Kürt Özgürlük Hareketi, Türkiye’de Batıda demokratik bir
hareket ve partner olmadığı için, adeta bu hareketi yaratmaya kendisi soyunmak
zorunda kaldı. Ve herkese bunun adresi ve örgütsel ifadesi olarak HDP’yi
gösterdi. Hazır ve yerleşmiş bir örgütü (BDP) bir kenara koymayı;
destekçilerinin önemli bir kesiminin direnişini ve hatta desteklerini çekme
tehditlerini bile göze alan stratejik bir karardı bu. Kanımızca “Türkiyelileşmek”
de denilen bu strateji özünde doğru bir yaklaşım ve karardır.
Bir kararın doğruluğu onun gerçekleşme şansı olup olmadığına
göre ölçülemez. Özünde doğruysa bir girişimin başarı şansı olup olmadığına bile
bakılmaz, çünkü doğru bir şeyi savunurken yenilmek bile zaferdir. Ama yanlış
bir amacın zaferleri bile yenilgidir. Tabii biz zafer ve yenilgiden söz ederken
hep ezilenlerin yenilgi ve zaferlerinden söz ediyoruz.
Kürt Özgürlük Hareketi’nin bu kararı karşısında kimileri
gibi başarı “şansın yok bu işi bırak, Türkiye’yi de bize bırak” (Örnek olarak
bakınız: Metin Kayaoğlu, “Yeni-HDP:
Olmayacak dua veya simya” veya Ferda Koç, “BDP
“Türkiyelileşme”li mi?”) tavrı içinde değiliz. Sizin amacınız, programınız
ve sorunu koyuşunuz