29 Nisan 2015 Çarşamba

Mayıs Düşünceleri

Kendilerine sol diyenlere egemen olan bir stil vardır: hep kendi gücünü ve yeteneklerini övmek; hataları, zayıflıkları ve zorlukları görmezden gelmek.
Ne var ki, bir harekete bu stil, bu meşrep egemen olduğu zaman o hareketin hiç bir başarı şansı yoktur. Gerçekten yaptığı işi ciddiye alanlar ise, tam aksine, hep yetersizliklerini, zaaflarını, yanlışlarını vurgularlar.
Bu farkın farkına ilk kez Türkiye'de işçi hareketinin yetiştirdiği tek gerçek işçi önderi olan, Zapata’ların, Panço Villa'ların hamurundan yoğrulmuş İsmet Demir'de varmıştım.
Altmışlı yıllarda, TİP'liler, sosyalistler işçilerle ilişki kurduklarında, onların ne kadar iyi, ne kadar cesur ve güçlü olduklarını onlara anlatmaya kalkarlardı. Bizim İsmet Demir ise, tam tersini yapardı, işçilere beş para etmediklerini, bir işe yaramadıklarını söylerdi. Ve işçiler de bizim İsmet Demir'e güvenirlerdi, o diğerlerine değil. Çünkü onlar İsmet Demir'in kendi içlerinden biri olarak onlara doğruyu söylediğini biliyorlardı.
Burjuva sosyalizmi ile işçi sosyalizmi arasında böyle bir fark vardır. Burjuva sosyalizmi, ezilenleri, işçiyi, halkı idealize eder, kutsar. Ve bunlar hep onun dışından bir övgü ve kutsamadır. Bu stilin müzikteki en uç örneği Ruhi Su'dur. (Şiirde Nazım, Resimde Abidin Dino da örnek verilebilir.) Bu nedenle Ruhi Su Burjuva sosyalizminin türkücüsüdür, emekçilerin, halkın ezilenlerin değil, onun dışından ona ilanı aşk edenlerin. Ama tutkularının kör ettiği bu aşıklar, aşık olduklarının gözlerinin

28 Nisan 2015 Salı

Kıbrıs Türkiye’nin Kardeşi ya da Yavrusu Değil Kapatmasıdır

Bir sorunu doğru çözmek için önce onu doğru kavram ve imgelerle tanımlamak gerekir. Örneğin, Türk Sorunu’na “Kürt Sorunu” ya da “Terör Sorunu” dediğiniz ve öyle tanımladığınız sürece onu çözme şansınız yoktur.
Son günlerde, Kıbrıs’ın yeni Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın “artık yavru değil, kardeş olmak istiyoruz” anlamındaki sözlerine karşılık, Erdoğan’ın “yavrusun sen yavru kal” “nankörlük yapma” anlamındaki sözleri, Kıbrıs “Türk Kesimi”nin ne olduğunun nasıl tanımlanacağı konusunu gündeme taşımış bulunuyor.
Kanımızca kardeşlik ya da yavruluk Kıbrıs’ın gerçek durumunu tanımlamaktan ve anlamaktan uzak imgelerdir ve sorunun çözümünü ve bu alanda gerekli cesur adımların atılmasını da bizzat Kıbrıslılar açısından bile engellerler.

26 Nisan 2015 Pazar

Provokasyona Karşı Provokasyon

Provokasyon, karşı tarafı sizin istediğiniz ama karşı tarafın istemediği bir davranışa zorlamak için yapılan davranış veya sözdür.
Provokasyon kavramının bir olumlu anlamı ve kullanımı; bir de olumsuz anlamı ve kullanımı vardır.

Olumlu ve Devrimci Anlamı ve Biçimiyle Provokasyon

Egemen ve yaygın bir yargıyı; gizli bir varsayımı tartışmaya açmak; gündeme getirmek hedeflenirse; insanları düşünmeye sevk etmek; tartışmaya çekmek istenirse genellikle abartılı; ucu sivriltilmiş; alışılmış kuralları veya normları çiğneyen düşünce ve davranışlara provokasyon denir.
Bu olumlu anlamışla provokasyon genellikle teorik ve entelektüel bağlamda kullanılır ve yapılır. Genellikle devrimciler tarafından yapılır ve kullanılır.

25 Nisan 2015 Cumartesi

Acı acı ağlıyorum (Rakel Dink)

(Bazan söylenecek her söz anlamsızlaşır. Rakel Dink'in Cumhuriyet'te yayınlanan bu yazısından sonra birşey yazmak anlamsızlaşıyor. Bu çığlığı yaymak gerekiyor. Kim bilir belki birileri duyar. D. K.)
Bu yazıyı okuduğunuz gün 24 Nisan. Ağır ve çok acılı bir yas günü. Bugün sizler için kendi hikâyemi Tanrı’nın yardımıyla kısaca yazmaya çalışacağım.
1959’da şimdi Şırnak’a bağlı olan Ermeni Varto Aşireti’nde doğdum. Adı şimdi Yolağzı Köyü olarak değişmiştir. Varto, babamın dedesinin adı, Vartan’dan gelir. Büyük dede Vartan zamanında Van’dan gelmiş oraya. Cudi Dağı’nın güney eteğinde bulunur. Irak ve Suriye sınırına yakın. Cudi Dağı bizim oradan bakarken çok heybetlidir. Bize komşu Hasana köyünden ise kanatlarını üzerine germiş gibi görünür. Şimdi ise ne Hasana Köyü ne de Ermeni Varto Aşireti var. 1915’te yok etme fermanı gelir. Bizde Kürtçe “Fermana Me Xatibi”

24 Nisan 2015 Cuma

Ermeni Katliamı ve "Sorunu" Üzerine Yazılar (1981 - 2015)

Demir Küçükaydın'ın 1981'den beri Ermeni Katiamı ve "Sorunu" üzerine yazdığı yazıların derlemesi.
Kitap hem son 35 yılda "Ermeni Sorunu"nun tartışılmasının nereden nereye geldiğinin bir tanıklığı; hem de yazarın ulus ve ulusçuluk konusundaki görüşlerinin bir evrimi olarak okunabilir.
Ermeni Katliamı'nın yüzüncü yıldönümünde, daha önce altı versiyonu çıkan bu kitabın, arada yazılmış yazılarla genişletilmiş 7. Baskısı olarak sunuluyor.
İlişikte e-pub dosyası olarak sunuyoruz. PDF dosyası olarak ve MOBİ olarak çok yer kapladığı için bu mailen ekinde yok. Ancak şu adresten tüm formatlarda indirilebilir:
https://yadi.sk/d/pqbiIbRagDRp3
Kitaptan bir yazı (2004):

Atom Egoyan İle Bir söyleşi ve Ararat Filmi Üzerine Bir Yazı


Radikal’de başlığı “Hrant Dink Ararat’ı hiç beğenmemişti acaip tartışmıştık” olan  yazı  hemen ilgimi çekti. Çünkü yıllar önce Almanya’da Ararat’ı izlediğimde bir yazı yazmıştım.