1 Nisan 2017 Cumartesi

İki Yıl Önce Bugün İçin de Yazılmış bir Yazı

Zaman zaman aynı tarihte çok önceki yıllarda yazılmış yazılara bakarım. Bu, unutulmuş olayları hatırlamayı; olaylara daha geniş bir açıdan bakmayı; öngörüler ve değerlendirmelerin isabetli olap olmadığı bakımından özdenetimi de sağlıyor.
Bugün de daha önceki yıllarda bu gün ne konularda yazmışım diye baktım.
İki yıl önce, tam da bu günlerde, 7 Haziran saçimleri arifesinde “HDP’ye Oy Ver, Barajı Yık, Diktatörü Durdur, Barışı Sürdür Girişimi” kurulmuş.
O zaman bu girişimde neden yar aldığıma dair bir yazı yazmışım.
Yazıyı okuyunca “HDP’ye Oy Ver” yerine “Referandum’da #HAYIR Ver” sözcükleri geçirildiği takdirde, söylenenlerin aynen bu gün de geçerli olduğunu gördüm.

30 Mart 2017 Perşembe

İdlib ve Zarrab - Ergenekon da Erdoğan da Sıkıştı

Fazla bir yoruma gerek yok. Sadece aşağıda sözü edilen yazılara bakmak bile yeter.
Bir süre önce, Türk devletinin, Erdoğan’ın yeni Osmanlıcı Suriye hükümetini yıkma stratejisinden, Suriye hükümetini destekleme stratejisine geçeceğini yazmıştık.
Bu strateji değişikliğinin nedeni yine aynı amaçtı: Kürt anasını görmesin.
Bu değişikliğin mantıki sonucunun Idlib’i rejim güçlerine vermek zorunda olduğunu, bunun da selefi ve cihatçıların ya tümden imhası ya da Türkiye’ye alınmasıyla son bulacağını, her iki halde de selefi Cihatçıların Türkiye için ciddi problem olacağını yazmıştık.
Bugün T-24’te yayınlanan Metin Gürcan’ın “İdlib ve Türkiye'deki aşırıcı Selefi ağların evrimi” başlıklı yazı, aslında farkına bile varmadan bu strateji değişikliğinin sonuçlarından nasıl sakınılacağını ve bu durumda karşılaşılacak zorlukları tartışıyor.

29 Mart 2017 Çarşamba

Erdoğan İtiraf Etti: İbre #HAYIR’dan Yana

Erdoğan dün Samsun’da “toplu açılış türeni görünümlü mitingte” (Diken) şu sözleri ediyor:
“Gençler, 16 Nisan’da ibreyi ‘evet’ten yana döndürmeye var mıyız?”
Daha sonra sözünün nereye gittiğini fark edince  “Sandıkları ‘Evet’le patlatmaya hazır mıyız?” diyerek düzeltmiş.
Bizim için burada önemli olan, bilinçsiz biçimde, kontrolsüz biçimde söylenen sözdür.
Unutmalar, güdük fiiller, dil sürçmeleri, rastlantısal ya da nedensiz değil; nedenleri olan olgulardır.
Erdoğan’ın bu ifadesi, kafasında, ibrenin #HAYIR’dan yana olduğu bilgisinin veya kabulünün bulunduğunu; dikkat etmeden konuştuğunda, kafasındaki bu kabulü farkına varmadan ele verdiğini göstermektedir.

26 Mart 2017 Pazar

Komplo “Teorileri”, Teori ve Demokrasi Mücadelesi Üzerine

Kimsenin teoriye, Marksizm’e, doğru bir politik çizgi için teorinin önemine ilgi duymadığı bir dönemde yaşıyoruz. Kendini Marksist olarak tanımlayanlar bile artık teoriye en küçük bir ilgi duymuyorlar.
Teori diye komplo “teorileri”nden başka bir şeyin konuşulduğu yok. Devrimci dalganın çekildiği, kitle hareketinin gerilediği dönemler böyledir. İnsanlarda genellikle bir aptallaşma eğilimi baş gösterir. Engels’in “enayiler Sosyalizmi” dediği ırkçılık ve antisemitizm; “enayiler teorisyenliği” denebilecek komplo “teorileri” ortalığı kaplar.
Bunun görmek için Türkiye’de bir kitapçıya girip raflarda sergilenen kitaplara bakmak yeter. Neredeyse kitapların yüzde doksanı komplo teorileridir. Gazetelerdeki yazılar veya internette yazılara yapılan yorumlara ise hiç değinmeye bile gerek yok. Korkunç bir aptallaşma, genelleme yeteneğinin yitirilişi egemen dünyaya, ama en korkunç ölçüde de Türkiye’ye. Bir parça Kürdistan ve Kürtler, orada yükselen mücadeleye bağlı olarak, bu çürüme eğiliminden biraz kendini kurtarmış bulunuyor.

24 Mart 2017 Cuma

Referandum ve Erdoğan Sonrası İçin Düşünmeye ve Hazırlığa Çağrı

Referandum sonrası için düşünmeye ve hazırlığa çağrıda bulunmak, suyu görmeden paçaları sıvama gibi görünebilir.
Çünkü kapitalizme geçişten beri; yani Greenwich Rasathanesi’nin üzerindeki fiktif meridyenin kabulünden ve bir “dünya saatine” geçişten beri; yani örneğin bu Şark despotluğunu, bu Nemrutlar, Firavunlardan kalma antik devleti ve onun egemenliğini sürdürebilmek için modernleştirme çabalarından dolayı, aydınlanmacı Monarklardan biri olarak tanımlanan Abdülhamit tarafından, şehirlerin meydanlarına saatler dikilmeye başladığından beri, hızlanan bir zaman içinde yaşıyoruz.
Bu nedenle dünyada her an, her şey ve bütün dengeler değişebilir.