“Gerçeklik somuttur”
Yani değişen koşullara göre, doğru
her an değişebilir. Yerinde ve dozunda kullanılmazsa en şifalı ilaçlar en öldürücü
zehir olurlar; yerinde ve dozunda kullanılırsa en öldürücü zehirlerden de en
şifalı ilaçlar yapılabilirler.
Buradaki “doğru”
veya “gerçeklik” kavramı, elbette ezilenlerin kurtuluşuna azami katkı;
ezilenlerin genel ve tarihsel çıkarına
uygunluk anlamındadır. Yoksa ezenler açısından doğru farklıdır, ezilenler
açısından farklı.
Evet, bugünün Türkiye’sinde 1 Mayıs karşıdevrimci, en korkunç karşı devrimin yaşandığı 24 Nisan’ın gündemleştirilmesi devrimcidir.
Neden böyledir?
Çünkü bugünün Türkiye’sinde 1 Mayıs, “sınıf”, “enternasyonalizm” vs. diyerek, demokratik
görevlerden kaçmanın; böylece Türk Devletinin ve Ulusunun, varoluşunu,
Türklüğünü ve doğuşunu gündemden düşürmenin, dolayısıyla onun devamına hizmet
etmenin bir aracı haline gelmiştir.
Bugünün Türkiye’sinde en
temel sorun demokratikleşme, demokratikleşmenin en temel sorunu da devletin ve ulusun Türklükle (ve de Sünni
Müslümanlıkla) tanımlanmış olmasıdır.
Bu esas hedefi gözden kaçıran her politik girişim
demokrasiye karşı çalışır, var olan sistemin devamına hizmet eder.
Savaş sanatının altın kuralı güçlerin en irisini düşmanın en yaralanabilir yerine yığmaktır.
Türkiye’deki sosyalistlerin güçlerini en iri biçimde bir
noktaya yığabildikleri yer ve zaman 1 Mayıs’ta İstanbul gösterileridir.
Bu gösteriler yıllardır, en radikal olduğu zamanlarda bile,
yani Taksim için mücadele ettiği zamanlarda bile, savaşın bu altın kuralını
ihlal ediyorlardı.
Çünkü Türkiye’de bu rejimin en yaralanabilir yeri, onun varoluşudur.
Çünkü onun varlığı
Ermeniler ve Rumlar ve diğer Hıristiyanların yokluğuyla mümkün olmuştur ve yok oluşun sorgulanmamasıyla devam
edebilmektedir.
Ve o yok olanlar, yok oldukları için artık yok edilişlerini
sorgulayamayacaklarına göre, Türkiye’nin Demokratikleşmesinin tek yolu,
Türklerin kendi varlıkları ile bu yokluğun ilişkisini görüp, Türklüğü yok
etmeye yönelmeleri; Türklerin birer Demokrata dönüşmeleri gerekmektedir.
Türklüğü yok etmek, Türklüğü kişilerin özel sorunu yapmak;
ulusun ve devletin Türklükle tanımlanmasını ortadan kaldırmak demektir. Türkiye
Cumhuriyeti’nin (T.C.) yerine bir Demokratik Cumhuriyet (D.C.) kurmak demektir.
Türk ulusu, Hıristiyanların
katli ve sürülmesiyle geride kalan ve bu eyleme katılan Müslüman ahaliden
yaratılmıştır. Müslümanlar, Hıristiyanları katlederek, sürerek, mallarına
konarak Türk olmuşlardır.
Bu nedenle Türkiye’nin demokratikleşmesi, Türklerin Türklüğü
karşı mücadeleye girmeleri olmadan mümkün değildir. Yani ulus hiçbir şekilde
Türk dili ve tarihiyle tanımlanmamalıdır. Elbette kategorik olarak herhangi bir
dille, dinle, etniyle, soyla, sopla, tarihle de tanımlanmamalıdır ama Türklere
düşen önce iğneyi kendilerine batırmaktır.
Hazreti Muhammet’in dediği gibi, savaşların en kutsalı İnsanın kendi nefsine karşı savaşıdır.
Bugünün Türkiye’sinde bu kutsal savaş, Türklerin kendi Türklüklerine; yani
devletin ve ulusun Türklüğüne, Türklükle tanımlanmasına karşı savaşıdır.
Türkler bunun için mücadeleye girmedikçe, yani Türk
devletini ve kendilerini ortaya çıkaran tarihe karşı mücadeleye girmedikçe bir
Demokrata dönüşemezler; Türkler birer
Demokrata dönüşmedikçe de bu ülkede en küçük bir demokratikleşme olamaz.
O halde, bu sorun en temel, rejimi ve devleti en can alıcı
yerinden yaralayabilecek, güçlerin en irisinin yığılabileceği ve yığılması
gerektiği sorundur.
Bütün sosyalist ve demokratik strateji, bunu gündemleştirme
üzerine yoğunlaşmalıdır.
