1 Kasım 2013 Cuma

Gezi Yazıları Derlemesi (1 Haziran - 29 Temmuz)

Kitabı İndirmek İçin Tıklayınız
Gezi Süreci boyunca, başladığı günden itibaren, en yoğun olduğu dönemde,  35’i aşkın yazı yazdık. Yani iki günde bir yazıdan daha fazla. Bu yazılarda hem hareketin analizini yapmaya;  hem de pratik öneriler geliştirmeye çalıştık. Sanırız bu yoğunlukta yazan ve katkıda bulunan ikinci bir kişi yok. Birkaç güne Gezi Aynasında Marksizm başlıklı bir sempozyum yapılacak. Bu sempozyum vesilesiyle bir Marksist’in hem hem teorik hem de pratik olarak nasıl davranması gerektiğinin somut örneği ve bir deney olarak bu yazıların bir derlemesini sunuyoruz. Sempozyum Gezi Aynasında Marksizm’i ele almayı vaad ediyor. Bu yazılar bir bakıma Marksizm’in Aynasında Gezi’dir. Sempozyum bağlamında bir hazırlık ve malzeme olarak sunuyoruz. Aşağıda derlemenin önsözü ve içindekiler listesi var. Kitabı şu linklerden indirmek  mümkündür:

Gezi Direnişi Yazıları’na Önsöz

1971: 12 Mart darbesi; 1980: 12 Eylül darbesi; 1980’lerin sonu: Duvar’ın yıkılışı ve Doğu Avrupa’nın çöküşü; Doksanlar: Türkiye’de Özel Savaş Rejimi, çürüme ve ırkçılığın yükselişi; Doksanların sonu:  Öcalan’ın kaçırılışı; İkinbinlerin başı: 11 Eylül’ün ardından Afganistan ve Irak’ın İşgali; birbiri ardınca darbe girişimleri; Hrant’ın öldürülüşü; 2011 seçimlerinden sonra KCK tutuklamaları, Savaş’ın yeniden başlaması ve iyice keyfi ve çığrından çıkmış bir hukuksuzluğun yerleşmesi…

30 Ekim 2013 Çarşamba

Gezi ve Türban - HDP ve BDP Vekillerine Bir öneri: Türbanla ve Kravatsız

Yarın meclis açılırken birkaç kadın vekili başörtüsü ya da türbanla girmeyi deneyecekler. Bu durumda HDP ve BDP’yi vekiller de tarafsız ve sessiz kalmamalı, Açık ve aktif bir tavır geliştirmeli, hatta bu hareketin başına geçmelidirler.
HDP ve BDP’li vekillerin meclise başörtüsüyle ve kravatsız gelmesini öneriyoruz. Yani kimsenin kılığı kıyafeti ile uğraşılmamalı mesajı verilmeli. BDP’li başık açık vekillerin protesto etmek için başörtüsü veya türban takmalarının, kesa erkek vekillerin de kravatsız gelmelerinin değeri ve anlamı farklı olur.
Bu öneriyi genel seçimlerden sonra da Meclis açılışı öncesinde yapmıştık. Ancak o zaman Meclisin boykot edilmesi vesiyesiyle uygulanma veya tartışılma imkanı olmamış, öneri kadük olmuştu.
Şimdi tekraraynı öneriyi yapıyoruzz. Bu HDP’nin yeni bir parti olarak ilk önemli çıkışı da olabilir.

29 Ekim 2013 Salı

Ermeni Malları, Gezi Aynasında Marksizm Sempozyumu ve Nazım Hikmet Kültür Merkezi

Teori ve Politika dergisinin tertiplediği, Gezi Aynasında Marksizm Sempozyumu’nun Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde yapılması planlanmıştı. Bu satırların yazarı Demir Küçükaydın da bu Sempozyumun bir konuşmacısıydı. (Ancak sağlık sorunları nedeniyle başka bir yerde tedavi olduğundan, internet aracılığıyla ses ve görüntü ile katılabilecekti.)
Dün Sempozyum’u Tertipleyen arkadaşlardan bir elektronik posta (E-Mail) geldi. Bu mektupta aşağıdaki açıklama ve iki eki vardı. Eklerin biri yeni, yer ve katılımcı değişikliğini içeren Sempozyum afişi, diğeri Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nin yer vermekten niye vaz geçtiklerini içeren mektubuydu. Önce e-maili aktaralım:
“Merhaba,
Öncelikle davetimizi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederiz.
Sempozyum katılımcıları ve yeri konusunda ortaya çıkan değişiklikleri sizlerle paylaşmak istedik.
1) Metin Çulhaoğlu mail aracılığıyla, Sosyalistler Meclisi toplantısını gerekçe göstererek sempozyuma katılamayacağını,
2) Nazım Hikmet Kültür Merkezi ise ekte bulacağınız 25 Ekim 2013 tarihli kararlarıyla sempozyuma ev sahipliği yapamayacağını bildirdiler. Nazım Hikmet Kültür Merkezi'nin kararında işaret edilen sempozyum katılımcısının Demir Küçükaydın olduğu yine kendileri tarafından ifade edildi.

