24 Temmuz 2014 Perşembe

Cumhurbaşkanlığı Seçimleri ve Boykot

Devrimciler ve sosyalistler, tam da seçimlere fazla bir değer vermedikleri için, seçimlerle değil gerçek kitlesel mücadelelerle önemli toplumsal değişiklikler sağlanabileceği için; seçimleri gerçek mesajlarını iletmek için bir imkân olarak gördükleri için, kime oy verileceği sorununda geniş bir taktik esneklik gösterirler.
Ama “gerçek mücadeleler alanlarda verilir, sokaklarda verilir”; “hiç birine mecbur değiliz” deyip de ondan sonra boykot çağrısı yapmak, aslında seçimlere fiilen çok büyük bir değer atfetmekten başka bir anlama gelmez.
Tam da büyük bir önem atfetmediğimiz için, seçimleri, bizlere daha fazla hareket alanı sağlayacak; karşı tarafı zayıflatacak veya hareket alanını küçük de olsa daraltacak taktik hamleler için iyi bir imkân olarak görürüz.

18 Temmuz 2014 Cuma

Radikal Demokratlara veya Gerçekten Demokratlara Çağrı

Demokrat ya da Demokrasi sözcüğünün başına “gerçekten” ya da “radikal” gibi bir sıfatı koymak gerekiyor. Çünkü her şey gibi kavramlar da zamanla eskiyor ve esas anlamını yitiriyor.
Demokrasi kavramı bugün artık, tamamıyla politik alana ilişkin, yani devlete, yönetime ilişkin bir anlam kazanmış bulunuyor; ayrıca bu sınırlama içinde de liberal veya parlamenter bir rejim anlamına geliyor.
Hâlbuki demokrasi özünde, toplumun yapısıyla ilgili; o yapı bağlamında da toplumun kimleri kapsayacağına, kimlerin ilişkilerini düzenleyeceğine ve nasıl düzenleyeceğine ilişkin bir kavramdır. Yani demokrasi aslında bir dindir.
Bu bağlamda örneğin bir “Türk Demokrasisi” olamaz. Bir topluluk veya daha somut olarak da bir ulus Türklükle (veya Fransızlıkla veya Kürtlükle) tanımlanmışsa devletin işleyişi ne kadar “demokratik” olursa olsun, bu demokrasi tıpkı eski Yunan kentlerindeki demokrasi gibi; köle sahiplerinin ya da partricilerin demokrasisi gibi; Türklerin Demokrasisi olur. Türklerin Demokrasisi ise Türk olmayanların eşit haklardan yoksunluğu anlamına gelir. Dolayısıyla demokrasinin özündeki biçimsel eşitlik fikrini ve idealini yok eder ve onunla çelişir. “Türk Demokrasisi” “Köşeli Daire” gibi bir saçmalık veya oksimorondur.

14 Temmuz 2014 Pazartesi

Türkiye’de İslam ve Sol

Bayram Koca’nın derlediği “Türkiye’de İslam ve Sol” başlıklı kitap bu günlerde, Vivo Yayınevi tarafından, yayınlanmış bulunuyor. Kitaba çeşitli görüşlerden yirmi kadar yazar katkıda bulunmuş. Biz de “Marksizm, Dine Bakış ve Türk Solu”  başlıklı bir yazıyla katkıda bulunduk. Kitabın yayınlanması vesilesiyle, yazımızın vuruş ve sayfa sınırlamalarından arınmış daha geniş bir versiyonunu okuyucuya sunuyoruz.
Küçük bir kitap boyutundaki bu versiyonu pdf olarak şu adresten de indirmek mümkündür:
14 Temmuz 2014 Pazartesi
Demir Küçükaydın

8 Temmuz 2014 Salı

Niçin Almanya Şampiyon Olabilir?

