17 Haziran 2013 Pazartesi

İsyan, Yenilgi ve Gelen Terör

“Ber­lin’de dü­zen hü­küm sü­rü­yor”. Siz bu­da­la zap­ti­ye­ler! Si­zin “dü­ze­ni­niz” kum üze­ri­ne ku­ru­lu­dur. Dev­rim, da­ha ya­rın “zin­cir şa­kır­dı­la­rı için­de” aya­ğa kal­kacak, ve boru ses­leri ile, size deh­şet salacak şu mesajı verecek­tir:
“Var­dım, varım, var olacağım!”
14 Ocak 1919 - Rosa Luxem­burg


Spartakist ayaklanmasının bastırılmasından sonra ve daha sonra Hitler’in faşist kıtalarının ilk tohumları olan “Freikorps”larca öldürülmesinden bir gün önce, Rosa Luxemburg, yukarıdaki satırlarla son veriyordu son yazısına.
Gezi Parkı Direnişi’yle Türkiye’nin tarihinde görülmemiş ölçüde kitlelerin sokağa çıkışı, planlanmamış, kendiliğinden bir isyandı. Herkesi ve kendisini bile hazırlıksız yakalamıştı. Rosa’nın kehanetine uygun olarak, Devrim’in “Vardım, varım, var olacağım!” diyerek ayağa kalkışından başka bir şey değildi.
Yenilgiye mahkûmdu. Sadece hazırlıksız olduğu için değil, İsyan’la oynanmayacağını bilmediği için. Çünkü hafızanın yitirildiği bir dönemde, toplumsal mücadeleler tarihinin derslerini bilmeyen bir kuşakça, çocuksu bir saflıkla gerçekleşmişti.

16 Haziran 2013 Pazar

Direnişin Bayrağı

Sebep ve vesilenin farkını göstermek için verilen klasik bir örnek vardır. Saraybosna’da yapılan suikast Birinci Dünya Savaşı’nın sebebi değil vesilesidir; savaşın sebebi kapitalist ülkelerin arasındaki rekabet, Pazar ve hammadde kaynaklarının paylaşılmasıdır denilir.
Gezi Parkı ve bir parçacık yeşillik uğruna orada gençlerin verdiği mücadele de belki de bir devrime dönüşebilecek bu direnişin sebebi değil vesilesidir. Sebep ise çok daha derinlerdedir. Artık ulusu İslam ve Türklük ile tanımlamış, Kürtleri ve diğer dillerden olanları; Alevileri, diğer dinlerden olanları ve dinsizleri dışlayan ve ezen bu merkezi, bürokratik askeri mekanizma; yurttaşların haklarını onlara lütufmuş gibi gösteren ve onları istediği zaman ve yerde istediği gibi geri alabilen bu devlet ve toplumsal yapıdır.

15 Haziran 2013 Cumartesi

Yapılacak Tek Şey Direniş Kararı Alanları Desteklemektir Direnişin Başarısı İçin Çalışmaktır

İşçiler yine en önde ölenler oldular
Demirci Ethem Sarısülük - İşçiler yine en önde ölenler oldular
Biraz önce forumlarda alınan direniş kararı açıklandı.
Önce yanlış bir algıyı düzeltmek gerekiyor.
Bu kararı alanlar sol örgütler falan değil.
Şöyle bir yanlış algı var: orada çevreci, çiçekçi, böcekçi iyi aile çocukları var da Sol örgütler onların arasına girip veya hiçbir temsile dayanmadan örgütlülükleri ve tecrübeleriyle onları kendi istekleri yönünde yönlendiriyor. Durum bunun tam tersidir.
Örgütlü gruplar, fazla bir etkiye sahip değildir. Orada küçük propaganda çadırcıkları veya masalarından fazla bir etkileri yok ve belki buradan bize de birkaç radikalleşmiş genç düşer havasındadırlar. Ancak büyük olasılıkla tersi olacaktır, sol örgütlerden oradaki kendiliğinden harekete geçişler olabilir. Oradaki canlı hareketin dalgaları bu etkisiz ve küçük örgütleri aşındırır ve parçalar gibi görünüyor.
Öte yandan örgütlü sol gruplar (“Marjinaller”), olaya iyi kötü daha politik ve ülke ölçüsünde güçler dengesi bağlamında baktıklarından, direnişin sürdürülmesi halinde daha geniş güçlere ulaşılması, taktik geri adımlar atılabileceği, direnişin sırf orada kalmak olarak anlaşılmaması, güçlü bir konumda akıllıca manevralar yaparak toplumsal tabanın genişletilmesi gibi bir yaklaşım içindeler. Çünkü ağır yenilgiler tatmışlar, bu devleti ve onun şiddetini daha yakından biliyorlar.

