7 Ocak 2014 Salı

Oya Baydar’ın Eleştiriye Cevabı

Bir iki gün önce Sayın Oya Baydar’ın “Cumhurbaşkanlığı Korkuluk değildir Sayın Gül” başlıklı yazısını konu eden ve eleştiren bir yazı yazmıştım.
Sayın Oya Baydar bir cevap ve karşı eleştiri yazısı yazıp yolladı. Eklediği kısa notta:
“ İstersen kendine sakla istersen sitede yayımla. Yayımlayacak olursan lütfen tam metin olsun, belli bölümlerini çıkartma.” diyordu.
Hem Sayın Baydar’ın cevap hakkı; hem de okuyucunun Sayın Baydar’ın görüşlerini bilme hakkı nedeniyle, aşağıda Sayın Oya Baydar’ın cevabını olduğu gibi yayınlıyorum.
Demir Küçükaydın, 07 Ocak 2014 Salı

Oya Baydar’ın Cevabı:

5 Ocak 2014 Pazar

Cumhurbaşkanına Mektubu Nedeniyle Oya Baydar’a Açık Mektup

Değerli Hocam,
Siz benim İstanbul Üniversitesi Sosyoloji (Gece) Bölümü’nde hocamdınız.
Hazreti Ali’nin “bana bir kelime öğretenin kulu olurum” dediği rivayet edilir.
Elbette üzerimde hakkınız vardır.
Tam da bu hakkınız nedeniyle sizi bir öğrenciniz olarak uyararak, en azından bir parça borcumu ödemeye çalışayım.
Henüz İstanbul’a yeni gelmiş bir üniversite öğrencisiyken, genç ve sosyalist bir asistan olan sizin derslerinizi seve seve izlerdim.
Dün sizin Cumhurbaşkanına yazdığınız mektubu okuyunca[1], acaba bu Oya Baydar ile o insan aynı mı? Acaba bildiklerini mi unuttu? Hafıza kaybına uğramış olmasın diye düşünmeden edemedim. Bunun üzerine bu mektubu kaleme alma ihtiyacı duydum.

4 Ocak 2014 Cumartesi

“Gezi, İsyan Özgürlük” Kitabı ve “Gezi Hareketinin Sorunları”

Geçen Hafta, Gezi Hareketi ile ilgili kendi yazılarımızın bir derlemesi olan bir kitap çıkmıştı (“Gezi Direnişi Yazıları”).
Aynı günlerde Ayrıntı Yayınları arasında yine Gezi Hareketi üzerine birçok yazarın değerlendirmelerinden oluşan “Gezi İsyan Özgürlük – Sokağın Şenlikli Muhalefeti” başlıklı ikinci bir kitap daha çıktı.
Bu kitaba da aşağıda yer alan “Gezi Hareketinin Sorunları” başlıklı bir yazıyla katkıda bulunduk.
Derlemenin ithafı şöyle:
“Biz yazarlar bu kitabı Gezi sürecinde,
olaylardan etkilenip sağlığı bozularak ölen veya devletin güvenlik güçleri tarafından öldürülen Abdullah Cömert, Ali İsmail Korkmaz, Ahmet Atakan, Ethem Sarısülük, Medeni Yıldırım, Mehmet Ayvalıtaş, İrfan Tuna, Selim Önder, Serdar Kadakal, Zeynep Eryaşar’a,
gaz kapsülüne hedef olup yaralananlara,

3 Ocak 2014 Cuma

Menetekel (Günlerin Sayılı)

Menetekel” “Mene Mene Tekel Upharsin” sözlerinin kısaltılmış halidir. Aslında eski Akadçadaki bir kelime oyununa dayanmaktadır. Mene: ölçüldü, Tekel: tartıldı, U-parsin: bölündü demektir.
Tevrat’ın Danyal kitabındaki bu hikâyeyi, bu konuyu gündeme getiren Zaman gazetesi yazarı Ahmet Turan Alkan’ın anlatışına bakalım:
Babil kralı Belşassar (Baltazar diye bilinir), bir ziyafet esnasında salonun duvarına gövdesiz bir elin “Mene, tekel, ufarsin” kelimelerini yazdığını görür ve mânâsını öğrenmek için Danyal Peygamber’i çağırtır. Danyal Peygamber’in yorumu şöyledir: “Mene: Sayılı günleriniz sona erdi, Tekel: terazide tartıldınız ve eksik bulundunuz...”
 Üçüncü kelimeye elim elvermiyor: Hafazanallah!”(1 Ocak 2014

31 Aralık 2013 Salı

Bir Yıl Sonunda İnsan Türünün Kaderi Üzerine Düşünceler

İnsan türünün, Tarihin çok acımasız davrandığı; cılız omuzlarına kaldıramayacağı ağırlıkta yükler yüklediği belki de son kuşaklarıyız.
Birbirine zıt iki anlamda son kuşaklar.
Böyle yükleri yüklenmiş son kuşaklar anlamında veya insan türünün son kuşakları anlamında.
Türün son kuşakları olmamayı başarırsak böyle yükleri yüklenmiş son kuşaklar olabiliriz.
Evet, sadece toplumun değil, bir türün kaderi, önümüzdeki üç beş kuşağın sırtında.
Ama türün kaderini toplumsal yasalar; toplumun kaderini; değer yasası ve sınıf mücadelesinin yasaları belirleyecek.
Yani son duruşmada, türün kaderini belirleyecek olan ise, toplumun kaderi.