3 Haziran 2014 Salı

Kürt Hareketi’nin Gezi ve İşçi Hareketiyle Birleşebilmesinin (HDK ve HDP’nin) Sorunları

Bugünün Türkiye’sinde bu üç hareketi veya bu üç hareketin omurgasını oluşturan toplumsal kesimleri ya da memnuniyetsizlikleri kapsamayan; onları ortak bir program etrafında birleştirmeyen herhangi bir hareketin en küçük bir başarı şansı olmaz.
Çünkü bu üçünü birleştirmeyen bir program ve bayrak, bunların birbirine karşı kullanılmasının yolunu açık bırakır ve binlerce yıllık tecrübeli devlet ve sermaye gemisini buradan yürütür. Bugün olan da zaten budur.
Sorun böyle koyulunca, ilk sorun, bu üç kesimi birleştirebilecek bayrağın ya da programın ne olabileceği ve ne olması gerektiğinde toplanır.
Bu hareketlerin içinde sadece Kürt hareketinin örgütlü bir yapısı, diğer hareketleri kapsamak veya onlarla birleşmek gibi bir amacı; bunun için önerdiği bir programı; örgütsel biçimleri var. Diğerlerinin ise henüz böyle bir örgütlülüğü olmak bir yana problemi böyle koyuşu bile yok.

2 Haziran 2014 Pazartesi

Gezi’nin Birinci Yılında Forumlarda Başlayan Tartışmalar Üzerine

“Gezi’nin Bakiyesi”olan forumlarda ve Gezi’nin ve bakiyelerinin durumu ve geleceği üzerine kafa patlatanlarda, giderek, örgüt ve mücadele biçimlerinin yanlışlığı veya en azından tartışılması gerektiği üzerine bir konsensüs oluşmaya başladı.
Örneğin dün Yeldeğirmeni’nde yapılan toplantının konusu, bir önceki günün değerlendirmesiydi ve kararlar, karar alıp almamak gerektiği, nasıl alınacağı, alındığında nasıl uygulanacağı; nasıl değiştirilebileceği gibi noktalarda yoğunlaşmıştı. Ama bunlar aslında Taksim’e neden gelinmediği; neden Kadıköy’de eylem yapıldığı;  eylemin şu veya bu aşamasında neden şöyle veya böyle davranıldığı gibi noktalarda yoğunlaşıyordu. Gezi’nin ve Forumların ilk başlarda bir karar almayı reddeden ve olanaksız kılan işleyiş ve yapısından bu noktaya gelinmesi, bir yıl içinde belli bir yol kat edildiğini göstermektedir.
Ama sadece forumlar değil, örneğin dün paylaşılan Foti Benlisoy’un "Ne zaman savaşıp ne zaman savaşamayacağını bilen kazanır" başlıklı yazısı da durumun doğru bir değerlendirmesini yapmaktan; artık bir ricat taktiğine geçilmesi gerektiğinden söz ediyor ve hatta bizim de 1 Mayıs vesilesiyle yazdığımız yazılarda da değindiğimiz[1] Mao’nun (Benlisoy’un da belirttiği gibi aslında Sun Tzu’nun[2]) gerilla savaşı taktiklerine gönderme yapıyor[3]. Aklın yolu birdir.

