23 Mayıs 2014 Cuma

Pazar Mitingine Öneri: 301 Kara Tabutla Sesiz, Pankartsız Bir Uğurlama

Türkiye tarihinin en büyük işçi katliamında yitirdiğimiz kardeşlerimiz için, DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’nin ortaklaşa 25 Mayıs Pazar günü saat 12.00’de Kadıköy’de “Kaza Değil Cinayet, Taşeron Ölüm Demektir Yasaklansın” şiarıyla bir miting yapacaktır.
Bu mitinge ilişkin aşağıda bir önerimiz bulunmaktadır. Bunu ilgililerin, örgütlerin dikkate alarak derhal bu yönde bir hazırlık yapmasını dileriz.
Bu mitingin bu biçimiyle bu işçi katliamının büyüklüğüyle tam bir zıtlık içinde, sırayla sol örgütlerin resmigeçit yaptığı, ya da kendi deyişleriyle “görücüye çıktığı”; küçük katılımlı bir miting olması çok büyük olasılıktır.
Türkiye’nin en büyük şehrinde, en büyük işçi katliamını protesto için yapılacak bir miting ve uğurlamanın, olayın çapına uygun bir büyüklükte geçmesi gerekir.
Ayrıca böyle mitinglerle ülkedeki atmosferi ve politik dengeleri değiştirmek ve etkilemek mümkün değildir.

22 Mayıs 2014 Perşembe

“Özyönetim ve Doğrudan Demokrasi” İçin “Demokrasi”yi Anlayamamak

Gezi’nin Bakiyesi” olan Anadolu yakasındaki bazı forumlar, “forumlar, parklar, dayanışmalar”ın girdiği tıkanıklığı aşmak için, daha genel ve temel sorunlara yönelik; nereden geliyoruz, nereye gidiyoruz; ne yapmak veya yapmamak istiyoruz gibi soruları tartışmak ve bunlara cevaplar aramak için, adeta kendi üzerine sesli düşünmek gibi bir süreç başlattılar.
Bu bağlamda ilk toplantı, Kadıköy’de, Yeldeğirmeni’ndeki Don Kişot işgal evinde “Gezi’nin Bakiyesi – Forumlar, Dayanışmalar İşgaller” başlığı altında yapılmıştı. Bu toplantının (bir değerlendirmesini “Gezi’nin Bakiyesi Forum Çalıştayı” Üzerine başlıklı yazıda yapmıştık.) sonunda, gelecek toplantıların gündeminin ne olacağının tartışılması gündemiyle bir toplantı yapılması gerekirken, hiç tartışılmadan, alel acele, gelecek toplantının gündemi “Özyönetim ve Doğrudan Demokrasi” olarak belirlendi. (Bu konudaki eleştiriler de şu yazıda yer alıyor: Forumlar Buluşmalarının Gündemlerinin Belirlenişlerinin Yanlışları)

21 Mayıs 2014 Çarşamba

Picasso’nun Boğası

Program ya da strateji, insanlara bir masaya oturup kolayca yazılabilecek bir şeymiş gibi görünür. “Aaa bunda ne var, bunu ben de yaparım” derler birçokları.
Programlar ve stratejiler o kadar yalın ve sade olurlar ya da herkesin “bunda ne var ben de yazardım” diyeceği sadelikte, yalınlıkta, basitlikte olmalıdırlar.
Türkiye’de sık sık birçok insanın şöyle dediğini duyabilirsiniz: “Program sorunu, sorun mu? Ben sana oturayım bir saatte en iyi programı yazayım. Biz esas pratik işleri görüşelim ve yapalım. Program gibi lafazanlıkları bir kenara bırakalım ve onlarla güç ve zaman yitirmeyelim.”
Bu korkunç bir yanılsamadır. Aslında politik bir çocukluğun ya da kavrayışsızlığın dışa vurumundan başka bir şey değildir.
Neden böyledir?
Çinlilerin dediği gibi, basitlik, yalınlık, sadelik gelişimin ancak çok yüksek bir aşamasında ulaşılabilen bir özelliktir.

19 Mayıs 2014 Pazartesi

Michael Hardt’ın Don Kişot’taki Toplantısının Düşündürdükleri

Antonio Negri ile birlikte İmparatorluk ve Çokluk kitaplarının yazarı Michael Hardt, başka bir davetle ilgili olarak Türkiye’ye gelmiş ve bu vesileyle Gezi hareketi ve onun kalıntılarıyla daha doğrudan tanışıp bir izlenim edinebilmek için Yeldeğirmeni’ndeki “Don Kişot İşgal Evi”ne gelipbir sohbet toplantısı yapmak istemiş. Elbette bu memnuniyetle karşılandı ve duyurusu yapıldı.
Teorik öngörüler, varsayımlar ve açıklama denemeleri ile var olan (olgular) arasındaki ilişkiyi sürekli kontrol etmek, gözden geçirmek her ciddi teorisyenin sürekli yapacağı ve yapması gereken bir iştir. Dünyanın durumu (İmparatorluk), güçler (Çokluk) gibi temel sorunları açıklama ve yön verme; bunun için bir kavramsal sistem geliştirme iddiasındaki Hardt’ın ziyareti de kendisi açısından muhtemelen böyle bir anlama sahipti ve daha sonra ele alacağımız soruları da böyle olduğunuima ediyordu.
Doğrusu, bir zamanlar Türkiye’de yayınlandığında epey gürültü koparan “İmparatorluk” ve daha sonra da Türkçe’ye “Çokluk” diye çevrilen ve daha az gürültü koparan; hem de Dünya çapında gelişmeleri ve mücadeleninin sorunlarını açıklamaya yönelik bir sistemli çaba olan iki kitabın iki yazarından birinin, katıldığı böyle bir toplantıya yüzlerce kişi geleceğini ve bizim köhne ve küçük Don Kişot’un gelenleri almayacağını düşünüyordum.

“İşçi Sınıfı Cennete Gider”

Dün İstanbul Forumları’nın Yoğurtçu Parkı’nda Soma’daki katliamı ele alan ortak forumu vardı. Bu vesileyle parklara dönüş yapılmış olacaktı.
Dün sabah, erken kalkıp “Parklara Dönerken – Forumlar ve Soma” yazısını bitirdikten sonra Forum’un yapılacağı Yoğurtçu Parkı’na gittim. Forum bir saat geç, 14.00’te başladı.
Sanki bunca eleştiri ve öneri yapılmamış gibi birileri bir yerlerde karar verip “Ağlama duvarı” yöntemiyle forum yaptı. Hiç olmazsa forumu hangi yöntemle yapalım deyip bizzat foruma gelenlere sorabilirlerdi. Böylesine en basit ve sıradan bir demokratik geleneğin bile olmadığı yerde ne olabilirdi ki? Gelenlerin dağınıklığı ve örgütsüzlüğü bir “Hazırlık Komitesi” veya “Gezi Forumları Dayanışması”nın böyle belirlemesine olanak tanıyordu. Eğer bu dağınıklığı gidermek gibi bir amaç olsa, gündemimizin ilk maddesi nasıl bir yöntemle tartışacağımız ve forum yapacağımız olsun denebilirdi mesela.
“Ağlama Duvarı” yöntemi, insanların sırayla söz alıp iki veya üç dakika içinde kafalarındakini anlatmalarıdır. Bir karar, farklı görüş ve alternatiflerin tartışması, tezlerin veya önerilerin birbiriyle çoğunluğu kazanmak için mücadelesi gibi hiçbir şey yoktur. Bunların olmadığı yerde her zaman olan olur: örgütlü ve küçük gruplar yönü belirler.