Yukarıdaki başlık ve
aşağıdaki satırlar birçoklarını şaşırtacaktır.
Çünkü bu satırların
yazarı, aynı zamanda Kıvılcımlı adına bir Sempozyum düzenlemeye kalkıyor; Kıvılcımlı
hakkında yazdığı yazılar kalınca bir kitap dolduruyor; kıvılcımlı için siteler
açıyor; Eserlerini yaymak ve okunması için kendi yazılarına harcayacağı
zamandan alıp uğraşıyor.
Ama Kıvılcımlı’ya
böylesine değer veren, onun kitaplarını ve fikirlerini suskunluktan kurtarmak,
tartışılması ve anlaşılması için bunca çaba gösteren insan, aynı zamanda
Kıvılcımlı’nın gerici bir milliyetçiliği savunduğunu, gerici bir milliyetçi
olduğunu söylüyor?
O Kıvılcımlı ki, “İhtiyat Kuvvet: Milliyet (Şark)” adlı
çalışmasıyla milliyetçiliğe karşı enternasyonalist ve sosyalist tavrın ilk ve
hala en önde geleni olarak görülmektedir. Kıvılcımlı’yı adeta eleştirilemez
görüldüğü noktadan eleştirip bir de sadece “milliyetçi” bile değil, bir de
önüne “gerici” sıfatı takarak “gerici
bir milliyetçi” olduğunu söylemek; hem de Kıvılcımlı’nın bilinmesi, okunması,
tartışılması için çabalamak!..
Bu bir çelişki değil mi?
Değil.
Aksine, Kıvılcımlı’yı
anmak, onun mirasını sürdürmek ancak böyle olabilir.
Çünkü Kıvılcımlı’yı
okumuş olmasaydık; onun fikirleri ve hayatıyla tanışmış olmasaydık, onu şimdi
böyle eleştiremezdik. Kendisinin bu eleştirisini bizzat ona borçluyuz; aslında
Burada Kıvılcımlı’yı eleştiren biz değiliz, bizdeki Kıvılcımlı’dır.
Tabii burada Kıvılcımlı
bir semboldür. Bütün bu önermeler, Marks, Engels, Lenin, Troçki, Luxemburg gibi
bütün diğer Marksist teorisyenler için de söylenebilir.
Aşağıda iki ayrı yazıda
Kıvılcımlı’nın bir gerici milliyetçi olduğu iddia edilmekte, bu kanıtlanmakta
ve eleştirilmektedir.