1 Haziran 2014 Pazar

Bir Yıl Önce Bugün Gezi Direnişi Başlarken Yazdıklarımız

Gezi Direnişi Yazıları - İndirmek için tıklayın
İnsanın ara sıra eski yazdıklarını gözden geçirip bir sağlama yapması; nerelerde neden yanlış yaptım diye düşünmesi gerekir.
Bir yıl önce bugün, yani 1 Haziran günü, yazdığımız yazı noktasına, virgülüne bile dokunmadan, acele yazılmış olmanın bütün uslup ve ifade bozukluklarıyla aşağıda yer alıyor. Okuyucu karar versin.
Gezi boyunca neredeyse hemen her gün bir yazı yazdık. Bu yazılardan en önemlilerini de bir kitap olarak yayınladık. Aslında kitap Gezi üzerine çıkmış kitapların, hem de gezi boyunca yazılmış, Gezi ile diyalektik bir ilişki içindeki en önemli örneğidir. Ancak kitap biraz geç basılabildiği için; zengin ve güçlü yayınevleri reklamını yapmadığı için; hatta bir dağıtıcı bile bulamadığı için bilinmez kaldı. Bu vesileyle Gezi’yi yapan her biri birer bilgisayar veya akıllı telefona sahip olan ve onu gayet etkili kullanabilen genç arkadaşların dikkatine bu kitabı çekmek isteriz. Kitabı, pdf, epub, mobi gibi dijital kitap okuyucularında veya akıllı telefonlarda kolaylıkla okunabilecek formatlarla, isteyenin indirmesi için internete de koyduk. Şu adresten hepsi indirilebilir:
İndirin, okuyun, paylaşın ve tartışın.
01 Haziran 2014 Pazar
Demir Küçükaydın

31 Mayıs 2014 Cumartesi

Gezi’nin Birinci Yılı - Taksim Dayanışma ve Forumlar

Bugün Gezi’nin birinci yılı.
Taksim Dayanışma’nın Çağrısı: Taksimdeyiz (“Alanlardayız”).
Eğer bir mucize olmaz ise, 1 Mayıs’ın ikinci bir versiyonu olur. Gezi’nin esas kitlesi oraya gelmeyecektir.
Örgütlü gruplardan veya onlarla ilgili insanların oluşturduğu bir kitle gelir. Her zaman olduğu gibi, Polis’in vahşi şiddeti ve gazla geri püskürtülüp dağıtılır. Moraller daha bozulmuş; sonraki protestolara gelecekler daha azalmış olarak biter.
Dün akşam Kadıköy’deki forumların buluşması vardı, “ne yapalım” diye.
Birçok konuşmacı, Çağrı zaten yapılmış, giden gider ve ister istemez gidilir; ama bu çerçevede daha iyi neler yapılabilir; gidiş nasıl örgütlenebilir; orada nasıl olsa gazı yiyip alana giremeyeceğiz ama en azından nasıl dönülür; Gezi bir günlük bir süreç değil, iki haftalık bir dönemdi. İki hafta neler yapılabilir? Bari bunlara kafa yoralım anlamında konuşmalar yaptı.

29 Mayıs 2014 Perşembe

Demokrasi ve Özgürlük Birbirinden Ayrılamaz

Önceki “Demokrasi ve Özgürlük Neden Bir Arada Bulunamaz?” başlıklı yazımız, demokrasi ve özgürlüğün bir arada bulunamayacağını kanıtlarken bu sefer tam tersini iddia ederek demokrasi ve özgürlüğün birbirinden ayrılamayacağını savunacağız.
Bu bir çelişki değil mi?
Daha önce de belirttiğimiz gibi değil.
Önceki yazıda demokrasi ve özgürlüğü sosyolojik anlamlarıyla ele alırken, şimdi politik ya da hukuki anlamlarıyla ve de politik ve hukuki alana ilişkin kavramlar olarak ele alacağız. Aynı kavram ve sözcüğün bu tamamen farklı ve zıt anlamları üzerinde böyle durmamızın nedeni, bu ayrımın yapılmayıp, üzerinde durulmayıp, karıştırılmasının bizzat demokrasiye karşı mücadele veren ve onu tasfiye edenlerin bir yöntemi olmasıdır.
*
Özgürlük kavramı, Fransız toplumsal mücadeleler geleneğinde politik alana ilişkin haklar olarak da tanımlanmıştır.
Yani bunun ardında, politik ve politik olmayan gibi bir ayrım vardır[1]. Bu anlamda, tıpkı dinin politik olmayan olarak tanımlanması gibi politik alana ilişkin olarak tanımlanmıştır. Modern toplumun politik ve politik olmayan ayrımı olmasa, özgürlük kavramı da olamazdı. Klasik uygarlıkların ve dinlerin hiç birinde özgürlüğün sözünün edilmemesi, böyle bir kavramın bulunmaması; örneğin İslam’da Özgürlük değil de adalet aranması bizzat bu ayrımın yokluğuyla ilgilidir.