24 Ocak 2022 Pazartesi

“Terra incognita”ya Uzaydan Bir Bakış (Marksizmin Yeniden İnşası – 02)

Birinci yazının sonunda, “önce kuşbakışı son yirmi yıldaki çalışmalarımın hangi sorunlara bağlı olarak, nerelerden nerelere gittiğini, nerelerde yoğunlaştığını, hangi çıkmaz sokaklara saptığını vs. kısaca açıklayalım” diye sözü bağlamıştık.

Bu yazıda, daha sonra daha ayrıntılı olarak ele alacağımız konulara ve sorunlara, yukarıdan “kuşbakışı” hızlıca bir göz atalım. Atalım ki sonra konu ve sorunların bütün içindeki yeri kaybolmasın, ağaçlardan ormanı görememe durumuna düşülmesin.

Ama önce karşı karşıya bulunduğum çok temel soruna ilişkin birkaç söz.

Kullandığım kavramlar, örneğin Millet, Milliyetçilik, Din, Tarikat, Mezhep, Toplum gibi herkesin de kullandığı kavramlar.

Ama bu kavramlara benim yüklediğim anlamlar ile bugün yaygın olarak insanların onlardan anladıkları tamamen farklıdır. Bu tamamen farklı anlamlar esas olarak şöyle bir farklılıkla tanımlanabilirler: Herkes bu kavramları normatif kavramlar olarak kullanıyor. Normatif, yani toplumu ve ilişkileri düzenleyen kavramlar olarak kullanıyor. Ben ise bu kavramları sosyolojik olgular karşılığı ve analitik kavramlar olarak ve sosyolojik analiz sonucu ortaya çıkan sosyolojik anlamlarıyla kullanıyorum. Yani ortada normatif ve analitik zıtlığı var.

17 Ocak 2022 Pazartesi

Politik Mücadele ve Bilim (Marksizm) - (Marksizmin Yeniden İnşası - 01)

İhtiyaçların bilimlerin ilerlemesine yüz üniversiteden daha fazla etki yaptığı Engels’in de ifade ettiği bir olgudur.

Hatta bu önermeyi bir sosyolojik yasa olarak, genel eğilimi ifade eden bir teorem olarak tanımlamak daha da doğru olur.

Bu öyle derinden bir ilişkidir ki, iki milyon yıl boyunca taş baltanın neredeyse hiç değişmeden aynı kalması, Sümerlerden modern kapitalizme kadar, yani şunun surası birkaç yüz yıl öncesine kadar, binlerce yıllık uygarlık tarihi boyunca, tekniğin ve doğa bilimlerinin çok sınırlı gelişmesi ve nihayet son birkaç yüzyılda ise artan bir ivmeyle devasa gelişmesi, bu tamamen ters gibi görünen genel eğilimler bu yasayla açıklanabilir.

Ancak sadece doğa bilimlerinin ve tekniğin değil, Marksizmin, yani toplum biliminin evrimi de bu yasanın çerçevesinde açıklanabilir.

Marksizm bir “akademik disiplin” değil, bir bilim, toplum bilim (sosyoloji) olduğu için, yani ezilenlerin mücadelelerine kendini veren insanların, (ki bu insanlar da yine, var olan, yaşanan toplumsal gerçeklikle olanaklı ve gerekli olanlar arasındaki çelişkilerin bir sonucu olarak ortaya çıkarlar, bu çelişki nedeniyle insanlara ve ezilen sınıflara bir şeyler “yanlış”, “akıl ve ahlak dışı” olarak görünmeye başlar) bu mücadelelerinde değiştirmeye çalıştıkları toplumsal gerçekliği anlama ve açıklama çabalarının bir aracı olduğu için, bu mücadelelerin ihtiyaçlarına bağlı olarak evrim geçirir ve ilerlemeler sağlar.

8 Aralık 2021 Çarşamba

Demirtaş’ın Yazısının Düşündürdükleri (Türk Milliyetçileri ve Kürdistan Solu veya Alışılmış İfadesiyle: “Türk Solcuları ve Kürt Hareketi”)

 

Bugün Selahattin Demirtaş’ın Yeni Yaşam’da yayınlanan Aynı Halaya Durmak İçin” yazısını okurken içim acıdı.