Kıyafet Kavgasının İlk Anlamı

Başörtüsünde (Türban) sembolize olan kıyafet kavgası niçin bu kadar önemlidir? Benzeri kavga ne nüfusunun çoğu Müslüman olan diğer ülkelerde, ne de başka ülkelerde görülmektedir. Niçin Türkiye’ye has bir görüngüdür ve bunca önemlidir?
Başörtüsüne (Türban) karşı çıkanlar da, onu örtmek isteyenler de aynı neden ve kaygılarla bunca zıt gibi görünen konumlardadırlar, bu zıtlık onların temeldeki özdeşliğinden kaynaklanır.
Aynı ilkenin tamamen zıt sonuçlara yol açabileceğinin iyi bir örneklerden biri, İngiltere, onun eski kolonileri ve Japonya’da Trafiğin soldan; Fransa ve sonradan Fransız devriminin etkisiyle bütün dünyada sağdan olmasının, yani bu iki zıt ilkenin aynı nedenden kaynaklanması olabilir.

25 Ekim 2013 Cuma

HDP Kurulurken Uyarılar ve Öneriler

Deveye sormuşlar “boynun niye eğri?” diye.
Deve de cevap vermiş: “Nerem doğru ki?”
Bu hafta sonu (yarın) HDK (Halkların Demokratik Kongresi) Üçüncü Olağan Genel Kurulunu yapacak. Ertesi gün de HDP (Halkların Demokratik Partisi) 1. Olağanüstü Kongresi’ni yapacak
HDP’nin kuruluşunda herşey yanlış ve çelişkili. Öyle ki bir noktada saçmalığa (grotesk) dönüşüyor.
Sadece bir kaçına değinelim.
HDP’nin Gezi ile ortaya çıkan hareketin kendisi olduğunu veya olacağı söyleminden geçilmiyor. Ama HDP ne parklarda ne de Gezi hareketinin ortaya çıkardığı başka organlarda tartışılmadı, hatta oralarda gündeme bile gelmedi. Bu hareketin kendisinin tartışıp, gündemine alıp ortaya çıkarmadığı bir partinin, bu hareketin kendisi veya organı veya politik ifadesi olmaktan söz etmesine ne denilebilir?
Haydi, bunu bir yana bırakalım.
HDK’nın resmi internet sayfasına girin bakın. HDP, o sayfada menüde bir başlık.
Sanılır ki, HDK diye bir kitle örgütlenmesi ve hareketi var, o benzer programı savunan bir de Parti Kurma kararı almış ve kurulmuş. HDP, HDK’nın siyasi ifadesi.
Ama HDP’nin seçimlere girip girmeyeceğine ve nerede gireceğine, HDK veya HDP’de değil, BDP’de karar verildi.

24 Ekim 2013 Perşembe

Gidenlerin Ardından

“Bizden evvel giden dostlara selam olsun erenler”

Gidenlerin Ardından’ı Sunuş

Bu derlemede, İbrahim Sevimli (“Ali Dayı”), Orhan Müstecaplıoğlu, Mihri Belli, Ziya Yılmaz, Sakine Cansız, Rıza Dayı (“Gross”), Nail Satlıgan, Marin Vasilev (“Ciguli’nin Kardeşi”) gibi bugün aramızda bulunmayan yoldaş ve dostların ardından yazdığımız yazılar yer almaktadır.
Birçok okuyucu, birçok kereler, bizden evvel gidenlerin ardından yazdığım yazıları derlemem ve kitap olarak çıkarmam yönünde dileklerini iletmişlerdi.
Onlara bunu yapacağımı söylüyor ama yeni çalışmalardan eski yazıları derlemeye bir türlü zaman bulamıyordum.

20 Ekim 2013 Pazar

“Ciguli’nin Kardeşi” Altonalı Hemşehrim Marin Vasilev’in Anısına

“Ciguli’nin Kardeşi”nin öldüğünü evvelki gün bir toplantıda öğrendim. Adının Marin Vasilev olduğunu da. O bizler için hep “Ciguli’nin Kardeşi” idi. Almanlar için adı Marin Vasilev’miş. Muhtemelen gerçek adı ise, bir Müslüman adıydı ve herkes için bilinmez kalacak.

“Ciguli’nin Kardeşi”, Ciguli’nin kardeşi değildi ama çok yakın bir akrabasıydı. Bir keresinde söylemişti ama unuttum. Zaten fiziği bu yakınlığın en büyük kanıtıydı.

Adı da muhtemelen Marin Vasilev değildi. Marin Vasilev, muhtemelen Bulgar hükümetinin Bulgar isimleri verme ve zorla Bulgarlaştırma döneminde verdiği isimdi. Çünkü Ciguli, yıllar önce kendisiyle yapılmış bir söyleşide şöyle diyor:

“Yok hocam, Roman ne demek? Ben burada duydum bu sözleri. Gerçekleri konuşalım, ben Roman değilim. Romanca iki laf bilmiyorum. Annem babam Müslüman Türk. Adları, yerleri belli Haskova'da. Biz beş kardeşiz, ağabeyim İbrahim kalpten rahmetli oldu. Babam Hüseyin rahmetli Haskova'da hamaldı. Annem de fabrikalarda süpürgecilik yapardı, ağır işlerde çalışırdı. Ben küçükten beri düğünlerde kazandığım paralarla kardeşlerimi okuttum, çok yardım ettim onlara. Bulgarlar zorla adımızı değiştirdiklerinde bana Ahmet yerine Angel  Yordanov  Popov  adını verdiler. Ama artık yok böyle şey, herkes istediği adı alır. Haskova'da beni Ahmet diye kimse bilmez, Ciguli dersen bebek bile benim eve getirir seni.”