12 Ocak 2018 Cuma

Demirtaş’ın Başkanlığını Destekleyen Girişimlerde Son Durum (2) 12.01.2018 10:18

Dün Demirtaş’ın başkanlığını destekleyen kampanyalar hakkında bilgi vermiştik. (Dünkü bilgiye buradan ulaşılabilir.)
Bugün bilgileri güncelleyelim.
Birbirinden bağımsızca ve habersizce başlamış bizim tespit edebildiğimiz dört kampanya var.
-1-

HDP Demokrasi Platformu”nun başlattığı, en çok kişinin imzaladığı ve muhatabı ve hedefi açıkça tanımlanmış kampanya bu. Şu ana kadar 2170 kişi imzalamış.
Kampanyanın muhatabı:
·         HDP KONGRESİ 11 Şubat 2018
Kampanyanın Talepleri:
·         Selahattin Demirtaş HDP kongresince tekrar başkan seçilmelidir.
·         Bunun için Selahattin Demirtaş'ı başkanlığa öneriyoruz.
·         Ayrıca oylamanın kapalı oy açık sayım ile yapılmasını da öneriyoruz.
İmza Kampanyasına katılmak için adres:

11 Ocak 2018 Perşembe

Demirtaş’ın Başkanlığını Savunan Girişimler

Demirtaş’ın başkanlığını savunan girişimler birbirinden bağımsızca ve habersizce ortaya çıkıyor.
Aklın yolu birdir derler.
Birbirinden bağımsız ve muhtemelen habersiz (çünkü üçüyle ilgili bilgiler de aynı sıralarda geldi)  Demirtaş’ın başkan kalmasını savunan üç girişim başlamış
*
Birincisi bir açık mektup ve imza kampanyası biçiminde, başlatanlar olarak Gencey Gürsoy, Oya Baydar ve Gürhan Ertur’un imzaları var.
Metni şöyle:

Demirtaş Başkan Olarak Kalmazsa HDP Biter

Öyle görünüyor ki HDP’nin yönetim organları gelen eleştirileri dikkate bile almadan Selahattin Demirtaş’ı Başkan olarak bir daha seçmemekte anlaşıyorlar. Buna karar vermişler bile. Artık bunu nasıl kitabına uyduracaklarının planlarını yapıyorlar. Bürokratik bir vurdumduymazlıkla ifade edilen çeşitli görüşler bunu gösteriyor.
(İşin kötüsü, Hasip Kaplan’ın twitleri Demirtaş’ın başkan kalması ve tekrar seçilmesinin politik önemine ilişkin tartışmalardan kaçmaları, için HDP yöneticilerine iyi bir vesile sundu. Bu vesileyle şuna da dikkati çekelim. Hasip Kaplan da twitinde Demirtaş’ın başkanlıktan uzaklaştırılmasına değil, bir Türk’ün getirilmesine itiraz ediyordu. Çünkü Kürt ulusalcıları aslında Öcalan’ın projesi olan, Türkiyelileşme, yani Türklerin ezilenlerini de kazanma stratejisine düşmandırlar ve bu projenin bir ütopya olmadığını gösteren ve güler yüzü olan Demirtaş’tan rahatsızdırlar.)
Örneğin bugün Cumhuriyet’te şu haber var:
“HDP'de tutuklu eş genel başkan Selahattin Demirtaş’ın koltuğu için yeniden aday olmayacağını açıklamasının ardından yeni isim arayışına girildi. Adaylık için isimlerden geçen birisi de deneyimli siyasetçi Ahmet Türk.”

8 Ocak 2018 Pazartesi

Demirtaş’ın Başkanlığı “İsim Tartışması” Değil; Bir Politika Tartışmasıdır

HDP organları Selahattin Demirtaş’ın tekrar başkanlığa seçilmesi sorununu bir “kişi sorunu” olarak ele almaktadır bir politik sorun olarak değil.
Ve bunu. Selahattin Demirtaş’ın başkanlığa tekrar seçilmesini öneren ve tartışanları, bir kişi sorunu tartışması yapmakla suçlarken itiraf etmektedirler.
Kaldı ki sadece “kişi sorunu” olarak da görmüyorlar, örgütün ve politikanın açılması için temel şartın Demirtaş’ın yerine başkasını başkan seçmek olduğun düşünüyorlar ve bunu açıkça yazıyorlar. İşin kötüsü ne dediklerini ve sözlerinin nereye gittiğini bile bilmiyorlar.
Somut olarak görelim.
Önce bir kısa hatırlatma yapalım, önceki yazımızın temel tezi, Demirtaş’ın tekrar seçilmesinin hukuki veya örgütsel bir sorun veya kişi sorunu olmadığı, politik bir sorun olduğu idi.

7 Ocak 2018 Pazar

Münir Özkul’un Ardından Şabanların Sonuncusu Gider Receplerin Diktatörlüğü Gelirken

Münir Özkul’un gidişi aynı zamanda bir dönemin sembolünün gidişi, bir dönemin bitişi anlamına geliyor.
Geçenlerde bir programda Bekir Ağırdır, tamı tamına öyle olmayabilir ama anlamca, “Şabanlar Recep İvedikleşiyor” diyerek toplumun kültüründe, değerlerinde, psikolojisindeki değişmeyi ve çürümeyi bu çok bilinen iki imgeyle özetleyivermişti.
Bir resim bin sözden çok daha fazlasını anlatır derler, bir imge de bin kavramdan da daha çok şey anlatır bazen.
Belli tiplerin, müziklerin, sembollerin, giyinişlerin, sözcüklerin belli dönemlerde tutması, onların, toplumun derinliklerinde yaşanan değişmelerin yüzeye vuran izleridir.
Türkiye’de 1960’larda başlayan, 12 Mart döneminde kısa bir yenilgi yaşasa da, 1980’e kadar süren, aşağı yukarı yirmi yıllık bir devrimci kabarış, geniş ezilen kitlelerin bir politizasyonu ve radikalleşmesi yaşandı.