Hele son cümlesi: “HDP’nin, bizlerin solun neresinde durduğunu merak edenler önyargı ve kronik üsttenci bakıştan arınarak bulundukları yerin soluna bakarlarsa bizi orada göreceklerdir. Bu sol için kaygılanacak değil, gurur duyulacak bir durumdur” diye yazıyordu. Birçok yayın organı da bu cümlenin en vurucu yanını öne çıkarmıştı. Örneğin Duvar: “Demirtaş: ‘Bulunduğunuz yerin soluna bakarsanız bizi görürsünüz”ü başa almıştı. Artı Gerçek: “Selahattin Demirtaş’tan TKP’ye sol yanıtı” başlığından sonra haberin başında yine aynı sözleri öne çıkarmıştı.

“Bunda içi acıtacak ne var? Demirtaş TKP ve benzerlerine isim vermeden de olsa hak ettikleri cevabı vermiş” denecektir.

Ve bunu diyenlere de içim acıyacak.

Neden?

29 Kasım 2021 Pazartesi

Sosyalistler Niçin “Sınıf” Değil de “Kimlik Politikası” Yapmalıdırlar? (Erken Seçim, Demirtaş’ın Soruları, A. D. Topuz’un “Alevilik, kimlik ve eşitlik” Yazısı Üzerine)

 

Aslında bu yazıda kısaca erken seçim konusunu ele alıp, erken seçimin, sadece iktidarın değil, muhalefetin de çıkarına olmadığı; ama erken seçim istermiş gibi yapmanın muhalefet partilerinin (ve de iktidarın) çeşitli derecelerde çıkarına olduğu; bunun söz ve davranışlarda nasıl ifadesini bulduğu; gerçekten böyle niyeti olan bir partinin veya hareketin nasıl, hangi parolalar ve mücadele biçimleriyle hareket edeceği veya etmesi gerektiği konusunu ele alacaktım.

Ancak bu analizden şu an kendi davranışımın ne olması gerektiğini düşününce, nasıl olsa olayların gelişimini etkileme gücüm olmadığı ve olayları yorumlamakla yetinmenin gazetecilerin işi olduğundan hareketle, bu konuyu değil de örneğin, olası bir seçime ilişkin olarak, Demirtaş’ın Türkiyeli solculara basit sorular sorup, soruları(n)a basit yanıtlar[i] istediği soruları ve cevaplarım üzerine yazayım bari, böylece Demirtaş’ın mektubunun tartışılmasına ve „gündem olmasına“ da bir katkım olabilir diye düşündüm.

25 Kasım 2021 Perşembe

Helalleşme Yetmez (Ama Tam Aksi Anlamda): İktidara Barışçıl bir İktidar Değişimine Razı Geldikleri Takdirde Hukuki Yollara Başvurulmayacağına Dair Bir Teklif de Yapılmalıdır

 


Helalleşme üzerine yazılmamış bir şey yok.

Ama neredeyse hepsi demokratikleşme yolunda iyi gelişmelerin bir başlangıcı, daha ileriye gitmek için bir adım, Türkiye’nin bu kutuplaşmadan çıkması için gerekli bir adım vs. olarak görüyorlar ve öyle destekliyorlar.

Biz ise başka bir gerekçeyle geriye doğru atılması gereken ikinci bir adımın ilk adımı olması gerektiğini düşünüyor ve bu anlamda olumlu bir gelişme olarak değerlendiriyoruz

Ne demek istiyoruz?

Hellaleşme iktidarı köşeye sıkıştırması, hareket alanını daraltması, tecrit etmesi nedeniyle olumludur. Sonuçları konusunda hiç hayale kapılmamak gerekir. Bu politika “demokratikleşme” veya “hukukun geri gelmesi” veya “parlamenter sisteme geçilmesi” vs. ile sonuçlanacağı için değil, (böyle olmayacaktır. Bunu sağlayacak program, güçler vs. yok) çok daha kötüye doğru bir gidişi engelleme yönünde bir hamle olduğu için olumlu bulunabilir.