13 Temmuz 2013 Cumartesi

Seçimler, Partiler Adaylar ve Gezi Hareketi

Gezi Hareketinin parklarda yapılan forumlarında sık sık, bir konuşmacının çıkıp, yaklaşan mahalli seçimlerde bir aday göstermesi gerektiğinden; hareketin bir parti olarak örgütlenmesinden veya belli bir partiyi desteklemesinden söz edildiği görülüyor.
Hatta kimileri adayları bile öneriyor. Örneğin Sırrı Süreyya Önder’in Gezi Hareketinin İstanbul Belediye Başkanı adayı olması en sık rastlanan önerilerden biri.
Bu vesileyle, Gezi Hareketinin Seçimler ve Adaylar konusuna nasıl yaklaşması gerektiği üzerinde biraz duralım.
Önce şunu unutmamak gerekiyor: Gezi Hareketi kendiliğinden ortaya çıkmış, çok farklı ideolojik, siyasi görüşlerden insanları ortak bazı tepkiler ve özlemler temelinde bir araya getirmiş bir harekettir. Elbette hareketin gidişi içinde birçok insanın şimdiye kadarki görüşlerinde köklü değişmeler de oldu ve oluyor. Ama bu ortak politik ve ideolojik bir noktaya gelindiği anlamına gelmez.

12 Temmuz 2013 Cuma

Gezi Hareketi Genişlemek, Genişlemek İçin de Radikalleşmek Zorundadır

Nasıl “yanlış bir hayat doğru yaşanmaz” (Adorno) ise, stratejik hatalar da taktik başarılarla telafi edilemez.
Forumlarda, İnternette ve Sosyal Medya’da Gezi Hareketi katılımcılarının hareketin genişleme; henüz bu harekete uzak duran hatta karşı duran yeni katmanlara ulaşma ve onları kazanma gerekliliğinin sık sık dile getirildiğini görüyoruz.
Genellikle birebir ilişkileri temel alan iki yol öneriliyor.
Birincisi: Daha mahalli (örneğin mahalle meclisleri kurmak) veya daha özel konularda yoğunlaşmak (Örneğin hukuk; beyaz yakalılar veya daha çok özel konularda atölyeler, gruplar kurmak)
İkincisi:  başka yerlere ve insanlara gitmek derdi oralarda onlara anlatmak (bunu bireyler olarak veya topla olarak yapmak).
Hareketin toplumun yeni kesimlerine yayılması ve onları kazanması gereği elbet son derece doğru bir tespittir ve hayati önemdedir. Ayrıca elbet önerilenler de yapılmalıdır. Ama bunlar zaten hareketin her zaman ve durumda yapması gerekenlerdir.

9 Temmuz 2013 Salı

Gezi Hareketi ve Halkların Demokratik Kongresi

Hafta sonu, (7 Temmuz Pazar) Taksim Hill otelde ''Gezi Direnişi, Çözüm Süreci ve
Türkiye’nin Demokratik Geleceği'' başlıklı bir “forum” düzenlendi.
Çoktandır HDK defterini kapatmış, oradan hiçbir şey çıkmayacağı sonucuna ulaşmıştık. Çünkü, bütün HDK, Kongre’de bize yapılan haksızlığı ve usulsüzlüğü bilmesine, bunu defalarca yazmamıza[1] rağmen, susmuş, bu suça ortak olmuştu.
İşin kötüsü aynı tecrübeyi, aynı suskunluk ve suça ortak olmayı, sonra bir de, HDK’nın minyatürü olan, şimdi “Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi” (SYKP) olan, SYK’da (O zamanlar sadece adının “Partisi” eksikti) yaşamıştık.
2007’den beri “Çatı Partisi”, “Demokrasi İçin Birlik Hareketi”, “Halkların Demokratik Kongresi”, “Sosyalist Yeniden Kuruluş”a harcadığımız muazzam zaman ve enerjinin, kalburla su taşımaktan farklı olmadığı sonucuna ulaşmıştık. Bunlara verdiğimiz enerji ve zamana acıyorduk. Bu nedenle HDK’nın toplantılarına artık izleyici olarak bile gitmiyorduk.

7 Temmuz 2013 Pazar

Siyasal İslam Nedir?