İşte 1 Mayıs’lar ise tam da bu yapılması gerekeni
yapmayarak, gözlerden kaçırarak, unutturarak hem kendi varlığıyla gün olarak, 24 Nisan’ı ikinci plana iterek; hem içeriğiyle
(yani “enternasyonalizm”, “işçi sınıfı”, “sosyalizm”, “anti globalizm”, “Anti
emperyalizm”, “başka bir dünya mümkün” vs. türünden söylemiyle); hem de biçimiyle (bir tür karnavala ve ritüele
dönüşmüşlüğü ve bu gerici devletin demokrasi vitrininin mankeni oluşuyla) bu
devletin varlığına hizmet etmektedirler.
Yanlış bir strateji içinde doğru işler yapılamaz.
Yapılması gereken stratejik bir dönüş olmalıdır. Demokratik
görevlerden kaçmayan sosyalistler, radikal demokratlar 1 Mayıs’ın artık somut
olarak karşı devrimci bir işlev gördüğünü; 24 Nisan’ı ikinci plana atmak;
demokratik görevleri mücadele hedefinden uzaklaştırma işlevi gördüğünü
söyleyip, “Türkiye’de 1 Mayıs 24
Nisan’dır” sloganıyla harekete geçmelidir.
Ancak bu takdirde 24 Nisan ve demokratikleşme gündeme taşınabilir.
Ancak bu takdirde, sınırlı güçler efektif olarak kullanılıp düşmanın en
yaralanabilir yerine yığılabilir.
Evet, ritüelleşmiş, demokratik görevlerden kaçmanın aracı
sistemin devamının aracı olmuş 1 Mayıs’a karşı, devrimci 24 Nisan.
Söyleneceklerin içeriği bir yana, 24 Nisan’ı
gündemleştirmenin kendisi bile devrimcidir. Bu rejimi, bu devleti, bu ulusun
Türklük ve Sünni Müslümanlıkla tanımlanmışlığını kökünden sarsar.
1 Mayıs’ta ise, en devrimci ve yıkıcı talepler ve sloganlar
bile 24 Nisan’ı gündemden düşürmenin aracı oldukları için sistemin devamına
hizmet eder.
Bütün Müslüman ve Türkleri (ve de kendilerinin birer
Müslüman ve Türk değil ama sosyalist olduğunu söyleyen Türklüğün varoluşunu
sorgulamaktan kaçan Türk sosyalistlerini) birer Demokrat olmaya; ilk elde 24
Nisan’ı gündemleştirmeye çağırıyoruz.
İster “Kutlu Doğum Haftası” (20 Nisan), ister “23 Nisan Çocuk Bayramı”; ister “1
Mayıs” olsun bütün bunlar 24 Nisan’ı unutturmanın ve gündemden düşürmenin
araçlarıdırlar.
Müslümanlar,
Kutlu Doğum Haftası’nın aslında Ermeni Katliamını
unutturmanın ve unutmanın birer aracı olarak tertiplenip gündemleştirildiğini
unutmayınız ve onu devletin bu komplosuna karşı “Kanlı Ölümleri Hatırlama
Haftasına” çeviriniz. Devleti onun kendi silahıyla vurunuz. Devletin ve
Diyanetin resmi Müslümanları olmaktan çıkıp, Müslümanlığın eşitlik ve merhamet
vazeden özüne dönünüz.
Türkler,
23 Nisan’ın 24 Nisan’ı unutturmak ve hafızalardan kazımak
için bayramlaştırıldığını unutmayınız. 23 Nisan’ı 24 Nisan’ı hatırlamanın bir aracına
çeviriniz. Türk olmaktan çıkıp birer Demokrat olunuz. Devleti onun kendi
silahıyla vurunuz.
Sosyalistler,
1 Mayıs’ı 24 Nisan, 24 Nisan’ı 1 Mayıs yapınız. Sadece
geriye kaçılmaz, ileriye de kaçılır. “Sosyalizm”, “sınıf” vs. diyerek ve de
böylece ileriye kaçarak, demokrasi düşmanı devletin bir aracı olmaya son
veriniz. Sosyalist olmanın ilk koşulunun tutarlı bir demokrat olmaktan
geçtiğini unutmayınız. Demokrat olmayan bir sosyalizmin her zaman Nasyonal
Sosyalizme yani en kanlı faşizmlerin aracı olmaya vardığını unutmayınız. 1 Mayıs’ı 24 Nisan’ı hatırlamanın bir aracı
yapınız. Onu kendi silahıyla vurunuz.
Ancak böyle 24 Nisan’ı unutma ve unutturmanın araçları 24
Nisan’ı hatırlamanın araçlarına dönüşürler.
Bu devlet kendi oyununa ancak böyle getirilebilir.
Ceza suçun cinsindendir.
Demir Küçükaydın
(Bu yazı 2013 yılında yazdığımız bir yazının kısaltılmış ve
biraz değiştirilmiş bir versiyonudur.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder