16 Nisan 2014 Çarşamba

1 Mayıs İçin Yel Değirmeni Don Kişot’ta Yapılmış Bir Öneri

14 Nisan’daki olağan Yel Değirmeni Don Kişot’ta yapılan Pazartesi Forumu’nda gündem maddelerinden birisi 1 Mayıs idi. Orada söz alarak özetle şunları söylemeye çalıştım.
1 Mayıs, Taksim’de yapmanın kendi başına bir hedef haline geldiği bir mücadele olarak kalıyor. Taksim’in yasaklanması dolayısıyla da çatışmalar ve/veya Hükümet’i istifaya çağıran bir etkinlik olarak kalıyor.
Bu da, hem Türkiye’deki genel demokrasi mücadelesi açısından; hem de genel olarak işçi hareketi ve 1 Mayıs’ın gelenekleri ve anlamı açısından son derece yanlış, etkisiz bir konumlanmaya, bir tuzağa düşmeye yol açıyor.
Çünkü bu biçimler ve konumlanışlar içinde, sosyalistler toplumun önünde yeni ufuklar açmıyor, var olan çatışmaların tuzağı içinde boğuluyor.
Öncelikle bu tarz politika yapma anlayışından uzaklaşmak gerekiyor.

15 Nisan 2014 Salı

Devrimci 24 Nisan – Karşı Devrimci 1 Mayıs

Gerçeklik somuttur” Yani değişen koşullara göre, doğru her an değişebilir. Yerinde ve dozunda kullanılmazsa en şifalı ilaçlar en öldürücü zehir olurlar; yerinde ve dozunda kullanılırsa en öldürücü zehirlerden de en şifalı ilaçlar yapılabilirler.
Buradaki “doğru” veya “gerçeklik” kavramı, elbette ezilenlerin kurtuluşuna azami katkı; ezilenlerin genel ve tarihsel çıkarına uygunluk anlamındadır. Yoksa ezenler açısından doğru farklıdır, ezilenler açısından farklı.
Evet, bugünün Türkiye’sinde 1 Mayıs karşıdevrimci, en korkunç karşı devrimin yaşandığı 24 Nisan’ın gündemleştirilmesi devrimcidir.
Neden böyledir?
Çünkü bugünün Türkiye’sinde 1 Mayıs, “sınıf”,  “enternasyonalizm” vs. diyerek, demokratik görevlerden kaçmanın; böylece Türk Devletinin ve Ulusunun, varoluşunu, Türklüğünü ve doğuşunu gündemden düşürmenin, dolayısıyla onun devamına hizmet etmenin bir aracı haline gelmiştir.

11 Nisan 2014 Cuma

Demokrasi Nedir? Bir Anlayamamaya Çalışma Denemesi (1)

Bir iki gün önce “Radikal Demokratik Bir Hareketin Oluşabilmesinin Sorunları ve Bir Öneri” başlıklı yazımıza yankı veren, “T.C. Vatandaşı” rumuzlu bir okur “Ne demektir Demokrasi? Demokrasiden ne anlamalıyız?” diye sormuş?
Bu soruyu vesile ederek demokrasinin ne olduğunu anlamaya çalışalım.
Ama “bir şeyi anlamanın en iyi yolu önce onu anlayamamakla işe başlamaktır” diye bir söz, hatta bir metodolojik ilke vardır.
Bu nedenle önce anlayamamaya çalışalım.
Tabii biz demokrasinin ne olduğunu anlamaktan söz ederken, bundan onun sosyolojik olarak ne olduğunu anlamayı anlıyoruz. Amacımız bir bakıma sosyolojik bir demokrasi tanımına veya kavramına ulaşmaktır.
Tabii bizim Sosyoloji’den anladığımız Marksizm olduğundan ve bilinen bütün sosyolojilerin bilim değil, ideolojiler olduğunu düşündüğümüzden, sosyolojik olarak Demokrasinin ne olduğunu anlamaya çalışmak; Marksist bir demokrasi teorisine ulaşma çabası olarak da tanımlanabilir.

9 Nisan 2014 Çarşamba

Radikal Demokratik Bir Hareketin Oluşabilmesinin Sorunları ve Bir öneri

Doğa milyonlarca yıllık deneme yanılmalarla aynı sonuca ulaşan bir çok farklı yollar, stratejiler olduğunu defalarca göstermiş bulunuyor. Örneğin karşı tarafın ilgisini çekecek göz alıcı renklere, hücrelerdeki pigmentler aracılığıyla da ulaşılabilir; farklı dalga boylarındaki ışığı kırıp yansıtma aracılığıyla da. Bunların her birinin kendine göre avantaj ve dezavantajları vardır. Yumurtayla üremek de bir stratejidir; memeli veya keseli üremek de. Milyonlarca yumurta bırakarak da soyun devamı sağlanabilir; birkaç yumurtaya yoğun bir bakımla da.
Toplumda da belli bir amaca yönelik olarak bir çok farklı yollar ve stratejiler bulunabilir. Matematikçilerin diliyle, “bir doğruya dışındaki bir noktadan sonsuzca paraleller çizilebilir”. Ama verili koşullar göz önüne alındığında, belli bir anda, sonsuz sayıdaki olanaklar arasında sadece bir tanesi gerçekten “paralel”dir.

8 Nisan 2014 Salı

Strateji, Seçimler, Çıkarsamalar ve HDP

Seçimlerden sonraki son yazımızı şu soruyla bitiriyorduk:
Önce olduğu gibi, seçimlerden sonra da sorun şudur:
Ulusun Türklük ve Müslümanlıkla tanımlanmasına son verecek; pahalı ve baskıcı, militarist ve merkezi bürokratik devlet cihazını parçalamayı ve tüm iktidarın seçilmiş organların elinde olduğu; isterse bir köyün bile ayrılabileceği demokratik bir cumhuriyeti kurmayı açıkça savunan bir hareket; bir parti nasıl oluşturulabilir?
Ve şimdiye kadar yapılan tecrübelerinin sonuçlarını (Kürt Hareketi’nin sınırlılıkları; Gezi’nin hazırlıksızlık, birikimsizlik, programsızlık ve örgütsüzlüğü; HDP ve Türk sol örgütlerinin bürokratik ve dogmatik yapısı) sıraladıktan sonra yapılacak ilk işin  “tüm düzeylerde, tüm kamuoyuna açık, herkesin katılacağı tüm yayınlarda ve organlarda açık olarak sürdürülecek bir tartışma” açmak olduğunu yazmıştık.