Futbol her zaman çok bilinmeyenli bir denklemdir. Bu nedenle bir tahmin yapılamaz. Ama “normal koşullarda” yani rastlantıların “şans”ın pek işe karışmadığı koşullarda Almanya’nın şampiyon olması kimseyi şaşırtmamalıdır.
Şöyle diyelim. Yazı turayı on defa atarsanız onunda da yazı ya da tura çıkma olasılığı epey yüksektir. Ama yüzlerce, binlerce kere atarsanız, ortalamanın yüze elli civarında oynadığını görürsünüz. Bunu şampiyonaya uygularsak, eğer finale kalan takımlar defalarca karşılaşsa, yani şans faktörünün etkisi minimuma inse, muhtemelen en çok kez şampiyonluğu Almanya’nın kazandığı görülürdü.
Neden böyle olurdu? Çünkü Almanya son on yılda, futbolunu yeniden organize etti ve bu şampiyonaya öyle hazırlandı.
2006’da Almanya’da yapılan dünya şampiyonasında Almanya ancak üçüncü olabilmişti ev sahibi olmasına rağmen.

4 Temmuz 2014 Cuma

“Cumhurbaşkanlığı Seçimi” Değil “Plebisiter Bir Diktatörlük İçin Plebisit”

Türkiye’de yaşayan insanların önündeki seçimin neyin seçimi olduğunu doğru tanımlamanın doğru bir strateji ve taktikler bakımından hayati önemi bulunmaktadır.
Ezilenler tavırlarını, strateji ve taktiklerini belirlerken, hukuki tanımlar ve anlamlar üzerinden değil; gerçek sosyolojik ve politik tanımlar ve anlamlar üzerinden akıl yürütürler ve de yürütmelidirler.
Örneğin, PKK’nın adı hukuken “Terör Örgütü”; Öcalan’ın adı “Terörist Başı”dır. Bu kavramlara göre politikanızı belirlemeye kalkarsanız, devletin polisinin ordusunun kafasıyla düşünmeye başlayıp; onun bir parçası olursunuz.
Kaldı ki, bu tanımları ortaya atıp bunları kullanmayı zorunlu kılanlar, kendi aralarında, kapı arkalarında, bu kavramlarla iş görmezler. Onlar “Terör Örgütü” dediklerinin, Kürtlerin üzerindeki baskıya karşı kitlesel bir isyan ve direniş olduğunu bilirler; Öcalan’ın bir “Terörist Başı” değil, çok akıllı bir politikacı; bu hareketin ve örgütün kurucusu ve önderi olduğunu bilirler.

30 Haziran 2014 Pazartesi

Ak Şemsettin’in Rüyası, İşçi Hareketi, Gezi ve Kürt Hareketi

Ak Şemsettin’in Rüyası, İşçi Hareketi, Kürt Ulusal Hareketi ve Gezi arasında ne gibi bir ilişki olabilir? “Bahçelerde maydanoz gel bize bazı bazı” veya “Dam üstünde saksağan vur beline kazmayı”
Evet ilk bakışta böyledir. Ama bizler olayların görünen yüzü ile değil; derindeki ilişkileriyle ilgilenirsek hiç üklımıza gelmeyen bağları görebiliriz. Zaten bilim de budur.
Aşağıdaki yazı yazıldığında, AKP henüz iktidara gelmemişti, yani İşçi Hareketi henüz ağırlığını koymamıştı; Kürt hareketine karşı “Özel Savaş Rejimi” sürüyordu; Gezi ortada yoktu, İstanbul Nuri Bilge Ceylan’ın “Kış Uykusu”ndaydı
2002 seçimlerinin arefesinde DEHAP’ın ve “Emek Demokrasi ve Barış Bloğu”nun yaptığı Eyüp Mitingi doayısıyla yazılmış bir yazıyı yeniden yayınlıyoruz. Bugünkü HDK’nın o zamanki biçimiydi o Blok.
Gezi, ne kadar ileri gitmek istiyorsa o kadar geçmişe yönelmek zorundadır. Aşağıdaki yazı bunun için küçük bir başlangıç, bir davettir.

29 Haziran 2014 Pazar

Sosyalistler ve Sol Neden “Ofsayt”ta?

