19 Mart 2018 Pazartesi

Yanılmanın Doğruluğu ve Yanılmamanın Yanlışlığı Üzerine


Dünden beri “hani “Afrin düşmeyecek” diyordun, işte düştü, artık konuşma” anlamında eleştiriler yapanlar yorumlar yazanlar oluyor.
Örneğin bir okur şöyle yazmış:
“4 gün önce "Afrin Değil Erdoğan Düşecek" diye yazı gönderdin.4 gün sonra Afrin düştü dedin. Afrin "düşmedi", verildi.
"Selo Başkan" için 6000 imza toplattın; tasfiye edildi.
Sen "genellemeyi" sevdiğini söylüyorsun ama, aslında parçaları doğru ele alamadığın için genellemelerde de çok "genel" olarak hatalar yapıyorsun.
Kusuruma bakma ama, biraz daha itidal öneririm sana, senin adına!”
Ayşe Hür şöyle bir twit atmış:
Demir Küçükaydın, Afrin'in düşmeyeceğinden en emin sol kalemlerdendi. Ama "gerçekler acıdır" demiş bu yazısında.”
Bunlar en nazik olanlar. Daha küfre varan niceleri var.
Bu vesileyle biz devrimcilerin yanılgılarının doğruluğu üzerine, Marksizmin unutulmuş bu güzel gelenekleri üzerine, birkaç söz edip, unutulmuş diyalektiği hatırlatalım.

18 Mart 2018 Pazar

Afrin’in Düşüşü


Dün (17. Mart.2018 Cumartesi) günü, birkaç gündür dikkatimizi çeken gelişmeler üzerine Facebook’ta şu kısa notu paylaşmıştık.
“Garip durumlar.
Galiba YPG Afrin'de savaşmayıp boşaltacak veya Afrin'de sadece bir intihar ekibi bırakıp savaşçılarının çoğunu dışarı çıkaracak. Erdoğan'ın girdik giriyoruz demesi bununla ilgili olabilir. Çünkü günlerdir YPG'nin bugün şu kadar vurduk şu kayıpları verdik bildirisi yok. PKK yöneticileri Afrin konusunda hiçbir şey söylemiyor ve başka konulardan söz ediyorlar. Aydın Selcen YPG Afrin'i Türkiye'ye teslim edecek demişti. Neden böyle konuştu diye garibime gitmişti. Anlaşılan belli bir bilgiye dayanıyor. Bakalım YPG nasıl bir mücadele stratejisi belirledi? Çünkü Murat Karayılan yeni bir stratejiye geçileceğini söylemişti. Anlaşılan Gerilla yapılacak. Alan savunması yapılmayacak.”
Anlaşılan dünkü notta bir ihtimal olarak dile getirdiğimiz, Afrin’in savaşmadan teslim edilebileceği olasılığı şu an gerçekleşiyor.

16 Mart 2018 Cuma

“Dinde Reform”, “Sarı Taxi-Uber” Tartışmaları Işığında Demokrasi Mücadelesinin Zayıflığının Nedenleri


“Savaşı niye kaybettin?
“Yüz tane sebebi var, birincisi barut yoktu.”
“Gerisini saymana gerek yok.”
*
Türkiye’de (ve de dünyada) neden demokrasi yok ve neden demokrasi mücadelesi böylesine zayıf?
Demokrasi mücadelesi için önce demokratlar olması gerekir.
Türkiye’de demokrat yok.
Her yerde bilinçsizce demokrasi özlemleri olan geniş yığınlar var. Ama demokrat yok.

14 Mart 2018 Çarşamba

Afrin Değil Erdoğan Düşecek


Az önce gazetelerin manşetlerinde Afrin’in akşama kadar düşeceğine dair Erdoğan’ın sözleri yer almaya başladı.
Afrin değil Erdoğan düşecek.
İlk bakışta Afrin’in hiçbir şans yokmuş gibi görünüyor.
Türkiye’nin küçük bir ilçesi kadar olan Afrin NATO’nun ikinci büyük ordusu tarafından en modern silahlar ve binlerce askerle ve İslamcı mayın eşekleriyle sarılmış ve saldırı altındayken, Afrin’in değil Erdoğan’ın düşeceğinden söz etmek hayal değil mi?
Değil.
İlk bakışta her şey Türk Devletinin lehine görünüyor.
Ve de fiziksel ve istatistiksel olarak da öyle.
Ama buna rağmen Afrin değil Erdoğan düşecek.
Neden?

