19 Haziran 2013 Çarşamba

#Parkforumları, #Agora #Forum

#Agora toplanma, tartışma yeridir. İslam'ın otantik Camisiyle, Alevinin Cemiyle özdeşidir. #twilog #occupygezi #direngeziparki #duranadam
*
#Agora Neolitik köy komünü demokrasisinin Kent demokrasisine dönüştüğü yerdir. #twilog #occupygezi #direngeziparki #duranadam #forumlar
*
Şark’ta #agora değil, keyfi devletin Firavun ve Nemrutları olur. #twilog #occupygezi #direngeziparki #duranadam #forumlar
*
#Forum Anadolu #Agora’sının Roma’daki karşılığıdır. Cami, Cem, Agora, meclis demektir. #twilog #occupygezi #direngeziparki #duranadam
*
#forumlar önce gezide çıktı ve gaz bombalarıyla boğulup dağıtıldı. #twilog #occupygezi #direngeziparki #duranadam #agora #forum
*

#Forumlar ilk kez Beşiktaş #Çarşı tarafından başka parklara yayılan yeni bir #agora olabilir #twilog #occupygezi #direngeziparki #duranadam

#TwiLog’lara Başlarken

*
#TwiLog nedir? Twitter’in Twi’si ve Blog’un Log’undan oluşur. Analitik ve kısa değinmeler için yeni bir biçim. #occupygezi #direngeziparki
*

Bundan sonra bazı Bloglarımı #Twilog olarak yazmayı deneyeceğim. #twilog #occupygezi #direngeziparki #duranadam #agora #forumlar

17 Haziran 2013 Pazartesi

İsyan, Yenilgi ve Gelen Terör

“Ber­lin’de dü­zen hü­küm sü­rü­yor”. Siz bu­da­la zap­ti­ye­ler! Si­zin “dü­ze­ni­niz” kum üze­ri­ne ku­ru­lu­dur. Dev­rim, da­ha ya­rın “zin­cir şa­kır­dı­la­rı için­de” aya­ğa kal­kacak, ve boru ses­leri ile, size deh­şet salacak şu mesajı verecek­tir:
“Var­dım, varım, var olacağım!”
14 Ocak 1919 - Rosa Luxem­burg


Spartakist ayaklanmasının bastırılmasından sonra ve daha sonra Hitler’in faşist kıtalarının ilk tohumları olan “Freikorps”larca öldürülmesinden bir gün önce, Rosa Luxemburg, yukarıdaki satırlarla son veriyordu son yazısına.
Gezi Parkı Direnişi’yle Türkiye’nin tarihinde görülmemiş ölçüde kitlelerin sokağa çıkışı, planlanmamış, kendiliğinden bir isyandı. Herkesi ve kendisini bile hazırlıksız yakalamıştı. Rosa’nın kehanetine uygun olarak, Devrim’in “Vardım, varım, var olacağım!” diyerek ayağa kalkışından başka bir şey değildi.
Yenilgiye mahkûmdu. Sadece hazırlıksız olduğu için değil, İsyan’la oynanmayacağını bilmediği için. Çünkü hafızanın yitirildiği bir dönemde, toplumsal mücadeleler tarihinin derslerini bilmeyen bir kuşakça, çocuksu bir saflıkla gerçekleşmişti.

16 Haziran 2013 Pazar

Direnişin Bayrağı

Sebep ve vesilenin farkını göstermek için verilen klasik bir örnek vardır. Saraybosna’da yapılan suikast Birinci Dünya Savaşı’nın sebebi değil vesilesidir; savaşın sebebi kapitalist ülkelerin arasındaki rekabet, Pazar ve hammadde kaynaklarının paylaşılmasıdır denilir.
Gezi Parkı ve bir parçacık yeşillik uğruna orada gençlerin verdiği mücadele de belki de bir devrime dönüşebilecek bu direnişin sebebi değil vesilesidir. Sebep ise çok daha derinlerdedir. Artık ulusu İslam ve Türklük ile tanımlamış, Kürtleri ve diğer dillerden olanları; Alevileri, diğer dinlerden olanları ve dinsizleri dışlayan ve ezen bu merkezi, bürokratik askeri mekanizma; yurttaşların haklarını onlara lütufmuş gibi gösteren ve onları istediği zaman ve yerde istediği gibi geri alabilen bu devlet ve toplumsal yapıdır.

