27 Kasım 2017 Pazartesi

Bir devrimin Eşiğinde (6) – Biyolojik ve Toplumsal Kategoriler ve Toplumsal Bir İlişki Olarak Nesneler

Marksizm, maddi ya da manevi, herhangi bir nesnenin, sosyolojik olarak toplumsal bir ilişki olduğundan ve öyle ele alınması gerektiğinden söz eder.
Bu hayati önemde bir önermedir. Tarih ve toplum üstü bir insan özü olmadığı (örneğin “insanoğlu özünde bencil bir yaratıktır gibi saçmalıklar ve bunları eskiden öğrendiklerini unutup Marksist bir önermeymiş gibi söyleyenler göz önüne getirilsin.) önermesi de aslında bu önermenin bir mantık sonucundan başka bir şey değildir.
Bu ne demektir?
Örneğin bir traktörü ele alalım.
Traktör, örneğin kapitalist bir toplumda sosyolojik olarak bir üretim aracı; ama ekonomi politik olarak aynı zamanda bir sabit sermaye olabilir.

23 Kasım 2017 Perşembe

Süreyya Erdem’in Ardından - İnanılmaz Rastlantılar ve İki Resmin Hikayesi

Facebook verilerimizi toplayıp Big Data olarak kullanıyor ama en azından dostlarla haberleşme ve onları uzaktan da olsun izleme ve hatırlama olanağı da sunuyor. Türk devleti gibi, sadece izleyen, engelleyen, kanı emen bir ur değil; en azından küçük de olsa bir “hizmet” sunuyor, bir ihtiyacı karşılıyor, bir kullanım değeri de üretiyor.
Dün, politik gelişmeler bağlamındaki yazıyı bitirdikten sonra, ikinci bir yazı daha çıkarmak, Kıvılcımlı’nın Ateş konusundaki yanılgıları üzerine yazmak için bilgisayarın başına geçmiştim ki, bir ses, Facebook Messenger’de bir mesaj olduğunu bildirdi. Bakınca, uzaklarda yaşayan Enver Tahsin Yaygın’ın yolladığı şu mesajı gördüm: “Süreyya Erdem’i yitirdik (…)”

22 Kasım 2017 Çarşamba

CHP, HDP ve İyi Parti’ye Çağrı: Erdoğan’a Bir Şans Verin

Sınıflar, örgütler ve kişiler kendi sonlarını genellikle dünyanın ve her şeyin sonu olarak görürler ve ellerinde güç ve yetki varsa kendileriyle birlikte tüm ülkeyi, hatta dünyayı bile bir mahva götürebilirler. Tarih bunun örnekleriyle doludur.
Şu an gerek Erdoğan’ın; gerek Erdoğan-Ergenekon ittifakının durumu budur.
Her ikisi de en küçük bir demokratikleşmeyi bir yana bırakalım, en küçük bir hukuk ve adalete dayanan bir işleyişin bile kendilerinin sonu olacağını bildikleri için, kaçınılmaz sonlarını engellemek için hem kader birliği yapıyorlar; hem de Türkiye’de yaşayan yurttaşların, Suriye’den bile daha kötü bir şekilde mahvına yol açacak bir yola girmiş bulunuyorlar.
Sinikçe “zulmün artsın, sonun çabuk gelsin” diyemeyiz.
Bunu biraz olsun azaltacak en küçük bir olanak bile değerlendirilmelidir.

20 Kasım 2017 Pazartesi

Bilimsel Çalışmalarda Kültürel Önyargılar ve Kölelerin Bir Sınıf Olmadığı Hakkında


Aşağıdaki yazıyı, 2012 yılında yanı aşağı yukarı tam beş yıl önce, Kıvılcımlı sempozyumu çalışmaları bağlamında yazmış ve sempozyumu hazırlayan e/mail grubunda tartışmaya açmıştık. Yazı vurgusu ve bağlamı farklı olmakla birlikte, robotlar ve yapay zeki gibi eşiğinde bulunduğumuz devrimi anlaşılmasına yönelik temel kavramlarla ilgilidir.
Bu bağlamda Neolitik devrmide ehlileştrelen hayvanlar, özellikle bir sürüyü güden ve akşam ağıla sokan çoban köpekleri bugünk robotlarla kıyaslanabilirler.
Keza Roma ve Yunan kentlerindeki köleler de bugünkü yapay zeka düzeyinden çok ilerde robotlar olarak görülebilirler. Çünkü ekonomi politik olarak işlevleri aynıdır.
Bu bakımdan önümüzde bulunan devrimin nasıl alt üst edici sonuçlar doğuracağına ilişkin ilginiç ipuçları sunabilirler.

19 Kasım 2017 Pazar

Bir Devrimin Eşiğinde (5) – “İnsan Oluş Sürecinde Emeğin Rolü” Neden Yoktur? Engels’in Yanılgısı Üzerine

Engels’in 1876’da yazdığı, yarım kalmış, ancak ölümünden sonra 1896’da, (Yazılışından yirmi yıl sonra) yayınlanan, daha sonra da “Sovyet Bilim İşçileri”nin uydurması “Doğa’nın Diyalektiği”nde de yayınlanan ve Türkiye sosyalist ve Marksistleri arasında çok tutulan, “Maymundan İnsana Geçişte Emeğin Rolü” (Anteil der Arbeit an der Menschenwerdung der Affen) başlıklı bir denemesi vardır[1].
Engels bu çalışmasında Emeğin (İşin), maymundan insana geçişte belirleyici bir önemi olduğu tezini savunur.
Daha denemenin girişinde şunları söyler:
Ekonomi politikçiler emeğin bütün zenginliklerin kaynağı olduğunu söylerler. O kendisine zenginliğe dönüştüreceği ham maddeyi sunan, doğanın yanı sıra, öyledir. Ama o bundan sonsuzca   daha fazla bir şeydir. O tüm insan yaşamının temel koşuludur. Hatta belli bir anlamda ve belli bir dereceye kadar, insanı emek yarattı diyebiliriz.[2]