16 Eylül 2015 Çarşamba

Türkiye’de Niçin Demokratik Bir Hareket veya Parti Yoktur?

Aslında sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada da demokratik bir hareketin ve partinin olmadığı bir dönemde yaşıyoruz?
Diyebiliriz ki, yüz yıldır, ondokuzuncu yüzyıla ve yirminci yüzyılın başlarına göre, bugün demokrasi mücadelesinde çok daha geri bir yerde bulunuyoruz.
Bunun nedenlerini bu yazıda biraz araştıralım. Çünkü bir demokratik hareketin ortaya çıkarılabilmesi aynı zamanda bu nedenlerin anlaşılabilmesine de bağlıdır.
Ama önce demokrasi veya demokratik ne demektir on net olarak tanımlayalım ve açıklayalım.
Demokrasi( …) biçimsel eşitlik demektir” (Lenin)[1] Demokratik demek “biçimsel olarak eşit” demektir; demokrat demek, “biçimsel eşitliği savunan” demektir.
Ne demektir “biçimsel eşitlik”?

14 Eylül 2015 Pazartesi

Olacağı Bilinen Bir Cinayetin Kroniği

Fantastik-Gerçekçi Kolombiyalı yazar Gabriel García Márquez’in Türkçeye “Kırmızı Pazartesi” adıyla çevrilmiş bir romanı vardır. Romanın orijinal adı “Cronica de Una Muerte Anunciada”dır;  “Olacağı Bilinen Bir Cinayetin Kroniği” ya da “İlan edilmiş (Açıklanmış) Bir Cinayetin Kroniği” diye çevrilebilir belki[1].
Roman, köydeki herkesin olacağını bildiği ve kimse tarafından olması istenmediği halde, nasıl olup da bir cinayetin engellenemediğini anlatır. Roman, birilerinin ölümü engellemek için bir şeyler yapacağını beklemenin nasıl bir kadere dönüştüğünün hikâyesidir.
Klasik trajedide, kahramanın kaderini engellemek için çabaları kaderin gerçekleşmesinin aracı olur. Bu Romandaki hikâyede ise, birilerinin bir şeyler yapacağını bekleyerek çaba göstermemesinin kendisi kaderin gerçekleşmesinin aracı olur.

11 Eylül 2015 Cuma

HDP’yi Niçin Savunmalıyız? Nasıl Savunabiliriz?

HDP’yi niçin savunmalıyız?
Çünkü Erdoğan yaptığı fiili darbeyi oturtmak ve Türk-İslam faşisti kişi diktatörlüğünü kurmak için, önündeki en büyük engel olarak, HDP’yi görmekte; onu aynı zamanda toplumdaki en zayıf ve tecrit edilebilir halka olarak gördüğü için de, bu halkayı parçalayarak, diktasının önündeki en büyük engeli kaldırmayı hedeflemektedir.
Erdoğan kendi açısından doğru ve akıllıca bir hedef tanımı yapmış bulunmaktadır.
Gerçekten de, HDP’yi tecrit edip ezebildiği takdirde, önünde ona doğru dürüst direnebilecek hiçbir güç kalmayacaktır. Çünkü bu yenilginin ortaya çıkaracağı moral bozukluğu ve derin bölünme, CHP’nin (hatta MHP’nin de) direnişini güçleştirecek; buna karşılık Erdoğan zaferinin kendisine bahşedeceği ve zafer arabasına bağlayacağı yeni güçlerle, yeni saldırılara girişmek için de daha büyük bir güç ve cesaret bulacaktır.

10 Eylül 2015 Perşembe

#Erdoğanİstifa #Erdoğanİstifa #Erdoğanİstifa #Erdoğanİstifa

Erdoğan’ın şimdiki bütün stratejisi, kendisinin yolsuzluklarına, darbesine, keyfiliğine, yasaları ayaklar altına almasına; kendi geleceği için milyonlarca insanın geleceğini karartmasına yönelik olarak, giderek büyüyen tepkiyi, HDP’ye kanalize etmeye yöneliktir.
Binlerce yıllık tecrübeden süzülmüş Çin savaş sanatı kitapları buna: “merdiveni alıp götürmek için bakışları dama çevirtmek” derler.
Erdoğan’ın elinde, neredeyse basının tamamı olmasına rağmen; devletin mali ve istihbari kaynakları, örtülü ödenekleri MİT’i, polisi, ordusu olmasına rağmen; örtülü ödenekten paralarla örgütlediği MİT destekli serseri çeteleri olmasına rağmen, şu ana kadar yine de amacına ulaşamamıştır.
Halkın hala ifade gücü bulabilen sağduyusu, bunu engellemiştir.

9 Eylül 2015 Çarşamba

Neler Yapmalı?

Neler yapmalı?” derken “bizler neler yapmalıyız?” diye soruyoruz.
Bizler” derken, “açık açık, çırılçıplak; polisin, hâkimlerin, savcıların keyfiliği; onlar yetmezse çetelerin tehdidi ve saldırıları altında; bütün antidemokratik ve özgürlük düşmanı karakterlerine rağmen, kanunlar çerçevesinde demokrasi ve hak mücadelesi veren insanlar neler yapmalıyız?” diye soruyoruz.
Bu konuda en acil olarak yapılması gerekenleri bu yazıda ele alalım.
*
Bunun için önce karşımızdaki güçlere, konumlanışlarına, mücadele ve örgüt biçimlerine bakalım.
Erdoğan bir darbeyle fiilen devlet cihazını ele geçirmiş bulunuyor.
Daha önce yaptığı yasal değişiklikler ve atamalarla zaten bağımsızlığını koruyacak hiçbir dayanağı kalmamış yargıyı ele geçirmişti.
Tek zayıf noktası seçimler sonunda azınlığa düştüğü yasama idi.