13 Ocak 2017 Cuma

Çocuklarınız Okullarda Nasıl Bir Erdoğan Portresi Okuyacak?

Gelecek Tarih’te kurulur.
Bugün genişçe bir kesimin alayla bakıp, izlemediği “Kuruluş”,Diriliş” gibi dizilerde, aslında Erdoğan diktatörlüğünün gelecekte yazacağı ve okullarda mecburen okutacağı tarih kitaplarının ilk denemeleri yapılıyor diyebiliriz.
Erdoğan’ın diktası kurulduğunda çocuğunuzun nasıl bir Erdoğan portresini okulda tarih ve diğer kitaplarda okuyacağını merak ediyorsanız, Atatürk’ten bir analoji yapılabilir.
Okullarda okutulan resmi Atatürk’ü herkes yeterince biliyor; bu nedenle onu değil, bilinmeyen ve unutulmuş gerçek Atatürk’ün kısaca bilinmesinde yarar var.
Bu nedenle uzatmamak için, gerçek Atatürk’ü anlatan Sevan Nişanyan’ın bir yazısını aşağıda aktaracağız.
Böylece gerçek ile okunan Atatürkler arasındaki uçurum, bugün bildiğimiz gerçek Erdoğan ile yarın okullarda okutulacak Erdoğan arasındaki uçurumun nasıl bir şey olacağı hakkında bir fikir verir.
Yarın nasıl bir Erdoğan Portresi okunacağını yazmayacağız. Bunu okuyucunun ferasetine bırakıyoruz.

9 Ocak 2017 Pazartesi

Yaklaşan Felaket Nasıl Durdurulabilir? Somut Bir Öneri: #Hayır

“Bu bonapartist plebisitte HAYIR demek sırtımızı dayayabileceğimiz bir siyasi hat demek. HAYIR çıkarsa ertesi günü güllük gülistanlık olmayacak ülkemiz. Ama “biz de varız, buradayız, konuk değil, malsahibiyiz” diyebilmiş olacağız.
Sağdan diz, soldan say, üst üste koy, ne yaparsan yap bu ilkbaharda önümüze konacak referandum sandığı hayati önemde. Bu sandıktan yüzde elli virgül sıfır birle de olsa çıkacak HAYIR oyu bize bir nefes aldırır.”
Aydın Selcan – Hayır diyorum
Pazartesi günü mecliste Anayasa değişikliğini görüşülmeye başlanacak.
Gaflet ve delalet içindeki CHP hala televizyonlarınızın başına geçin nasıl mücadele edeceğimizi görün diyor.
Halkı bu kader günlerinde, bir seyirci olarak evinde televizyon seyretmeye çağırıyor.
Kaldı ki, Meclisteki kayıkçı dövüşünde kaybeden CHP olacaktır.
Hem gücü yoktur, hem de ortada kural da yoktur.
Kuralları Erdoğan koymakta ve istediği an da değiştirmektedir.

7 Ocak 2017 Cumartesi

“Laik Yaşım Tarzı” Neden “Ulusal Sorun”dur ve Öyle Olduğu Niçin Anlaşılamaz? (2)

Laik yaşam tarzı”nın bir “ulusal sorun”, yani tıpkı “Kürt sorunu” gibi bir sorun; aynı kategoriden bir sorun olduğunun anlaşılamamasının, biri daha genel ve metodolojik; diğeri daha özel, despotik Şark devletinin, yani Türk devletinin, temel yapısının ve özelliğinin kavranmamasıyla ilgili iki nedeni bulunmaktadır.
Bu ikisini biraz açmadan konunun anlaşılması neredeyse olanaksızdır.
Birinciden, genel ve metodolojik olandan başlayalım.
*
Laik yaşam tarzı”nın ulusal sorun olduğunun anlaşılamaması; ulusun ve ulusçuluğun (yani milletin ve milliyetçiliğin) ne olduğunun anlaşılamaması ile ilgilidir.
Ama ulusun ve ulusçuluğun anlaşılmasında, metodolojik düzeyde çok temel bir sorun bulunmaktadır.
Bu sorun, eğer bir benzetme yapmak gerekirse,  tıpkı kuantum fiziğindeki Heisenberg’in “belirsizlik ilkesi” gibi çok temel bir sorundur.

4 Ocak 2017 Çarşamba

“Laik Yaşam Tarzı” Nedir? Ne Olduğunu Anlamak Niçin Hayati Önemdedir?

Reina katliamının veya Noel Baba’ya ve Yılbaşı kutlamaya karşı saldırıların “Yaşam Tarzı”na yönelik olduğunda herkes hemfikir.
Peki, bu “yaşam tarzı” veya “laik kimlik[1] denen “şey” nedir? Hangi türden bir olgudur? Hangi toplumsal ve/veya politik kategoriye girer?
Bu soruyu pek soran ve bunun cevabının hayati önemini pek kavrayan yok.
Aslında “yaşam tarzı” veya “laik kimlik” gibi kavramların kendisi son derece yanıltıcı ve yanıltıcı olması da yine ne olduğunun bilinmemesi ve/veya anlaşılmasının engellenmesi ile ilgili.
Teorik açıklık olmayınca programatik stratejik ve taktik açıklık olmasının; dolayısıyla “laik kimlik kıyımı”na karşı mücadelenin de olanağı yoktur.
 “Laik Yaşam Tarzı”nın ne olduğunun, özelikle HDP ve Kürt özgürlük hareketinin kavramasının hayati önemi vardır.
Ama daha da önemlisi, o “yaşam tarzı” veya “laik kimliği” nedeniyle hedefe alınanların ve Alevilerin anlamasının hayati önemi vardır.

2 Ocak 2017 Pazartesi

Reina Katliamının Düşündürdükleri: Artık Gâvur ve Kâfir olmak Tek Demokratik ve Politik Eylemdir.

Yaklaşan Felaket ve Kurtulma Çareleri” başlıklı yazı serisinde bugün strateji; strateji değişimleri gibi konulara kısaca değindikten sonra, felaketi önlemek için strateji değişiminin hayati önemine ve somut olarak nasıl bir strateji değişikliği yapmak gerektiği konusunu ele alacaktık.
Ancak yılbaşı gecesi yapılan Reina katliamını ele almadan da geçmek olmazdı. Çünkü bu aynı zamanda Strateji konusuyla da yakından bağlantılıydı. Bu nedenle tekrar kaldığımız yere dönmek üzere kısaca bir yan yola da uğrayalım
*
IŞİD bütün o arkaik görünüşünün aksine son derece modern ve modernist bir harekettir. Aslında bu ulusçuluğun da tipik bir özelliğidir. Bütün gerici uluslar ve ulusçuluklar köklerini tek tanrılı dinlerin bile öncesine, ta neolitik devrim öncesi topluluklara kadar götürürler ama aslında son derece modernist ve modern hareketlerdir. Arkaiklik, gelenekçilik modern hareketlerin bir özelliğidir.
Dile ya da kültüre dayanan ulusçuluk karşısında ırka dayanan ulusçuluk nasıl bir faşizme denk düşerse; IŞİD gibi hareketlerin dine dayanan ulusçuluğu da, ırkçılık benzeri ama bunun dinci versiyonu bir faşizmdir.