Siyasal İslam’ın ne olduğunu anlayabilmek, yaşanan tarihe yaşanabilecek başka tarihlerin aynasından bakmak; onu olası başka tarihlerden biri olarak görmekle mümkündür. Bu yöntem modern Biyoloji ve Fiziğin bugün var olan evreni anlayabilmesinin giderek olmazsa olmaz yöntemlerinden biri olmaktadır ve başarıyla kullanılmaktadır.
Var olanın özüne ancak onun dâhil olduğu daha geniş küme içinde, onu ayıranın ne olduğunu anlayarak varabiliriz. Sınıflama ve tanım böyle işler. Tüm evrenin sınırlarına vardığınızda onun ne olduğunu ancak matematik olarak hesaplanabilir başka evrenlerin kıyaslamasıyla anlayabilirsiniz. Zaman ve uzay bu evrenle birlikte ortaya çıktığından başka evrenlerin varlığı deneyle kanıtlanamaz ama matematik modellerle tasavvur edilebilir.

5 Temmuz 2013 Cuma

Darbe Karşıtı Darbeciler

Nasıl savaşlara karşı olmak ve lanetlemek savaşları ortadan kaldırmaz ve tam aksine savaşın gerçek nedenlerini gündeme getirmeyi ve ortadan kaldırmayı gündemin dışına atarak yeni savaşların yolunu açarsa; darbelere karşı olmak da darbeleri ortadan kaldırmaz, yeni darbelerin yolunu açar.
Herkes, Mısır’daki darbe nedeniyle, bir darbe lanetleme yarışına girmiş bulunuyor. Sanki darbeler lanetlenirse demokrat olunurmuş ve darbeler engellenebilirmiş gibi.
Bu tavırlar en basit şu gerçeği atlıyor: Bir hastalığı yok etmek istiyorsanız onun nedenini ortadan kaldırmanız gerekir.

4 Temmuz 2013 Perşembe

Mısır’da Darbe, Türkiye ve Gezi Hareketi

Mısır ve Türkiye’deki gelişmelerin benzerlikleri görmezden gelinemez.
Mursi yerine Erdoğan, Müslüman kardeşler yerine AKP, “laik muhalefet” yerine de “Gezi Hareketi”; Mursi’nin taraftarı Müslüman Kardeşler yerine, Erdoğan’ın hızla kemikleştirdiği ve sokağa hazırladığı taraftarları; Tahrir yerine Taksim, Kıptiler yerine Aleviler; Nasırcılar yerine Kemalistler ve Ulusalcılar koyulabilir.
Akla tabii hemen şu soru geliyor: O halde Türkiye’yi de bir darbe mi bekliyor?
Türkiye ve Gezi Hareketi, Mısır’ı tartışırken aslında kendini ve geleceğini tartışmaktadır. Gezi Hareketi, Mısır’ın aynasında kendi geleceğini görmeye çalışmaktadır.

1 Temmuz 2013 Pazartesi

Kürt Hareketi ve Gezi Hareketi

Gezi Hareketi ve Kürt Hareketi birleşmeden ikisinin de bir başarı, yani Türkiye ve Orta Doğu’nun, demokratikleşme şansı yoktur.
Ama birleşebilmeleri için önce kendi içlerinde bölünmeleri gerekmektedir.
Sınıflar mücadelesinde ve onun yoğunlaşmış ifadesi olan politikada, birilerini kaybetmeden birilerini kazanamazsınız, birileriyle bölünmeden birileriyle birleşemezsiniz.
Kanarya sevenleri birleştirmek istiyorsanız, kanarya sevmeyenlerle bölünmek zorundasınızdır.  “Yok, ben kanarya sevenleri ve sevmeyenleri de birleştireceğim, kimseyi ötekileştirmeyeceğim” diyorsanız, kanarya seven ve sevmeyenlerin birleşemeyeceğini, kanarya sevenlerin ancak kanarya sevmeyenlerle bölünerek birleşebileceğini savunanlarla bölünürsünüz, onları “ötekileştirirsiniz.  Sorun hiçbir zaman bir birleşme veya bölünme sorunu değildir. Çünkü her birleşme bir bölünmedir. Soru, kiminle birleşildiği, kiminle bölünüldüğüdür; kimin ve neyin “ötekileştirildiği”dir, “ötekileştirmemek” mümkün değildir.