20 Kasım 2013 Çarşamba

Sosyalistlerin Sol Hareketin Tarihini Ele Alışının Metodolojik Sorunları

Bugün gelen e-mailler arasında bir ilan vardı. 21 Kasım Perşembe günü, İstanbul Şehir Üniversitesi’nde modern Türkiye Çalışmaları Merkezi tarafından, Türkiye’yi Tartışmak Konuşma Serisi başlığı altında “Türkiye Solu: Tarihi, Değişimi ve Geleceği” başlıklı bir toplantı yapılacakmış.
Mail’de şu açıklama bulunuyor:
“Türkiye Solu: Tarihi, Değişimi ve Geleceği” başlığı altında yıl boyunca düzenleyeceği toplantı dizisi Türkiye’de sol hareketi çeşitli boyutları ile incelemek, Türkiye siyasî tarihi içerisinde sol hareketleri konumlandırmak, solun diğer siyasî akımlarla ilişkisini gözden geçirmek ve kimlik politikaları, neoliberalizm, din-devlet ilişkisi, sivil-asker ilişkileri gibi konu ve kavramlar bağlamında sol hareketlerin geleceğini tartışmaya açmak amacıyla düzenlenmektedir.
Serinin ilk konuşmasında 21 Kasım Perşembe günü Prof. Mete Tuncay Türkiye’de sol hareketin tarihini, karakteristik özelliklerini ve dönüm noktalarını tartışacaktır. İkinci konuşmayı ise Prof. Cemil Koçak Türkiye’de sol hareketin siyaset ve kimlikle ilişkisini tarihsel ve felsefi derinliği ile ele alacaktır.
Herkese açık olan konferanslar Türkçe olarak gerçekleşecektir.”
İstanbul’da olsaydım gidip dinlemek ve üzerine bir şeyler yazmak isterdim Ama mümkün değil.

13 Kasım 2013 Çarşamba

Gezi Parkı ve Sol Hareketler

12 Kasım 2013’te İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyoloji Kulübü’nün düzenlediği Gezi Parkı ve Sol Hareketler başlıklı etkinliğe yollanan bildiri.

Önce konu tanımlaması ve sınırlaması yapmak gerekir kanımca.
Başlık “Gezi Parkı” olmakla birlikte, bununla sadece Gezi Parkı eylemlerini veya oradaki 15 gün kadar süren “Komün” değil;  en azından 31 Mayıs’ta başlayıp Haziran ortasına kadar epey yüksek bir tempoda devam ettikten sonra, genel bir azalma eğilimiyle, Parklara çekilerek neredeyse Temmuz sonlarına kadar süren ve bütün Türkiye’de, özellikle Alevilerin yoğun olduğu yerlerde ve bazı büyük şehirlerde süren kitle hareketlenmesi anlamında kullanılacak. Genellikle bu anlamda kullanıldığından “teamüle uygun” olacağını sanıyorum.

10 Kasım 2013 Pazar

Atatürk ve Kemalizm Üzerine Dört Eski Yazı

Bugün 10 Kasım, Atatürk’ün ölümünün yıl dönümü.
Aşağıda Atatürk ve Kemalizm üzerine biri yirmi yıldan daha fazla önce diğerleri on yıldan daha fazla yıl önce yazılmış dört yazı var. Buün elbette kimi formülasyon ve kavramları daha farklı kullanırdık ama esas olarak oralarda belirtilen görüşlerin doğru olduğu ve olayların gelişimince de genel olarak doğrulandığı kanısındayız. 10 Kasım 2013 Pazar

(1992) Kemalizmin Yerini Ne Alacak?

Aslında ilk olan "Son Türk Devleti"nin dayanağı ve ideolojisi olan Kemalizm ömrünü doldurmuş bulunuyor. Bu ideoloji bugün hala devletin resmi dini olmaya devam ediyorsa, bu, onun insanların kafasındaki egemenliğinden, ideolojik gücünden, yaygınlığından değil; ideoloji dışı bir unsurun, Osmanlı'nın yaşayan ruhu Türk Ordusu'nun silahlarının fizik gücünden dolayıdır.

9 Kasım 2013 Cumartesi

Ekim Devrimi Sosyalist Bir Devrim miydi? (Marksizmde Aydınlanma Kalıntıları)

Bu başlığı okuyan okuyucunun aklına, Ekim Devrimi’nin bir devrim değil bir darbe olduğu yönündeki iddialar; Ekim Devrimi’nin geri bir ülkede olması bağlamında Menşevikler ve Bolşevikler arasındaki tartışmalar; Ekim Devrimi’nin yozlaşmasının nedenleri, ne zaman ve  nasıl başladığı üzerine Marksistler ve Anarşistler arasındaki tartışmalar gelmesin.
Biz bu soruyu şimdiye kadar alışılmış ve duyulmuş yaygın problematikler, paradigmalar veya tartışmalar bağlamında sormuyoruz.
Sorumuz, aslında bütün bu tartışmaların hepsinin dayandığı varsayımların ortaklığını göstermeye ve onu eleştiriden geçirmeye yöneliktir.
Her hangi bir yanlış anlamaya yer vermemek için, yukarıdaki problematikler ve tartışmalar bağlamında temel görüşlerimizi de başlangıçta belirtelim.

