10 Aralık 2014 Çarşamba

Rasih Nuri İleri’nin Ardından

Bugün, birkaç saat sonra Rasih Nuri İleri’nin cenazesi var. Cenazeye gidecek yerde bilgisayarın başına oturup bu yazıyı yazmak daha anlamlı bir veda olur. Hem de bir “vasiyet”i yerine getirilmiş olur.
*
Cenazeye gitmememin birinci nedeni, cenazesinin muhtemelen ulusalcıların bir gösterisine dönüşme olasılığıdır. Çünkü Rasih Nuri İleri daha şimdiden, ölümüne ilişkin haberlerde bile bir ulusalcıya dönüşmüş bulunuyor.
Google’a girip de Rasih Nuri’nin adı yazılınca Cumhuriyet, Oda TV, Sol Haber Portalı, Ulusal Kanal ilk öne çıkanlar. Aydemir Güler, Aslan Kılıç, Şenol Çarık gibi isimlerin yazdıkları ilk görülenler. Yine TKP’den adaylığı; Doğa Perincek’le evindeki bir konuşmanın videosunun bir bölümü de ilk görülenler arasında.
Bu ilk izlenimlerle kolaylıkla onun da bir ulusalcı olduğu bile söylenebilir. Acaba öyle mi? Bunun tam böyle olmadığı, Google’un yanılttığı da zaten bu yazının konusu.

2 Aralık 2014 Salı

Marksizmin Tarihi Derlemesini Sunuş

Bir bilimi öğrenmenin en iyi ve doğru yolu onu tarihsel evrimi içinde öğrenmektir.
Ne var ki Marksizm'in (Tarihsel Maddeciliğin veya Diyalektik Sosyoloji’nin) bir tarihi henüz yazılmamıştır.
Perry Anderson, “Batı Marksizmi Üzerine Düşünceler” adlı eserine şu cümleyle başlar:
“Marksizmin doğuşundan bu yana yüzyılı aşkın bir zaman geçtiği halde, tarihi hâlâ yazılmayı bekliyor.”
Onun bu satırları yazdığı kitabı “Batı Marksizmi Üzerine Düşünceler”i ve bu kitabı izleyen “Tarihsel Materyalizmin İzinde” adlı eserleri bu tarihi yazmaya bir başlangıç denemesi olarak görülebilirler.
Bildiğimiz kadarıyla bu tarihi yazma yönünde bizim çalışmalarımızdan başka bir girişim bulunmamaktadır.
Biz Perry Anderson’un izinden giderek, onun bilmediği Hikmet Kıvılcımlı üzerinden bu tarihi yazma ve tamamlama çabası yönünde bazı girişimlerde bulunmuştuk.

29 Kasım 2014 Cumartesi

"Kültür" Üzerine Yazılar

(İlişikte Kültür konusunda yazdığımız yazıların bir derlemesi bulunmaktadır. Derleme EPUB, MOBİ ve PDF formatlarındadır. Şu adresten indirilebilir. https://yadi.sk/d/ZFfEaVnQd2RFp )
Din, Ulus, Uygarlık ve Kültür gibi kavramlar, son yıllarda politika ve sosyal bilimler alanında en çok sözü edilen ve tartışılan kavramlar olma özelliğini kazanmış bulunuyor.
Sadece bu kadar değil, aynı zamanda bu kavramlar sık sık birbirinin yerine veya iç içe de kullanılabiliyor. Örneğin “kültürler ya da uygarlıklar çatışması”ndan veya “kaynaşması”ndan söz edenler, bununla çoğu kez dini veya ulusu kastediyorlar. Öte yandan din çoğu kez ulusal baskıya karşı direnişlerin bayrağı oluyor. “Çok kültürlülük” derken tartışılan aslında ulusun nasıl tanımlanacağı veya “dini tolerans” olabiliyor.
Ne var ki, etrafında en büyük çatışmaların yaşandığı bu kavramların içeriklerinin ne olduğu araştırıldığında, kullanımın yaygınlığı ve çokluğuyla ters orantılı bir belirsizlik ortaya çıkar. Ama bu belirsizlik sadece piyasada bol görülen kullanımlardaki bir belirsizlik değildir,  bilimsel bir belirsizlik de vardır.
Bir kavram pek ala bilimsel olarak net tanımlanmış olabilir ama onun yaygın kullanımı o kavramın sınırlarını belirsizleştirebilir. Örneğin sınıf kavramı, bilimsel olarak üretim ilişkileri içindeki konum ve çıkarlara göre tanımlanmıştır ama onun yaygın kullanımı çoğu kez bu tanıma uymaz ve onun sınırlarını belirsizleştirir. Örneğin insanların gelir durumlarına, ideolojilerine hatta mesleklerine göre sınıflardan söz edildiği görülür.

27 Kasım 2014 Perşembe

“Çok Kültürlülük” – Neden Yanlıştır ve Niçin Mümkün Değildir? (2)

Dünkü yazıda Kültür kavramının sosyolojik bir tanımını yapmaya çalıştık. Ancak bu anlamıyla kültür günümüzün politik tartışmalarında hiçbir şekilde konu edilmemektedir.
Bugünün dünyası ve Türkiye’sinde Kültür’den veya çok kültürlülükten söz edildiğinde, başka bir “şey” kastediliyor. Bu kastedilen nedir? Önce onu görelim.
Diyelim ki, bir vatandaş çıktı, “benim kültürümde devlet yok, o halde ben devlete vergi vermeyeceğim, askerlik yapmayacağım, devletin okullarına gitmeyeceğim, onun bürokratik işlemlerini yapmayacağım” dedi.
(Teorik olarak öyle bir şey mümkün aslında, çünkü Alevilerin bir kısmı Aleviliğin bir Kültür olduğunu söylüyor. Alevi Kültürü incelendiğinde onların devleti, vergiyi, yazıyı tanımadığı, yani kültürlerinde devlet olmadığı, dolayısıyla vergi, yazı, devletin mahkemeleri, askerlik vs. olmadığı görülür. Kendi içinde tutarlı ve Aleviliğin Kültür olduğunu söyleyen bir Alevinin çıkıp, “madem çok kültürlüyüz, O halde benim kültürümde bunlar olmadığından benim de kendi kültürüme göre yaşamam kabul edilsin” diyebilir.)

26 Kasım 2014 Çarşamba

“Çok Kültürlülük” – Neden Yanlıştır ve Niçin Mümkün Değildir? (1)

Günümüzde kimsenin dilinden düşürmediği bir sürü saçma ve yanlış kavram ortalığı doldurmuş bulunuyor. Bu çoğu kez düşünmeden kullanılan kavramlar dünyamızı öyle şekillendiriyor ki devrimci ve eleştirel bir duruş; gerçekten radikal ve demokrat bir politik çizgi olanaksız hale geliyor. Örneğin Gezi Direnişi’nin neredeyse izinin ve tozunun kalmamasında bu gibi kavramların görünmez egemenliğinin ki gerçek tehlikeli ve kendisiyle mücadele edilmesi zor egemenlik görünmez egemenliktir, çok önemli bir yeri vardır. Yeri geldikçe bir seri yazıda bunları ele alalım. “Çok Kültürlülük” bunlardan biri.
Kültür kavramının eğitim ya da sanat gibi kavramlar karşılığı sık sık kullanıldığı olur. Kültürlü insan dediğimizde genellikle iyi bir eğitim almış olmayı kastederiz. Şehrin kültür hayatı dediğimizde, şehirdeki sanat etkinliklerini kastederiz. Bu gibi başka anlamlarda kullanımları konumuz açısından bir kenara bırakıyoruz.