22 Temmuz 2010 Perşembe

Anayasa Referandumuna Sosyalistler Nasıl Yaklaşmalı?

Sosyalistler anayasa referandumuna nasıl yaklaşmalı sorusu öncelikle temel ve ilkesel düzeyde ele alınması gerekmektedir. Çünkü sosyalistlerin neredeyse hepsi hafıza kaybına uğramış ve eskiden bildiklerini ve öğrendiklerini bile unutmuş bulunuyorlar.
O unutulmuş ve çok temel, tarihsel deneylerin “ağulardan süzülmüş” birkaç sonucunu kısaca hatırlatalım.
Birincisi, sosyalistler ya da abdestinden emin olanlar, en güvenilmez, en kaypak ve en kalleş güçlerle, hatta ve hatta şeytanla bile ittifak yaparlar. Yeter ki bu ittifak ezilenlerin mücadelesine hizmet etsin. Hangi ittifakın hizmet edeceğinin ise reçetesi yoktur. Bu bütünüyle somut koşullara bağlıdır.
İkincisi, pratik bir işte ve somut bir hedefte ittifak yapmak o ittifak yapılan güce karşı teorik ve ideolojik mücadeleyi durdurma anlamına gelmez. Aksine ne kadar yakın bir ittifak varsa o ittifak edilen güce karşı teorik ve ideolojik mücadele o ölçüde sert ve şiddetli olmalıdır.

18 Ağustos 2009 Salı

Eleştiri Yıkıcı Olmalıdır!

Ertuğrul Kip arkadaş, her ne kadar bana hitaben değil, (ağır delikanlılar ve olgun insanlar öyle somut kişilere hitap etmezler, ortaya konuşurlar isteyen üzerine alır, öyle beş para etmez kişileri muhatap alıp adamdan sayıyor görünmenin de alemi yoktur zaten) ortaya “eleştiri, kısa, özlü, yapıcı olmalı” diye bir yazı yazmış.
Biz de üzerimize aldık ve her ne kadar muhatabımız bizi muhatap almasa da biz onu muhatap alarak bir cevap verelim.
*
Evet, “eleştiri yıkıcı olmalıdır” demenin zamanı şimdi.
Ne demek “yapıcı” eleştiri?
Eskiden beri burjuvazi “eleştiri yapıcı olmalıdır yıkıcı olmamalıdır” bayağılıklarını tekrarlar ve biz sosyalistler bu bayağılıklarla alay ederdik.
Şimdi artık sosyalistler başlamış bu bayağılıkları tekrarlamaya, unutmuşlar bütün devrimci gelenekleri.
Lenin’de, Marks’ta, Engels’te bir tek kelime bulamazsınız “eleştirilerin yıkıcı değil yapıcı” olması gerektiğine dair. Bulamazsınız. Çünkü onlar böyle bayağılıklara pirim vermezlerdi. Onlar için eleştiri bir silahtır. Silahla da oynanmaz, savaşılır.

30 Mayıs 2009 Cumartesi

Uzun Yazmak Üzerine Uzun Bir Yazı (Kısaltılmış Versiyon)

(…)
Açık mektubunuza uzun yazdığım eleştirisiyle başlıyor ve şunları diyorsunuz:
" ÇP tartışmaları sitesinde yazdıklarını okumaya çalışıyorum. Öncelikle yazdıkların çok uzun. Uzun yazılarınızda anlattığınız özü yakalayana kadar konunun bütünlüğü kaçırılıyor. Bu anlamda daha öz ve fazla uzatmadan söyleyeceklerinizi söyleseniz daha az yorucu olacak."
Şimdi bu eleştirinizi ve bu eleştirinin ardındaki fikirleri, varsayımları ele alalım.
Birincisi, politikada biraz tecrübe sahibi insanlar bilirler ki, biçimsel itirazların ardında daima içeriğe ilişkin itirazlar vardır. Dolayısıyla uzun yazdığım itirazlarının ardında da yazdıklarımın içeriğine ilişkin itirazlar vardır.
"Uzun yazıyor" şikayetleri aslında o uzun olduğu söylenen yazılarda dile getirilen görüşlere karşı, ama bunu açıkça ifade etmek ve bu görüşlerle açık bir tartışmaya ve yüzleşmeye girmekten kaçınmayı sağlayan, içeriğe olan bir itirazı o içeriği tartışmadan ve gündeme almadan biçimsel itirazların ardında ifade etmeye yarar.

25 Mayıs 2009 Pazartesi

Liberaller (Taraf) ve AKP Ergenekonu ve Askeri Bürokratik Oligarşiyi Niçin ve Nasıl Destekliyor?


İlk bakışta yukarıdaki başlık saçma gibi görünebilir.
Ama öz ve görünüm aynı olsaydı bütün bilim gereksiz bir şey olurdu.
Bir çağ nasıl onun kendi hakkındaki yargılarıyla yargılanamazsa, politik eğilimler ve güçler de yargılanamazlar.
Politik güçlerin deklare edilmiş amacları ile bu amaçlar için yaptıkları ve yapmadıkları arasında farklar ve çelişkiler vardır.
Bu çelişkilere ve gerçekten yapılan ve yapılmayanların sonuçlarına bakıldığında ortaya çıkan Liberallerin ve AKP'nin nesnel olarak Askeri Bürokratik Oligarşiyi destekledikleridir.
"Cehenneme giden yollar iyi niyet taşlarılma döşelidir".

29 Mayıs 2006 Pazartesi

Da Vinci Şifresi’nin Şifresi

Polisiye Roman, akla bir övgüdür. Eğer yeterli veriler varsa, doğru bir akıl yürütmeyle, bağlantılar göz önüne alınarak bilinenlerden bilinmeyene ulaşılabileceğinin bir kanıtıdır her klasik polisiye roman.
Da Vinci Şifresi ise, her ne kadar bir polisiye romana benziyorsa ve Roman daha ilk satırlarında bir cinayetle başlıyorsa, ilk bakışta suçsuz birini suçlu gibi gösteren deliller görülüyorsa da, romanın gerçek kahramanı, polisiye romanların klasik kahramanı Polis Müfettişi değildir. Polis Müfettişinin yanıltıcı delilleri ayıklayıp, çelişki ve tutarsızlıkları göz önüne alarak gerçek bir suçluyu ortaya çıkarışının romanı değildir. Bu sadece romanın akışının arkasına takılmış, arada sırada bir göz atılı verilen, önemsiz bir ayrıntıdır.