22 Şubat 2018 Perşembe

Dünya Anadil Günü Vesilesiyle – Anadil’de Eğitim Hakkı, Resmi Dil, “Lingua Franca” ve Demokrasi Üzerine


Dün (21 Şubat) UNESCO tarafından 1999’da Dünya Anadil Günü olarak kabul edilmiş.
UNESCO’nun bu günü 90’ların sonunda kabul etmesi, çok dilliliği ve kültürlülüğü korumak ve teşvikle ilgili ve aslında günümüzün dile dayanan ulusal devletlerini yaşatmak için, onları esnetmenin, yani post modernizmin, uluslararası yani uluslara dayanan bir kurumun bir kararına yansımasından başka bir şey değildir.
Bugün dünyada demokrasi mücadelesi o kadar geriye gitmiş bulunuyor ve demokrasi programı o kadar unutulmuş bulunuyor ki, aslında dillere kaybolan türler gibi bin muameleden başka bir şey olmayan ve dile dayanan bir ulus ve ulusçulukla hiçbir sorunu olmayan ve aslında onu yaşatmaya yönelik olan bugün bile, demokrasi özlemlerinin kendini ifadesi için bir tutamak noktası haline geliyor.
Elbette Türkiye’nin ırkçılıkla tanımlanmış ve özellikle Kürt dilini inkar ve basıya dayanan sistemi karşısında böyle bir gün de Kürt hareketi için bir tutamak noktasıdır.

18 Şubat 2018 Pazar

Murat Belge’yi Savunmak ve Eleştirmek

Sosyalistlik ya da Marksistlik demek devlet, millet ve sermaye düşmanlığı demektir. Ama bu işin başıdır. Gerek şartıdır. Sosyalist ya da Marksist olabilmek için ikinci şart: önce “kendi” devletine, “kendi” milletine ve “kendi” burjuvazine veya egemen sınıflarına düşman olmaktır.
Genelkurmayın psikolojik savaş dairelerinde oluşturulmuş ulusalcı sosyalizm en büyük ideolojik dayanağını, millet ve devlet düşmanlığından arındırılmış bu sözde “Marksizm” ya da “sosyalizm”de buldu.
Genelkurmay’ın egemenliğini sürdürmek için gerekli ideolojik argümanları 68’lerin kimi taktik sloganlarında bulması, zaten kapıkullarının çocukları olan ve kapıkulu olmak üzere yetiştirilmiş, gençliklerinde sola bulaşmış orta sınıflarca Genelkurmay’ın anti-emperyalistleşmesi gibi görüldü.
Böylece hepsi birer devlet yalakası olurken kendilerinin değil, yalakalık yaptıkları devletin değiştiği düşüncesiyle gençlik ideallerine bağlı oldukları yönünde bir vicdan rahatlığı içinde bulundular.

17 Şubat 2018 Cumartesi

Demirtaş’ın Savunmasıyla İlgili Sorulara Cevaplar

Öncelikle Demirtaş’ın mahkemedeki savunmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kişisel kanımca Demirtaş yerinde ve doğru bir savunma yapıyor.
İktidarın bütün hukuksuzluklarını, yalanlarını somut olarak ortaya döküyor. Hukuki temelde ama aslında siyasi bir savunma yapıyor. Hukuksuzluklar öyle ki, hukuku savunmak bile siyasi bir anlam kazanmış bulunuyor. Bu özgül durumu iyi kavramış somut bir savunma.
Ama müsaade ederseniz savunmanın zerinden yapılan manipülasyonlara ve spekülasyonlara karşı burada küçük bir ek yapmam gerekiyor.
Demirtaş savunmasında hem iktidara ve Erdoğan’a karşı yoğunlaştığı için, hem Öcalan ile ilişkiler aynı göz hizasından fikir alışverişi biçiminde olduğu için, kimi ifadelerinin pusuda bekleyen ulusalcılar tarafından nasıl kullanılabileceğini pek hesaplayamadığından. (Ki bu da normaldir, bir vurgunun kaymaması, bir fikir akışının bozulmaması için çoğu zaman zorunludur, yazı yazanlar bu gibi zorlukları bilir ve söyleyen arif değilse, dinleyen arif olsun ilkesine göre hareket ederler) konunun ayrıntısına girmediğinde, ulusalcıların istismarına açık ifadeler var ve maşallah onlar da, özellikle haber başlıklarında, istismar ve tahrif etmekten çekinmediler.