7 Ocak 2017 Cumartesi

“Laik Yaşım Tarzı” Neden “Ulusal Sorun”dur ve Öyle Olduğu Niçin Anlaşılamaz? (2)

Laik yaşam tarzı”nın bir “ulusal sorun”, yani tıpkı “Kürt sorunu” gibi bir sorun; aynı kategoriden bir sorun olduğunun anlaşılamamasının, biri daha genel ve metodolojik; diğeri daha özel, despotik Şark devletinin, yani Türk devletinin, temel yapısının ve özelliğinin kavranmamasıyla ilgili iki nedeni bulunmaktadır.
Bu ikisini biraz açmadan konunun anlaşılması neredeyse olanaksızdır.
Birinciden, genel ve metodolojik olandan başlayalım.
*
Laik yaşam tarzı”nın ulusal sorun olduğunun anlaşılamaması; ulusun ve ulusçuluğun (yani milletin ve milliyetçiliğin) ne olduğunun anlaşılamaması ile ilgilidir.
Ama ulusun ve ulusçuluğun anlaşılmasında, metodolojik düzeyde çok temel bir sorun bulunmaktadır.
Bu sorun, eğer bir benzetme yapmak gerekirse,  tıpkı kuantum fiziğindeki Heisenberg’in “belirsizlik ilkesi” gibi çok temel bir sorundur.

4 Ocak 2017 Çarşamba

“Laik Yaşam Tarzı” Nedir? Ne Olduğunu Anlamak Niçin Hayati Önemdedir?

Reina katliamının veya Noel Baba’ya ve Yılbaşı kutlamaya karşı saldırıların “Yaşam Tarzı”na yönelik olduğunda herkes hemfikir.
Peki, bu “yaşam tarzı” veya “laik kimlik[1] denen “şey” nedir? Hangi türden bir olgudur? Hangi toplumsal ve/veya politik kategoriye girer?
Bu soruyu pek soran ve bunun cevabının hayati önemini pek kavrayan yok.
Aslında “yaşam tarzı” veya “laik kimlik” gibi kavramların kendisi son derece yanıltıcı ve yanıltıcı olması da yine ne olduğunun bilinmemesi ve/veya anlaşılmasının engellenmesi ile ilgili.
Teorik açıklık olmayınca programatik stratejik ve taktik açıklık olmasının; dolayısıyla “laik kimlik kıyımı”na karşı mücadelenin de olanağı yoktur.
 “Laik Yaşam Tarzı”nın ne olduğunun, özelikle HDP ve Kürt özgürlük hareketinin kavramasının hayati önemi vardır.
Ama daha da önemlisi, o “yaşam tarzı” veya “laik kimliği” nedeniyle hedefe alınanların ve Alevilerin anlamasının hayati önemi vardır.

2 Ocak 2017 Pazartesi

Reina Katliamının Düşündürdükleri: Artık Gâvur ve Kâfir olmak Tek Demokratik ve Politik Eylemdir.

Yaklaşan Felaket ve Kurtulma Çareleri” başlıklı yazı serisinde bugün strateji; strateji değişimleri gibi konulara kısaca değindikten sonra, felaketi önlemek için strateji değişiminin hayati önemine ve somut olarak nasıl bir strateji değişikliği yapmak gerektiği konusunu ele alacaktık.
Ancak yılbaşı gecesi yapılan Reina katliamını ele almadan da geçmek olmazdı. Çünkü bu aynı zamanda Strateji konusuyla da yakından bağlantılıydı. Bu nedenle tekrar kaldığımız yere dönmek üzere kısaca bir yan yola da uğrayalım
*
IŞİD bütün o arkaik görünüşünün aksine son derece modern ve modernist bir harekettir. Aslında bu ulusçuluğun da tipik bir özelliğidir. Bütün gerici uluslar ve ulusçuluklar köklerini tek tanrılı dinlerin bile öncesine, ta neolitik devrim öncesi topluluklara kadar götürürler ama aslında son derece modernist ve modern hareketlerdir. Arkaiklik, gelenekçilik modern hareketlerin bir özelliğidir.
Dile ya da kültüre dayanan ulusçuluk karşısında ırka dayanan ulusçuluk nasıl bir faşizme denk düşerse; IŞİD gibi hareketlerin dine dayanan ulusçuluğu da, ırkçılık benzeri ama bunun dinci versiyonu bir faşizmdir.

30 Aralık 2016 Cuma

“Yaklaşan Felaket ve Kurtulma Çareleri” (1) Demokratik ya da Devrimci Yükseliş ve Bitişi

Yaklaşan Felaket ve Kurtulma Çareleri”, Ekim Devrimi öncesi günlerde, ama Ekim Devrimi’nin olacağının henüz bilinmediği zamanlarda, Lenin’in yazdığı, programatik ve metodolojik olarak çok önemli makalelerden birinin adıdır.
Programatik ve metodolojik olarak getirdiği çok önemli bir yenilik vardır. Can alıcı acil bir sorundan hareketle bir ikili iktidara (“diyarşi”) dönüşebilecek somut talepleri ve teklifleri ortaya koyması[1].
Ne var ki, Lenin’in bunu yazdığı dönemdeki koşullar ve sorunlar ile bugün Türkiye’deki koşullar ve sorunlar arasında en küçük bir benzerlik bulunmuyor[2].
Lenin’in “Yaklaşan Felaket” olarak söz ettiği, açlık ve ekonomik yıkım tehlikesidir[3]. Üst sınıfların kışkırttığı bu tehlikenin devrimi ve dolayısıyla demokratik kazanımları götürmesi, yani çarlığın geri dönmesi tehlikesi vardır. Yani ekonomik bir yıkımın politik bir yıkıma da, devrimin yıkımına da yol açması tehlikesi bulunmaktadır. Lenin’in yazısındaki öneriler, halkın inisiyatifi, örgütlenmesi, kontrolüne dayanan kamulaştırmalar ve merkezileştirmeler ile hem bu açlık ve ekonomik yıkımı önlemeye; hem de bu dönüşüm içinde halkın örgütlenmesini, bir tür ikili iktidar oluşturmasını sağlamaya yöneliktir.

28 Aralık 2016 Çarşamba

Hedef ve Görev Tanımı: Erdoğan Baş Sorundur. Erdoğan Hal Olmadan Hiçbir Sorun Hallolamaz. Nokta!..

Bir mücadelede net ve doğru bir hedef ve görev tanımının hayati önemi vardır. Hedef ve görev tanımlamanız yoksa, net değilse veya yanlış ise, daha baştan yenilgiye mahkûmsunuz demektir.
Çünkü net bir hedef ve görev tanımı, sizin yakalanacak ana halkayı doğru belirlemenizin, strateji ve taktikleri doğru tanımlayıp uygulayabilmenizin olmazsa olmaz koşuludur.
Bugünkü demokratik muhalefetin böylesine güçsüzlüğünün nedeni bir araya gelememesi falan değildir. Muhalefetin bunca zayıflığının nedeni, hedef ve görev tanımındadır. Ya yoktur, ya net değildir, ya da yanlıştır. Bu en açık biçimde muhalefetin dilinde görülebilir. Hala Erdoğan’la aynı amaç ve kaygılar içindeymişler de onu yanlışları hakkında uyarıyorcasına bir dille konuşuyorlar.
Erdoğan kendi hedef ve görev tanımlamaları içinde son derece doğru ve tutarlı hareket etmektedir.