1 Kasım 2013 Cuma

Gezi Yazıları Derlemesi (1 Haziran - 29 Temmuz)

Kitabı İndirmek İçin Tıklayınız
Gezi Süreci boyunca, başladığı günden itibaren, en yoğun olduğu dönemde,  35’i aşkın yazı yazdık. Yani iki günde bir yazıdan daha fazla. Bu yazılarda hem hareketin analizini yapmaya;  hem de pratik öneriler geliştirmeye çalıştık. Sanırız bu yoğunlukta yazan ve katkıda bulunan ikinci bir kişi yok. Birkaç güne Gezi Aynasında Marksizm başlıklı bir sempozyum yapılacak. Bu sempozyum vesilesiyle bir Marksist’in hem hem teorik hem de pratik olarak nasıl davranması gerektiğinin somut örneği ve bir deney olarak bu yazıların bir derlemesini sunuyoruz. Sempozyum Gezi Aynasında Marksizm’i ele almayı vaad ediyor. Bu yazılar bir bakıma Marksizm’in Aynasında Gezi’dir. Sempozyum bağlamında bir hazırlık ve malzeme olarak sunuyoruz. Aşağıda derlemenin önsözü ve içindekiler listesi var. Kitabı şu linklerden indirmek  mümkündür:

Gezi Direnişi Yazıları’na Önsöz

1971: 12 Mart darbesi; 1980: 12 Eylül darbesi; 1980’lerin sonu: Duvar’ın yıkılışı ve Doğu Avrupa’nın çöküşü; Doksanlar: Türkiye’de Özel Savaş Rejimi, çürüme ve ırkçılığın yükselişi; Doksanların sonu:  Öcalan’ın kaçırılışı; İkinbinlerin başı: 11 Eylül’ün ardından Afganistan ve Irak’ın İşgali; birbiri ardınca darbe girişimleri; Hrant’ın öldürülüşü; 2011 seçimlerinden sonra KCK tutuklamaları, Savaş’ın yeniden başlaması ve iyice keyfi ve çığrından çıkmış bir hukuksuzluğun yerleşmesi…

30 Ekim 2013 Çarşamba

Gezi ve Türban - HDP ve BDP Vekillerine Bir öneri: Türbanla ve Kravatsız

Yarın meclis açılırken birkaç kadın vekili başörtüsü ya da türbanla girmeyi deneyecekler. Bu durumda HDP ve BDP’yi vekiller de tarafsız ve sessiz kalmamalı, Açık ve aktif bir tavır geliştirmeli, hatta bu hareketin başına geçmelidirler.
HDP ve BDP’li vekillerin meclise başörtüsüyle ve kravatsız gelmesini öneriyoruz. Yani kimsenin kılığı kıyafeti ile uğraşılmamalı mesajı verilmeli. BDP’li başık açık vekillerin protesto etmek için başörtüsü veya türban takmalarının, kesa erkek vekillerin de kravatsız gelmelerinin değeri ve anlamı farklı olur.
Bu öneriyi genel seçimlerden sonra da Meclis açılışı öncesinde yapmıştık. Ancak o zaman Meclisin boykot edilmesi vesiyesiyle uygulanma veya tartışılma imkanı olmamış, öneri kadük olmuştu.
Şimdi tekraraynı öneriyi yapıyoruzz. Bu HDP’nin yeni bir parti olarak ilk önemli çıkışı da olabilir.

29 Ekim 2013 Salı

Ermeni Malları, Gezi Aynasında Marksizm Sempozyumu ve Nazım Hikmet Kültür Merkezi

Teori ve Politika dergisinin tertiplediği, Gezi Aynasında Marksizm Sempozyumu’nun Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde yapılması planlanmıştı. Bu satırların yazarı Demir Küçükaydın da bu Sempozyumun bir konuşmacısıydı. (Ancak sağlık sorunları nedeniyle başka bir yerde tedavi olduğundan, internet aracılığıyla ses ve görüntü ile katılabilecekti.)
Dün Sempozyum’u Tertipleyen arkadaşlardan bir elektronik posta (E-Mail) geldi. Bu mektupta aşağıdaki açıklama ve iki eki vardı. Eklerin biri yeni, yer ve katılımcı değişikliğini içeren Sempozyum afişi, diğeri Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nin yer vermekten niye vaz geçtiklerini içeren mektubuydu. Önce e-maili aktaralım:
“Merhaba,
Öncelikle davetimizi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederiz.
Sempozyum katılımcıları ve yeri konusunda ortaya çıkan değişiklikleri sizlerle paylaşmak istedik.
1) Metin Çulhaoğlu mail aracılığıyla, Sosyalistler Meclisi toplantısını gerekçe göstererek sempozyuma katılamayacağını,
2) Nazım Hikmet Kültür Merkezi ise ekte bulacağınız 25 Ekim 2013 tarihli kararlarıyla sempozyuma ev sahipliği yapamayacağını bildirdiler. Nazım Hikmet Kültür Merkezi'nin kararında işaret edilen sempozyum katılımcısının Demir Küçükaydın olduğu yine kendileri tarafından ifade edildi.