15 Haziran 2013 Cumartesi

Yapılacak Tek Şey Direniş Kararı Alanları Desteklemektir Direnişin Başarısı İçin Çalışmaktır

İşçiler yine en önde ölenler oldular
Demirci Ethem Sarısülük - İşçiler yine en önde ölenler oldular
Biraz önce forumlarda alınan direniş kararı açıklandı.
Önce yanlış bir algıyı düzeltmek gerekiyor.
Bu kararı alanlar sol örgütler falan değil.
Şöyle bir yanlış algı var: orada çevreci, çiçekçi, böcekçi iyi aile çocukları var da Sol örgütler onların arasına girip veya hiçbir temsile dayanmadan örgütlülükleri ve tecrübeleriyle onları kendi istekleri yönünde yönlendiriyor. Durum bunun tam tersidir.
Örgütlü gruplar, fazla bir etkiye sahip değildir. Orada küçük propaganda çadırcıkları veya masalarından fazla bir etkileri yok ve belki buradan bize de birkaç radikalleşmiş genç düşer havasındadırlar. Ancak büyük olasılıkla tersi olacaktır, sol örgütlerden oradaki kendiliğinden harekete geçişler olabilir. Oradaki canlı hareketin dalgaları bu etkisiz ve küçük örgütleri aşındırır ve parçalar gibi görünüyor.
Öte yandan örgütlü sol gruplar (“Marjinaller”), olaya iyi kötü daha politik ve ülke ölçüsünde güçler dengesi bağlamında baktıklarından, direnişin sürdürülmesi halinde daha geniş güçlere ulaşılması, taktik geri adımlar atılabileceği, direnişin sırf orada kalmak olarak anlaşılmaması, güçlü bir konumda akıllıca manevralar yaparak toplumsal tabanın genişletilmesi gibi bir yaklaşım içindeler. Çünkü ağır yenilgiler tatmışlar, bu devleti ve onun şiddetini daha yakından biliyorlar.

14 Haziran 2013 Cuma

Devrim Günlerinin Sonuna Doğru

Devrim gibi bir şey olacağına dair ilk izlenimimi 31 Mayıs Cuma akşamı Tünel’de edindim.
O akşam Beyoğlu’nda Babil denen bir kültür kuruluşunda on parmağında on marifet olan değerli dostum Mehmet Tekirdağ’ın Kedi Yazısı adlı sergisinin kapanışına gidecektim. Kedi figürleriyle alfabenin tüm harflerini yapmıştı. Oradan da Taksim’e geçerim diye düşünüyordum. Polis’in gazlı saldırılarının haberleri geliyordu.
Kadıköy vapurundaki insanlar üçerli beşerli küçük gruplar halinde, her zamankinden daha az konuşuyorlar. Birbirlerine daha yakın duruyorlar. Bana mı öyle geliyor yoksa gerçekten mi böyle diye düşündüm. Eh bugün Cuma, oralara eğlenmeye gider İstanbullular. Polis’in saldırıları da sürdüğünden bir tedirginlik olabilir diye açıklamaya çalışıyordum.
Tünel. Binenlerin büyük bir bölümü Kadıköy vapurundan inenlerdi. Hıncahınç dolmuştu vagon ve hareket etmesi bekleniyordu. Birden bire genç bir kız, 16-17 yaşlarındaydı sanırsam, “gaza karşı limon var, isteyene verebilirim” dedi. Herkeste bir şok ve sessizlik. Bu şoku ve sessizliği görünce, bütün naifliğiyle

12 Haziran 2013 Çarşamba

Bir Resmi Okumak – Gençlerin Ayaklarıyla Oy Verdikleri Program


Bu resmi iyi okumak gerekiyor.
Dünkü ”Özgürlük Direnişinde Kader Haftası başlıklı yazımız ile bu resmi birlikte okumak gerekiyor.
Yazımızda aynen şunları yazıyorduk:
“Bu direnişe en geniş kitlelerin sahip çıkması ve sahip çıkanların genişlemesi için birtakım somut adımlar atmak gerekiyor.
Bunun için.
·         Kürt Özgürlük Hareketi, tıpkı Newroz’da yaptığı gibi,  bütün güçlerini ve örgütlenme yeteneğini harekete geçirerek tüm Türkiye’de özellikle de Gazi Parkı’nda en geniş katılımla bütün ağırlığını koymalıdır. Kürt hareketine böyle davranması çağrısında bulunuyoruz.
·         Sadece Kürtler değil, tüm Demokratlar, egemen Türk bayrağı ve Atatürk vurgusun geniş kitleleri itici ağılığına karşı, Kürt Bayrağı ve Öcalan posteri taşımalıdır. Bununla paralel olarak, Atatürk ve Türk Bayrağına karşı olunmadığı, onları taşımanın da bir hak olduğu, ama Öcalan Posteri ve Kürt renkleri taşımanın da bir hak olduğu, bu hakkın savunulduğu vurgulanmalıdır.

