Cumhuriyet gazetesi 1 Mayıs’ta Komünist Manifesto’yu ek olarak verdi.
Nasıl Deniz Gezmiş’ler, Che Guavera’lar, Mahir Çayan’lar
ulusalcıların ikonlarına dönüştürüldüyse şimdi, Marksizm de ulusalcı bir
söylemin aracına dönüştürülüyor.
Ama bunu mümkün kılan nedir?
Yıllardır bunun mantığını açıklamaya; teorik olarak Marksizmi
aydınlanmanın kalıntılarından arındırmaya; programatik ve politik olarak da onu
ulusçuluk virüsünden kurtarmaya ve uluslara ve uluşçuluğa karşı bir bağışıklık
kazandırmaya çalışıyoruz.
Bu da kategorik olarak özce şudur: Biçimsel eşitsizliğin olduğu bir yerde, biçimsel eşitsizliğe karşı
mücadeleyi başa almadan ekonomik
eşitsizliği öne çıkarmak; o biçimsel eşitsizliğin sürdürülmesinin bir aracı
olmakla sonuçlanır.
Marksizm biçimsel
eşitliğin veri olduğu varsayımı üzerinde yükselir.
Ama kendine Marksist diyenler, bu varsayımın gerçek duruma tekabül etmediğini
unuttuğu andan itibaren, biçimsel eşitsizliğe dayanan rejimlerin ve güçlerin
bir aracı haline dönüşürler.
Sadece ulusların bir dille, dinle, kültürle, tarihle
tanımlanmasına karşı değil; genel olarak uluslara; yani politik olanın ulusal
olanla tanımlanmasına karşı mücadeleyi bayrağı yapmamış; bunu en acil görev
olarak öne çıkarmamış bir Marksizm; biçimsel eşitliği yeryüzünde yerleştirmeyi
öne çıkarmamış bir marksizmdir dolayısıyla ulusçuların ve ulusların varlığını
sürdürmesinin bir aracı olarak kullanılabilir ve kullanılmaktadır.