçları demokratik özlemlere dayanan ama demokratik bir programdan yoksun demokratik olmayan bir muhalefet ve sosyal kazanımlara dayanan ama sosyal olmayan bir iktidar tablosu çizmiş bulunuyor.
Bu tablo aynen Gezi’de de görülüyordu.
Demokrasi her şeyden önce Ulusun ya da Devletin ya da Politik olanın sınırları ve tanımıyla ilgilidir.
Demokrasi her şeyden önce eşit yurttaşları ve onların haklarını varsayar.
Ama yurttaşlık, yani ulus, yani politik olan, yani devlet, Türklükle ve Sünni Müslümanlık ile tanımlanmışsa, orada demokrasiden söz edilemez; çünkü artık eşit yurttaşlardan süz edilemez.
Türk olmayan veya kendini öyle görmeyenlerden alınan vergilerle Türkçe eğitim zorunlu olarak sürdürülüyorsa. Hele bu dille sınırlı kalmayıp, ırkçı bir tarih anlayışıyla da destekleniyor ve her alanda fiili olarak uygulanıyorsa, orada demokrasiden söz edilemez.

30 Mart 2014 Pazar

Hikmet Kıvılcımlı’nın Yarım Yüzyıl Önce Bugün İçin Yazdığı Bir Yazı: neden Böylesine Coşarlar?

Yarım Yüzyıl önce Hikmet Kıvılcımlı’nın Türkiye’nin Ekonomi ve Politikasına yönelik olarak 1965’teki seçimler vesilesiyle yaptığı analizi aktarıyoruz. Sanki bugün için yazılmış gibi.
Yarım yüzyılda hiçbir şeyin değişmediği çok daha iyi görülüyor.
Bugünkü Türkiye’nin ekonomi temeli ve politikasını anlamak için nefis bir yazı.
Ayrıca edebi olarak da tadına doyum olmaz bir yazı, ama bazı lezzetleri tadabilmek belli bir gayret gerektirir.
D.K.
31 Mart 2014 Pazartesi

Neden Böylesine Coşarlar?

Hikmet Kıvılcımlı
Seçim kampanyası açıldı. Türkiye’de hiçbir “İŞ” seçim kadar heyecan ve ter döktürmüyor. Çünkü seçim, yalnızca bir “SEÇİM” değil, aynı zamanda en büyük “İŞ”tir. Amerikalı “İş adamı”nın güttüğü anlamda bir “İŞ”, işverenin “İş Bankası”, İşçinin son yıllar Devlet zoruyla haraca bağlanışı demek olan sendikacı “Türk-İş” gibi

29 Mart 2014 Cumartesi

Kısa Kısa

Gezi’nin Söz, Slogan ve İmgelerini Kullanmalar Üzerine Kısa Bir not

Gezi Direnişi günlerinin bütün isim ve sıfatları; bütün slogan ve imgeleri, Gezi’nin ruhunu iğdiş edenlerin elinde bu iğdiş edişin bayraklarına dönmüş durumda.
Bütün devrimlerden sonra böyle olur zaten. Muaviye askerlerinin mızraklarına Kuran yaprakları astırmıştı; Stalin ve Stalinizm, Leninizm bayrağıyla Lenin’i ve Leninizm’i tasfiye etmişti. Napolyon Fransız Devriminin bayrağıyla devrimi boğmuş ve imparatorluğunu ilan etmişti.
Gezi de bundan kendini kurtaramazdı ve kurtaramadı. Birisi kendisini Gezi’nin kavramları üzerinden mi tanımlıyor? Kuşkuyla yaklaşmalı. Onun prestiji üzerinden Gezi’nin devrimci özüyle ilgisiz hatta karşı görüşleri savunuyordur.
Bu nedenle örneğin artık „Çapulcu“; „bu daha başlangıç mücadeleye devam“ gibi isimler ve sloganları daha baştan kuşkuyla karşılamakta yarar var. Zaten hepsi şimdiden ulusalcıların ya da utangaç ulusalcıların dilinden düşmez oldu.

15 Şubat 2014 Cumartesi

“Ali Dayı”nın Anısına

(Bugün sabah eski Devrimci İşçi’den iki arkadaşa rastladım. Kısa bir hoşbeşten sonra Ali Dayı’nın vefatı dolayısıyla yapılacak anmaya gideceklerini söylediler. Ali Dayı (İbrahim Sevimli) vefat edeli 12 yıl olmuş. Biz de kendi meşrebimizce analım vefat ettiği zamanlarda ardından yazdığımız bir yazıyla.
Bu yazıda sözü geçen dönemler hakkında daha ayrıntılı bilgi ve yazılar Göçmenler, Siyahlar ve Irkçılık Üzerine (linkleri tıklayınız) Vefat eden diğer dostlar üzerine yazdıklarımız da Gidenlerin Ardından başlığı atındaki kitaplarda bulunmaktadır. İndirilebilir.
15 Şubat 2014 Cumartesi
Demir Küçükaydın)

10 Şubat 2014 Pazartesi

Teori ve Politika

Teori demek, yüzey akıntısı değil dip akıntısı; görünen değil, görünenin zıttı biçimindeki özü; birbiriyle ilgisiz görünen olgular arasındaki görünmez ortaklık demektir. Teori demek genelleme demektir.
Gericilik dönemlerinde insanlar genelleme yeteneklerini yitirirler. Diğer bir deyişle teoriye olan ilgi kaybolur. Kaybolur çünkü, bilimlerin ilerlemesine pratik ihtiyaçlar yüzlerce üniversiteden daha büyük atılım verirler. Toplumsal bir hareketlenme, bir mücadele yoksa, teoriye ihtiyaç, dolayısıyla genelleme yeteneği de yok olur.
Bu nedenle toplum bilimleri alanında bütün büyük ilerlemeler her zaman modern işçi sınıfının hareketlerinin ayak izleri üzerinde gerçekleşir.
Marksizm, Fransa, İngiltere ve Almanya’daki işçi hareketinin yükselişinin çocuğudur.
Bir benzeri hala gelmemiş, o her biri bir zirve ve teorisyen olan ve o zirvelerin içinden Lenin, Troçki gibi daha büyük zirveleri çıkarmış Rus Devrimcileri kuşağı, Rusya’nın genç ve yükselen işçi sınıfı ve onun hareketi olmadan tasavvur bile edilemezdi.

8 Şubat 2014 Cumartesi

Öcalan'ın Videoları

Öcalan’ın kaçırılışı ve sonrasındaki resimleri (örneğin Türk bayrağının önünde çekilmiş veya gözleri bağlı resimleri); ifadleri (çeşitli dönemlerde bunlar yayınlandı) ve şimdi de videoları sanki yeni bir şeymiş gibi piyasaya sürülüyor. Öcalan ihanet etmiştir canını kurtarmayşa çalışmıştır mesajı verilmeye çalışılıyor.
Öcalan kaçırıldıktan ve mahkemeye çıkarıldıktan sonra, bu gibi akıl yürütmeleri tek tek ele alıp analiz etmiş; çürütmüş ve Öcalanın yaptıklarının sosyolojik, politik ve stratejik anlamlarını açıklamaya çalışmıştık. O dönemde yazdıklarımız, bugün parlak bir şekilde doğrulanmış bulunuyor.
Şimdi Öcalan’ın videoları vesilesiyle o yazılanları tekrar yayınlıyoruz. Hepsi aynen bugün için de geçerlidir. Aşağıdaki analizler 14 yıl önce yazılmıştı. Öcalan ve PKK bitti denilen zamanlarda.