14 Haziran 2013 Cuma

Devrim Günlerinin Sonuna Doğru

Devrim gibi bir şey olacağına dair ilk izlenimimi 31 Mayıs Cuma akşamı Tünel’de edindim.
O akşam Beyoğlu’nda Babil denen bir kültür kuruluşunda on parmağında on marifet olan değerli dostum Mehmet Tekirdağ’ın Kedi Yazısı adlı sergisinin kapanışına gidecektim. Kedi figürleriyle alfabenin tüm harflerini yapmıştı. Oradan da Taksim’e geçerim diye düşünüyordum. Polis’in gazlı saldırılarının haberleri geliyordu.
Kadıköy vapurundaki insanlar üçerli beşerli küçük gruplar halinde, her zamankinden daha az konuşuyorlar. Birbirlerine daha yakın duruyorlar. Bana mı öyle geliyor yoksa gerçekten mi böyle diye düşündüm. Eh bugün Cuma, oralara eğlenmeye gider İstanbullular. Polis’in saldırıları da sürdüğünden bir tedirginlik olabilir diye açıklamaya çalışıyordum.
Tünel. Binenlerin büyük bir bölümü Kadıköy vapurundan inenlerdi. Hıncahınç dolmuştu vagon ve hareket etmesi bekleniyordu. Birden bire genç bir kız, 16-17 yaşlarındaydı sanırsam, “gaza karşı limon var, isteyene verebilirim” dedi. Herkeste bir şok ve sessizlik. Bu şoku ve sessizliği görünce, bütün naifliğiyle

12 Haziran 2013 Çarşamba

Bir Resmi Okumak – Gençlerin Ayaklarıyla Oy Verdikleri Program


Bu resmi iyi okumak gerekiyor.
Dünkü ”Özgürlük Direnişinde Kader Haftası başlıklı yazımız ile bu resmi birlikte okumak gerekiyor.
Yazımızda aynen şunları yazıyorduk:
“Bu direnişe en geniş kitlelerin sahip çıkması ve sahip çıkanların genişlemesi için birtakım somut adımlar atmak gerekiyor.
Bunun için.
·         Kürt Özgürlük Hareketi, tıpkı Newroz’da yaptığı gibi,  bütün güçlerini ve örgütlenme yeteneğini harekete geçirerek tüm Türkiye’de özellikle de Gazi Parkı’nda en geniş katılımla bütün ağırlığını koymalıdır. Kürt hareketine böyle davranması çağrısında bulunuyoruz.
·         Sadece Kürtler değil, tüm Demokratlar, egemen Türk bayrağı ve Atatürk vurgusun geniş kitleleri itici ağılığına karşı, Kürt Bayrağı ve Öcalan posteri taşımalıdır. Bununla paralel olarak, Atatürk ve Türk Bayrağına karşı olunmadığı, onları taşımanın da bir hak olduğu, ama Öcalan Posteri ve Kürt renkleri taşımanın da bir hak olduğu, bu hakkın savunulduğu vurgulanmalıdır.