23 Kasım 2017 Perşembe

Süreyya Erdem’in Ardından - İnanılmaz Rastlantılar ve İki Resmin Hikayesi

Facebook verilerimizi toplayıp Big Data olarak kullanıyor ama en azından dostlarla haberleşme ve onları uzaktan da olsun izleme ve hatırlama olanağı da sunuyor. Türk devleti gibi, sadece izleyen, engelleyen, kanı emen bir ur değil; en azından küçük de olsa bir “hizmet” sunuyor, bir ihtiyacı karşılıyor, bir kullanım değeri de üretiyor.
Dün, politik gelişmeler bağlamındaki yazıyı bitirdikten sonra, ikinci bir yazı daha çıkarmak, Kıvılcımlı’nın Ateş konusundaki yanılgıları üzerine yazmak için bilgisayarın başına geçmiştim ki, bir ses, Facebook Messenger’de bir mesaj olduğunu bildirdi. Bakınca, uzaklarda yaşayan Enver Tahsin Yaygın’ın yolladığı şu mesajı gördüm: “Süreyya Erdem’i yitirdik (…)”

22 Kasım 2017 Çarşamba

CHP, HDP ve İyi Parti’ye Çağrı: Erdoğan’a Bir Şans Verin

Sınıflar, örgütler ve kişiler kendi sonlarını genellikle dünyanın ve her şeyin sonu olarak görürler ve ellerinde güç ve yetki varsa kendileriyle birlikte tüm ülkeyi, hatta dünyayı bile bir mahva götürebilirler. Tarih bunun örnekleriyle doludur.
Şu an gerek Erdoğan’ın; gerek Erdoğan-Ergenekon ittifakının durumu budur.
Her ikisi de en küçük bir demokratikleşmeyi bir yana bırakalım, en küçük bir hukuk ve adalete dayanan bir işleyişin bile kendilerinin sonu olacağını bildikleri için, kaçınılmaz sonlarını engellemek için hem kader birliği yapıyorlar; hem de Türkiye’de yaşayan yurttaşların, Suriye’den bile daha kötü bir şekilde mahvına yol açacak bir yola girmiş bulunuyorlar.
Sinikçe “zulmün artsın, sonun çabuk gelsin” diyemeyiz.
Bunu biraz olsun azaltacak en küçük bir olanak bile değerlendirilmelidir.

20 Kasım 2017 Pazartesi

Bilimsel Çalışmalarda Kültürel Önyargılar ve Kölelerin Bir Sınıf Olmadığı Hakkında


Aşağıdaki yazıyı, 2012 yılında yanı aşağı yukarı tam beş yıl önce, Kıvılcımlı sempozyumu çalışmaları bağlamında yazmış ve sempozyumu hazırlayan e/mail grubunda tartışmaya açmıştık. Yazı vurgusu ve bağlamı farklı olmakla birlikte, robotlar ve yapay zeki gibi eşiğinde bulunduğumuz devrimi anlaşılmasına yönelik temel kavramlarla ilgilidir.
Bu bağlamda Neolitik devrmide ehlileştrelen hayvanlar, özellikle bir sürüyü güden ve akşam ağıla sokan çoban köpekleri bugünk robotlarla kıyaslanabilirler.
Keza Roma ve Yunan kentlerindeki köleler de bugünkü yapay zeka düzeyinden çok ilerde robotlar olarak görülebilirler. Çünkü ekonomi politik olarak işlevleri aynıdır.
Bu bakımdan önümüzde bulunan devrimin nasıl alt üst edici sonuçlar doğuracağına ilişkin ilginiç ipuçları sunabilirler.

19 Kasım 2017 Pazar

Bir Devrimin Eşiğinde (5) – “İnsan Oluş Sürecinde Emeğin Rolü” Neden Yoktur? Engels’in Yanılgısı Üzerine

Engels’in 1876’da yazdığı, yarım kalmış, ancak ölümünden sonra 1896’da, (Yazılışından yirmi yıl sonra) yayınlanan, daha sonra da “Sovyet Bilim İşçileri”nin uydurması “Doğa’nın Diyalektiği”nde de yayınlanan ve Türkiye sosyalist ve Marksistleri arasında çok tutulan, “Maymundan İnsana Geçişte Emeğin Rolü” (Anteil der Arbeit an der Menschenwerdung der Affen) başlıklı bir denemesi vardır[1].
Engels bu çalışmasında Emeğin (İşin), maymundan insana geçişte belirleyici bir önemi olduğu tezini savunur.
Daha denemenin girişinde şunları söyler:
Ekonomi politikçiler emeğin bütün zenginliklerin kaynağı olduğunu söylerler. O kendisine zenginliğe dönüştüreceği ham maddeyi sunan, doğanın yanı sıra, öyledir. Ama o bundan sonsuzca   daha fazla bir şeydir. O tüm insan yaşamının temel koşuludur. Hatta belli bir anlamda ve belli bir dereceye kadar, insanı emek yarattı diyebiliriz.[2]

17 Kasım 2017 Cuma

Bir Devrimin Eşiğinde (4) – Robotlar Niçin Artı Değer Üretemez?

Bu yazı serisine gelince gerek sosyalist veya Marksist olduğunu düşünenlerin, gerek böyle bir iddiası bile olmayanların, üretici güçlerdeki bu eşi benzeri olmayan eşiğinde bulunduğumuz devrimi, ekonomi politiğini ve sosyolojinin, yani kısa adıyla Marksizmin, kavramlarıyla ele almaktan ne kadar uzak olduğu, bu devrimi kimi “bilim kurgu” yazarlarının saçma denebilecek kavram ve bakış açısıyla anlamaya çalıştıklarını ve bu nedenle yazdıklarımızı anlayamadıklarını, çok farklı diller konuştuğumuzu görünce, geçen yazıda açtığımız bu parantezi biraz daha uzatıp, bazı somut örneklerle kavramsal netlikler sağlayarak konuyu açmayı deneyelim.
Geçen yazıda temel bir yanlış anlamayı engellemek için, aslında geleceğe ilişkin tahminler yapmadığımızı, gelişmeleri sadece bazı sabitler bağlamında ele alıp ortaya çıkacak aşılmaz sınır ve çelişkileri göstermeye çalıştığımızı yazdık.
Işık hızı veya büyüyen bir cismin yüzeyinin karesi hacminin küpü kadar artacağı gibi örnekleri verip, bunların yaratacağı aşılmaz sınırlardan söz ettik.
Toplumdan bir örnek olarak da robotların bütün kullanım değerlerini “ürettiği” bir toplumda artı değer üretiminin, dolayısıyla da kapitalizmin mümkün olmadığını, çıkarsamalarımızın örneğin böyle bir ekonomi politik ve sosyolojik bir sabite dayandığını söyledik.