Gross’u görünce John Steinbeck’in göçmen işçileri anlattığı İnsanlar ve Fareler’indeki Lennie gelirdi aklıma. Rıza Dayı, Lennie gibi geri zekalı değildi. Ama o dev gibi adamın, sürekli gülen yüzü ve gözleri vardı. Gözlerinde de hiçbir zaman yaşlanmayan ve eskimeyen bir masumiyet ve hayat karşısında duyulan bir şaşkınlık ve hayret; ifadesi güç bir safiyet.
20 Şubat 2013 Çarşamba
Gross’un (Rıza Dayı) Ardından
Gross Almancada büyük demektir. Rıza Dayı fiziksel olarak çok büyük bir insandı. Muhtemelen Almanlar ona bu nedenle Gross demiş; sonra da Türkiyeli arkadaşları, hatta eşi bile Gross diye hitap etmeye başlamış olsa gerekti. Bizler onunla konuşurken Rıza Dayı der, ama onun hakkında konuşurken genellikle kimi kastettiğimiz daha belirgin ve kolaylıkla anlaşılsın diye Gross derdik.
27 Ocak 2013 Pazar
14 Ocak 2013 Pazartesi
10 Ocak 2013 Perşembe
Sakine Cansız’ın Ardından
Sakine Cansız’ı ilk kez nerede ne zaman gördüm ve tanıştım hatırlamıyorum. Ama adını duyar bilirdik.
Muhtemelen Öcalan’ın kaçırılışından sonra Hamburg’ta kurduğumuz “Öcalan’ın Yaşamını Savunmak İçin Türk Girişimi”nin hazırladığı toplantı ve tartışmalar esnasında olabilir. Kendiliğinden, işgüç içinde bir tanışma gerçekleşmiş olmalı.
Sonra 2005 yılında Hamburg’ta tertiplediğimiz, konuşmacılar arasında Ertuğrul Kürkçü, Haluk Gerger, Ragıp Zarakolu’nun da bulunduğu toplantıda Sakine Cansız da bir konuşmacıydı. Konu: “Büyük Ortadoğu Projesi ve Sosyalist Strateji” idi. Örgütünün görüşlerini formüle etmişti. Elbette Ortadoğu konu olunca Ortadoğu’nun en büyük, hem demokratik karakterli; hem de gerillaları ve milyonlarca taraftar ve destekleyicisi bulunan bir hareketinin önde gelen bir üyesinin ne diyeceği önemliydi.
5 Aralık 2012 Çarşamba
Kültürel Önyargılar, Bilim, Engels ve Emek Kategorisi
Bir süredir Kıvılcımlı Sempozyumu bağlamında Hikmet Kıvılcımlı’nın Maymundan İnsana geçiş sürecine ilişkin yazdıklarının, gerek olgular gerek genellemeler düzeyinde, en son bilimsel araştırmalar ışığında ne ölçüde geçerli olduğu üzerine bir yazı hazırlıyordum. Bu dönemi ele alırken, elbette Kıvılcımlı aynı zamanda Engels’in sadık bir talebesi olduğundan, bu döneme ilişkin olarak Engels’in yazdıklarının da bir kontrolü, dolayısıyla Engels’in de bir eleştirisi oluyordu.
Engels’i ve yanlışlarını ele alınca bunun bir yan ürünü olarak aşağıdaki gibi bir yazı da çıktı. Bu yazı aynı zamanda Kıvılcımlı’nın da bir eleştirisi içermekle birlikte, konu doğrudan Kıvılcımlı değildir. Engels örneğinde kültürel önyargılar, değerler ve bunların etkileri üzerine bir yazıdır. Ama sadece bu kadar değil, Marksizmin en temel kavramlarının yeniden tanımlanması ve bunların mantık sonuçlarına götürülmesi üzerine de bir yazıdır. Benim bile şaştığım sonuçlar ortaya çıktı.
Bir yan üründür bu yazı ama sanırım esas üründen daha önemlidir.
İlginç bulunacağını sanıyorum.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)