Aydınlanma ve İslam’ın birbirine zıt olduğu yönünde
yerleşmiş ve yaygın bir yargı vardır. Bu yargıyı savunan ve yerleştirenler,
İslam ve Aydınlanma’nın içini boşaltanlar; onları karşı devrimlerle olmamışa
çevirenler ve bu karşı devrimci mirası şimdi sürdüren “Aydınlanmacılar” ve
“Müslümanlar”dır.
Birbirlerine zıt olduklarını söyleyenlerin, zıt olduklarında böyle anlaşabilmeleri
bile zıtlıktan çok daha büyük bir ortaklık
içinde bulunduklarının da bir kanıtıdır.
Aydınlanma ve İslam’ın birbirine zıt olduğu yargısını
paylaşmaları, onların bu iddialarının bizzat bu iddialarının kendisiyle
kendileri tarafından çürütülmesinden başka bir anlama da gelmez.
Şunu iyi ayırmak gerekmektedir: Aydınlanma ve İslam’ın zıt
olduğu yargısındaki bu ortaklık, Aydınlanma ve İslam’ın değil; Aydınlanma ve
İslam’ın sürdürücüsü ve devamcısı olduklarını iddia edenlerin bir ortaklığıdır.
Unutulan ve unutturulmaya çalışılan gerçek şudur: Aydınlanma
da, İslam da, daha doğdukları noktada, ilk adımlarında başarısızlığa uğramış ve
egemen sınıflar tarafından ele geçirilip yenilmiş birer projedirler.