28 Temmuz 2014 Pazartesi

Seçimler ve Marksistler

Seçimlere İlişkin Radikal Demokrasi E-Mail Grubuna Bir Açıklama

Yazılarımın anlaşılmasında bazı sorunlar var. Onları paylaşan bircok arkadaş bile sadece kendi pozisyonuna bir destek bulduğu için paylaşıyor. Onları hizmet ettiği amaç açısından bir değerlendirmede bile bulunma gereği duymuyor. Bu nedenle kısa bir açıklama yapayım.
Ben bir Marksistim ve Marksist geleneğin tarihsel birikimine dayanarak yazıyorum. Ama bu birikimin, piyasadaki diğer Marksistlerin bilip yaydıkları Marksizmle ilgisi yoktur.
Yazılarımı da bu gruba bilgi babından yolluyorum. Yoksa bu grubun üyelerinin Marksist olmadığını ve olması da gerekmediğini biliyorum.
Aksine Marksist olmayanların, liberallerin, Müslümanların, Alevilerin, Kürtlerin bu grupta yer alması için her zamanen önde çaba göstermeye de çalışıyorum.
Öte yandan aynı zamanda her Marksistin tutarlı ve radikal bir demokrat olduğu veya olması gerektiğini de düşünüyorum. Hatta Marksist olmadan tutarlı bir demokrat olunamayacağını da düşünüyorum.
Bizzat bu düşünce de piyasadaki Marksistlerce pek kabul görmemiş ve unutulmuş bir düşüncedir.

27 Temmuz 2014 Pazar

Kara Delik

Herhangi bir gidişin (prosesin, sürecin) sonuçlarının kendini ortaya çıkaran koşullar ve nedenler üzerindeki karşı etkisinin incelenmesi diyalektiğin özüdür. Ama bunun için de öncelikle evrenin bir şeyler toplamı değil bir süreçler karmaşası olduğuna dair bir kavrayış gereklidir.
Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesi ve fiili bir başkanlık sistemine geçişini veya bu seçimlerin olası sonuçlarını da bu yöntemle ele almak gerekir.
Elbette Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olması, bir kişinin yerine başka bir kişinin gelmesi; aslında çok farklı olmayanlar arasındaki bir değişim olarak görülebilir. Gerçekten de Gül veya İhsanoğlu, dünyaya bakışları Erdoğan’dan çok farklı kişiler değildirler.
Ancak bu seçim kişilerin değil de farklı iki yapının; dolayısıyla bu yapılara ilişkin politikaların seçimidir.
Böyle bir durumda, ezilenlerin seçime adayların kişilikleri ve eğilimleri olarak değil, onların temsil ettiği veya hedeflediği yapılardan hangisi bana daha geniş hareket olanakları sağlar diye bakması gerekir.

24 Temmuz 2014 Perşembe

Cumhurbaşkanlığı Seçimleri ve Boykot

Devrimciler ve sosyalistler, tam da seçimlere fazla bir değer vermedikleri için, seçimlerle değil gerçek kitlesel mücadelelerle önemli toplumsal değişiklikler sağlanabileceği için; seçimleri gerçek mesajlarını iletmek için bir imkân olarak gördükleri için, kime oy verileceği sorununda geniş bir taktik esneklik gösterirler.
Ama “gerçek mücadeleler alanlarda verilir, sokaklarda verilir”; “hiç birine mecbur değiliz” deyip de ondan sonra boykot çağrısı yapmak, aslında seçimlere fiilen çok büyük bir değer atfetmekten başka bir anlama gelmez.
Tam da büyük bir önem atfetmediğimiz için, seçimleri, bizlere daha fazla hareket alanı sağlayacak; karşı tarafı zayıflatacak veya hareket alanını küçük de olsa daraltacak taktik hamleler için iyi bir imkân olarak görürüz.

18 Temmuz 2014 Cuma

Radikal Demokratlara veya Gerçekten Demokratlara Çağrı

Demokrat ya da Demokrasi sözcüğünün başına “gerçekten” ya da “radikal” gibi bir sıfatı koymak gerekiyor. Çünkü her şey gibi kavramlar da zamanla eskiyor ve esas anlamını yitiriyor.
Demokrasi kavramı bugün artık, tamamıyla politik alana ilişkin, yani devlete, yönetime ilişkin bir anlam kazanmış bulunuyor; ayrıca bu sınırlama içinde de liberal veya parlamenter bir rejim anlamına geliyor.
Hâlbuki demokrasi özünde, toplumun yapısıyla ilgili; o yapı bağlamında da toplumun kimleri kapsayacağına, kimlerin ilişkilerini düzenleyeceğine ve nasıl düzenleyeceğine ilişkin bir kavramdır. Yani demokrasi aslında bir dindir.
Bu bağlamda örneğin bir “Türk Demokrasisi” olamaz. Bir topluluk veya daha somut olarak da bir ulus Türklükle (veya Fransızlıkla veya Kürtlükle) tanımlanmışsa devletin işleyişi ne kadar “demokratik” olursa olsun, bu demokrasi tıpkı eski Yunan kentlerindeki demokrasi gibi; köle sahiplerinin ya da partricilerin demokrasisi gibi; Türklerin Demokrasisi olur. Türklerin Demokrasisi ise Türk olmayanların eşit haklardan yoksunluğu anlamına gelir. Dolayısıyla demokrasinin özündeki biçimsel eşitlik fikrini ve idealini yok eder ve onunla çelişir. “Türk Demokrasisi” “Köşeli Daire” gibi bir saçmalık veya oksimorondur.

14 Temmuz 2014 Pazartesi

Türkiye’de İslam ve Sol

Bayram Koca’nın derlediği “Türkiye’de İslam ve Sol” başlıklı kitap bu günlerde, Vivo Yayınevi tarafından, yayınlanmış bulunuyor. Kitaba çeşitli görüşlerden yirmi kadar yazar katkıda bulunmuş. Biz de “Marksizm, Dine Bakış ve Türk Solu”  başlıklı bir yazıyla katkıda bulunduk. Kitabın yayınlanması vesilesiyle, yazımızın vuruş ve sayfa sınırlamalarından arınmış daha geniş bir versiyonunu okuyucuya sunuyoruz.
Küçük bir kitap boyutundaki bu versiyonu pdf olarak şu adresten de indirmek mümkündür:
14 Temmuz 2014 Pazartesi
Demir Küçükaydın