Bu gün dünyadaki her hangi bir soruna, insanlığın kurtuluşu, hatta varoluşunu sürdürmek için önündeki en büyük engelin uluslar olduğunu görmeyen ve ulusların varlığının fiili bir ırkçılık anlamına geldiğini kavramayan her politik parti veya hareket, birden bire kendini en kötü gericiliğin destekçisi olarak bulur.
Dünyaya böyle yaklaşmadığınız sürece, dünyayı ve ondaki politik gelişmeleri anlama ve onlara karşı bir politik tavır ve program geliştirme şansınız olmaz.
Soruna böyle yaklaşmadığınız sürece, bu gün dünyaya egemen olan ulus devletlerin ırkçı bir sistemin araçları olduğunu göremezsiniz. Yani ırkçılığı bir tehlike olarak görürsünüz, yeryüzü ölçüsünde var olan bir sistem, gerçek olarak değil.
Böyle yaklaşmadığınız sürece siz bir ulusçulusunuzdur; insanların değil ulusların eşit olduğu insanların ancak uluslar aracılığıyla eşit olabileceği gibi bir yaklaşıma sahipsiniz demektir.

28 Haziran 2014 Cumartesi

Spor Sosyolojisi, Uluslar ve Ulusçuluk

Futbol asla yalnızca futbol değildir” diye futbol sosyolojisiyle ilgilienenlerin dillerinden düşürmediği bir söz vardır. Bunlar bunu söylerken, belli takımların varoluşları ve taraftar kitleleriyle sınıfsal ya da ulusal ezilmişlik arasındaki bağlantıları; egemenlerin futbolu kullanışı (örneğin Salazar’a atfedilen Futbol, Fiesta, Fado); ya da Gezi’de de görüldüğü gibi futbol takımı taraftarlarının sosyal hareketlerdeki etkileri; işçi sınıfının varlığı ile futbol arasındaki ilişki vs. ele alınır.
Elbet bu alanda, bu tür çalışmalarla birçok ilginç sonuçlara ulaşılmış olabilir. Ama çok temel iki sakatlık vardır bütün bu çalışmalarda:
·         Sporun ve futbolun en ideal biçimde, örneğin hiç ticarileşmemiş, egemenlerin baskı aracı olmamış, ezilenlerin tepkisinin ifadesi olmamış biçimlerinin bile aslında modern toplumun dininin bir görünümü; yani işgücünün yeniden üretiminin masraflarını düşürmenin bir aracı olduğu gerçeğini problematize etmezler.

27 Haziran 2014 Cuma

Bireysel Üyelik Kampanyası Üzerine

6 Haziran’da yaklaşan HDK ve HDP kongreleri vesilesiyle internet üzerinden “Bireysel Üyelik - Biricik Çözüm, Biricik Üyelik” başlıklı bir imza kampanyası başlatılmıştı. Başlatanlar olarak da “Radikal Demokratlar Platformu” imzası kullanılmıştı.
Aradan 20 gün geçtiğine göre, bir bilanço çıkarılabilir.
Kampanyaya 259 imza verildi. (Ancak birçok kişi sayfaya girmelerine rağmen imza veremediklerini de belirtti)
İmza verenlerin bir listesi ve yorumları bu yazının en altında yer almaktadır.
Kampanya geç başladı, özellikle HDK kongresinde, neden altı ay önce başlatılmadı diye eleştirenler oldu.
Yeterince duyurulamadı.

26 Haziran 2014 Perşembe

Demokrasi ve Doğru Kararlar

Pek anlaşılmayan bir konu doğru bir politika ile demokratik karar mekanizmaları arasında doğrudan bir ilişki kurulamayacağıdır. Dolayısıyla demokratik olarak örgütlenmiş bir örgüt veya bir kongre doğru kararlar alır; anti demokratik olarak örgütlenmiş bir örgüt veya bir kongre de yanlış kararlar alır diye bir çıkarsama da yapılamaz.
Demokrasi neden doğru kararları garantilemez?
Çünkü insanların kısa vadeli çıkarlarıyla, uzun vadeli çıkarları; genelin çıkarıyla parçanın veya zümrenin çıkarı her zaman özdeş, uyumlu ve çelişkisiz değildir. Tarihin çok istisnai dönemleri dışında bunlar arasında genellikle hep çok derin ve sert çelişkiler vardır.
Komünist demek, işçi sınıfının ve insanlığın, tarihsel ve genel çıkarını savunan demektir. Stratejisini ve günlük taktiklerini bile bu amaç bağlamında belirleyen demektir.
İnsanlar ise genellikle kısa vadeli ve kendi bireysel ve/veya zümresel çıkarlarına göre davranırlar.