11 Haziran 2013 Salı

Özgürlük Direnişinde Kader Haftası ve Öneriler

Gezi Parkı Direnişi’yle başlayan ve bir anda bütün Türkiye’ye yayılan eylemler ve direniş bir isyandır.
İsyan olarak başlamasa da, onu gerçekleştiren muazzam kalabalıklar onu öyle görmese ve anlamasa da, devlet ve hükümet tarafından bir isyan olarak görülecek ve değerlendirilecektir. Öyle de değerlendirilmiştir.
Başlangıçta Gül ve Arınç’ın yumuşatarak bölme ve sindirme stratejisi ile Erdoğan’ın cepheden saldırıp ezme stratejisi arasındaki fark, egemen blok saflarında bir çatlama yaratabilir gibi görünüyordu ve yaratabilirdi.
Ancak son derece değerli günler ve saatler heba oldu. Karşı taraf güçlerini toparlayacak zaman buldu.
Şimdi Erdoğan’ın dönüşüyle birlikte bu fark, aynı ezme ve bölme stratejisinin farklı taktik mücadele biçimlerine ve hamlelerine dönüşmüş; hükümet ve devlet kanadında bölünme olasılığı şimdilik ortadan kalkmış görünüyor.
Erdoğan bir yandan taraftarlarını toparlayıp saldırıya hazırlanırken diğer yandan çatlağı kapatarak, Gül ve Arınç çizgisini kendi çizgisine katıp hem kendi cephesindeki bölünme tehlikesini bertaraf ediyor (Bunun sonuçları hemen görüldü. Gül içki yasasını onayladı. Arınç, başbakan bir heyetle görüşecek dedi.) hem de böylece direnişçileri bölecek adımları peş peşe atıyor.

10 Haziran 2013 Pazartesi

Erdoğan Taksim’in Mesajını Anlamıyor Değil, Çok İyi Anladığı İçin Böyle Davranıyor

Erdoğan’ın konuşmalarına ve tarih algısına dikkat edilirse, onun bütün konuşmalarının ve  çabasının CHP ile DP, AP, ANAP, AKP arasındaki çatışmanın bir devamı gibi ele alma ve tartışmayı bu mecraya çekerek bu tartışmaya hapsetme ve buradan puan toplamaya yönelik olduğu görülür. Neden böyledir? Çünkü AKP’nin temsil ettiği Politik İslam’ın bu varlık koşuludur bu çatışma ve bölünme. Ama sadece onun değil, Kemalist bürokrasinin de. Böyle yaparak, onları da tekrar ayağa kaldırmaya onlara el ve bel vermeye çalışmaktadır. Bu yeterince anlaşılamamaktadır. Erdoğan’ın durumu ve Taksim’de ortaya çıkan hareketi anlayamadığı için böyle yaptığına ilişkin yorumlar yapılmaktadır.
Aslında Eroğan tam da tehlikeyi gördüğü ve durumu anladığı için böyle davranmaktadır. Çünkü Kemalizm ve Politik İslam aynı madalyonun iki yüzüdür. Politik İslam’ın Kemalizm’e; Kemalizm’in Politik İslam’a hava gibi, su gibi ihtiyacı vardır. Bunun tarihsel ve sınıfsal kökleri çok derindedir. Erdoğan içgüdüsüyle, sorunun böyle koyuluşu dışında başka bir varoluş koşulu olmadığını gördüğü için varoluş koşulu olan çelişkiyi işleyerek yeni ortaya çıkan tohum halindeki bölünmeyi henüz küçükken ezmeye çalışmaktadır.

9 Haziran 2013 Pazar

Özgürlük Direnişçileri İçin Birleştirici Bir Program Önerisi

Dün, Gezi Parkı’na Hrant Dink Alanı adı verilmesi ve oraya yıkılmış Enmeni Katliamı anıtının yerine bir yenisinin koyulması önerisi yapıldığında, Twitter’de bir arkadaş, bunun gündeme alınmasının doğru olmadığı, esas olarak direnişin amaçların tartışılmasının daha doğru olacağı yönünde bir eleştiri yaptı[1].
Elbette arkadaş haklı olabilir. Ayrıca bunlar birbiriyle çelişmeyebilir de. Arkadaşın bu önerisi ve eleştirisini de göz önüne alarak aşağıda, tartışılması, konuşulması ve görüşlerin olgunlaştırılması dileğiyle bir Demokrasi ve Özgürlükler Programı tartışmasına girilebilir.
Bu program her birinin kendi spesifik amaçlarını alt alta yazmaktan daha öte, onları adeta bir cebirsel formül gibi, her spesifik amacın da kendini bulabileceği bir program olmalıdır. Zaten bunu başardığı takdirde bu hareket toplumda tüm muhalif ve özgürlükçü güçleri toparlayıp kapsayabilir. Aşağıda böyle birk programın nasıl bir şey olabileceği tartışmasına bir giriş, bir başlangıç olabilecek bir program önerisi yer alıyor. Tümüyle reddedilse bile, en azından tartışmalara biz zemin oluşturabilir.