Dün Demokrasi’nin hukukun geçerli olup olmaması (çünkü pek
ala bir diktatörlük de hukuka dayanabilir) ve azınlık-çoğunluk ilişkisi olarak
tanımlanmasının yanlışlığına değinmiştik.
Elbet, bir teknik olarak veya hukuki olarak demokrasinin “azınlığın çoğunluğa uyması ilkesine dayanan
rejim” olarak tanımlanabileceği; ama bu genel biçimiyle demokrasinin her
türlü ırkçı ve faşist görülerle de uyuşabileceği; bu anlamda demokratların özel bir demokrasiden yana; haklar konusunda çoğunluğun karar alma hakkının olmadığı bir
demokrasiden yana olmaları gerektiği ve böyle bir demokrasi tanımına
dayanmaları gerektiğini kısaca ele almıştık.
Soruna böyle yaklaşmamanın, mantık sonuçlarına gittiğinde
demokrasinin reddine varacağı yani kendi bindiği dalı kesme sonucuna varacağını
göstermeye çalışmıştık.
Şimdi şu soruya gelelim. Teknik olarak, genel olarak ya da
hukuki olarak demokrasi, “azınlığın çoğunluğa uyması ilkesini kabul” olarak da
tanımlanabileceğinden; bu çoğunluk-azınlık ilişkisinde “çoğunluğun diktatörlüğü” nasıl engellenebilir?