7 Mayıs 2018 Pazartesi

Demokratlar ve Seçimler – Teori, Program, Strateji, Taktikler


Başlığa “Demokratlar ve Seçimler” dedik ama sosyalistler aslında en tutarlı demokratlar olduğundan veya olması gerektiğinden ve sosyalist olmadan da tutarlı demokrat olunamayacağından “Sosyalistler ve Seçimler” diye bir başlık atmak da yanlış olmazdı.
Bir Marksist olunmadan tutarlı bir sosyalist de olunamayacağından başlık “Marksistler ve Seçimler” diye de atılabilirdi.
Bu böyle daha da uzatılabilir. Bu bağlamda önemli de değil.
Bu satırların yazarı, bugün dünyada bulunan bütün sosyalistler ve Marksistler karşısında farklı bir programı savunuyor.
Bu farklı program da farklı bir teorik temele; Marks’ın attığı temel üzerinde geliştirilmiş, dünkü yazıda kısaca evrimi özetlenmiş, bir tarih ve toplum teorisine dayanıyor.

6 Mayıs 2018 Pazar

Marks’ın Doğumunun 200. Yılında Marksizm’in Evrimi Üzerine


Bugün 5 Mayıs, Marks 200 yıl önce bugün doğmuş.
Muhtemelen her yerde Marks’ın hayatı üzerine yazılar çıkacak; Marksizm’in yaşadığı ölmediği söylenecek. Ama bu Marksizm’in yaşadığını söyleyen anmalar, sempozyumlar, yazılar vs. Marks’ın öldüğü yargısının fiili birer kanıtı gibi olacak. Bir ritüel, bilinenlerin tekrarı, Marksizm’i geliştirmeyen dogmatik metinler ve sözler olmaktan öteye gidemeyecekler.
Biz ise bu kısa yazıda, ritüelleşmiş, dogmatik Marks anmalarından farklı olarak Marksizm’in evrimini kısaca ele alıp, onun gerçekten yaşadığının kanıtını sunalım.
Ama önce Marksizm nedir sorusuna doğru bir cevap verelim. Çünkü Marksizm bizzat Marksizm’in ne olduğuna ilişkin tanımlarla daha doğmadan öldürülmektedir.
Marksizm’i kimi bir “dünya görüşü”, kimi bir “ekonomi politik öğretisi”, kimisi bir “felsefe”, kimisi bir “ideoloji”, kimisi sosyolojiler içinde “ekonomiye ağırlık veren bir syoloji ekolü” olarak tanımlar.
Marksizm bunların hiçbiri değildir.
Marksizm Toplum’un, Toplumun Tarihinin Bilimidir. Biricik “Sosyoloji”dir.

2 Mayıs 2018 Çarşamba

HDP’nin Dışlanması İyi Olmuştur


28 Nisan’da bir darbe yapıldı. Helikopter Darbesi diyelim biz buna. Helikopter Senfonisi vardır, Helikopter Darbesi neden olmasın? Erdoğan-Ergenekon ittifakı, Genelkurmay Başkanı ve Kalın’ın helikopterle Gül’ün evine gidişiyle bir darbe yaptı.
Bu darbeyi HDP engelleyebilirdi.
HDP başından beri “tüm olanakları zorlayarak olabildiğince çok ve farklı eğilimlerde aday gösterelim ve Erdoğan’ın diktatörlüğüne karşı direnişin destekleyeceği adayı halkın belirlemesine olanak sağlayalım” diye ayrı bir stratejiyle muhalefetin ve halkın önüne çıksaydı, hem bir paradigma değişimi yapardı, hem de bu duruş CHP’nin başını çektiği gizli pazarlıklarla ortak aday anlayışının karşısında demokratik bir yöntemle aday belirleme olarak çıkardı.

1 Mayıs 2018 Salı

Gezi'den 1 Mayıs'a, 1 Mayıs'tan Gezi'ye (2014 Yılından Gezi ve 1 Mayıs Bildirisi Üzerine Bir değerlendirme)


Bazı forumlar 1 Mayıs için aşağıdaki bildiriyi yayınlamış bulunuyorlar. Öncelikle bu metni eleştirimizin bir nesnesi ve hem de bir ibret belgesi olarak aşağıya aktarıyoruz:
GEZİ’DEN 1 MAYIS’A HER YER TAKSİM HER YER DİRENİŞ
Bizler Gezi direnişinin devamı olan forumlar olarak, forumlara katılan işçiler, emekçiler, üniversiteliler, liseliler, kadınlar, LGBT’ler olarak, tüm ezilenler olarak 1 Mayıs’ta Taksim Meydan’ında olacağız!
Haziran ayaklanmasında Taksim’e giren ve Gezi Parkı’na inşaat yaptırtmayanlar,
AKP’nin sıfırlanamayan paraları ortalığa saçıldığında, yolsuzlukların, adaletsizliklerin, hırsızlıkların karşısında sokaklarda, meydanlarda omuz omuza verip hükümeti istifaya çağıranlar, forumlarında gerçek demokrasiyle mücadeleyi, direnişi sürdürenler olarak herkesi 1 Mayıs’ta Taksim’e çıkmaya çağırıyoruz…
1 Mayıs’ta hepimiz birer Ali İsmail, Mehmet, Medeni, Ahmet, Ethem, Abdullah, Hasan Ferit ve Berkin olup tüm meydanları birleştiren o sloganı hep birlikte daha güçlü haykıracağız:
“Her Yer Taksim Her Yer Direniş!”.

28 Nisan 2018 Cumartesi

Son Kez “Çok ve Çeşitli Aday” ve “Sıfır Baraj” Üzerine


“Seçim” denilen “Erdoğan’ın tek adam diktatörlüğü mü bu diktatörlüğü engellemek mi?”; “savaş kaybetmek mi, savaşı kaybetmeyi engelleyecek bir muharebeyi kazanmak mı?”  plebisiti diyebileceğimiz sürece girildiğinden beri ilk turda hedefin yüksek katılım, bunun için de muhalefetin içindeki birbiriyle uzlaşmaz, birini kazandığında diğerini kaybettirecek çelişkilerden dolayı bir paradigma değişimi de sağlayabilecek; olabildiğince çok ve çeşitli aday göstererek her eğilimin olabildiğince yüksek oranda oy vermesinin sağlanmasına yönelik bir strateji öneriyordum.
Buna karşılık partiler, yazarlar ve ortalama seçmenler birinci turun bu özgül niteliğini göz ardı ederek ortak bir aday üzerinde yoğunlaşmayı esas aldılar.
Şu an itibariyle bir ortak adayda anlaşılamayacağı anlaşılmış ve neredeyse kesinleşmiş durumda görünüyor.