Kobane direnişi etrafındaki gelişmeler birden bire baş
döndürücü bir hız kazandı. Kobane, sadece IŞİD’e karşı değil; şimdiden Türk
Devleti ve Hükümetine karşı da bir zafer kazanmış bulunuyor. Bu zafer elbette
Kürt Özgürlük Hareketi’nin ve Kobane’de direnen savaşçıların bir zaferidir.
Bu zaferde kritik nokta ve kırılma, Türkiye’deki “Serihildan”dı.
Kobane’deki direnişle Kitlelerin hareketi birleşince, bütün hesaplar altüst
oldu. Tarih boyunca bütün hesapları zaten ezilenlerin kitlesel hareketleri ve
kahramanca direnişleri alt üst eder.
Ancak bir muharebeyi kazanmak savaşı kazanmak değildir.
Savaş yitirilebilir. Türkiye’nin hamlesi, yeni bir savunma ve saldırı mevziine
çekilmesinden başka bir şey değildir.
Sevinmek için çok erken.
Çünkü Osmanlı’da oyun çok.
Çünkü ABD, bütün tarih boyunca gelmiş ve geçmiş imparatorluklar
gibi, “fıtratı gereği” bölüp, parçalayarak dünyada egemenliğini sürdürebilir.
Bu bölmeler ve bölünmeler de ister istemez günümüzde özellikle
diller ve dinler üzerinden yapılır. Dillere ve dinlere kör bir demokratik ulusçuluk
buna karşı bir savunma mekanizması sunar; ama henüz ne Kürt Özgürlük Hareketi;
ne de dünyadaki demokrat ve sosyalistler böyle bir programa sahip değildirler. Henüz
dilleri ve dinleri eşit politik birimler olarak tanıyarak çözmekten; dille ve
dinlere körlüğe, yani onları politik olmaktan çıkarmaya geçebilmiş değiller.
Bu durum, olası bir demokratik ve devrimci yükselişin en
yaralanabilir yanı olmaya devam ediyor. Bizim bütün çabalarımız da uzayın sağır
boşluklarında kaybolup gitmekte. Ama yine de Kobane’dekilerin umutsuz durumda
direnmeye devam etmeleri gibi; dinleyen varmışçasına çabalara devam etmek
gerekiyor.
*
Kobane’de ve Rojava’nın, bu yaralanabilir biçimiyle bile,
birleştirici, dolayısıyla “tehlikeli” bir örnek olma özelliği var.
Bu durumda, YPG’ye, Kobane’ye veya Rojava’ya veya Kürt
Özgürlük Hareketi’ne, ABD veya diğer zengin ülkeler tarafından veya bölge
ülkeleri tarafından, verilecek her destek veya fiilen destek anlamına gelecek
her davranışa, aynı zamanda onu çizgisini değiştirmeye; baskı altına almaya
yönelik bir davranış eşlik eder ve edecektir.
Bu nedenle günlerdir, ABD yetkililerinin hala Kobane’nin
düşebileceğinden söz etmelerinin nesnel bir durum tanımlamasından öte, bir
mesaj anlamı taşıdığı üzerinde duruyorduk.
Bütün mesajlar aynı mealde devam ediyor. Birkaç örnek:
ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, “silah yardımı ABD politikasında bir değişiklik değildir. Krize anlık
bir cevaptır” diyor örneğin.
Yani acil bir durumda yapılan geçici bir iş. Bundan sonra düzenli bir silah yardımı söz konusu olmayabilir. Yani IŞİD Kobane’nin boğazına dayanmış bir bıçak gibi durabilir.
Yani acil bir durumda yapılan geçici bir iş. Bundan sonra düzenli bir silah yardımı söz konusu olmayabilir. Yani IŞİD Kobane’nin boğazına dayanmış bir bıçak gibi durabilir.
Gerçekten Kobane’ye yardım etmek isteyen başka yerlerde IŞİD'e
saldırarak Kobane’deki güçlerin başka yerlere çekilmesine yol açardı. Askeri
olarak YPG defalarca savaşçıya değil, savaş malzemesine ihtiyaç olduğunu
söyledi ve söylüyor.
Bütün bunlar yapılmıyor ve Barzani’nin peşmergeleri Kobane’ye
yollanıyor: ABD’nin özel eğittiği Kürt birliklerinin Kobane’ye yola çıktığı
yazılıyor; Hatta Türkiye’nin Peşmerge’ye geçiş izni vererek, bu işten karlı çıkabileceği
yolunda yorumlar yazılıyor.
Türk devleti ve hükümeti bu mesajları alıp, aniden Barzani’ye
bağlı Peşmergelerin geçişine izin vererek, kendi açısından hemen ABD’yle uyumlu bir strateji
değişikliğine geçmiş bulunuyor.
Bu izin, Kobane’nin kurtuluşuna yönelik değildir; Kobane’deki
YPG’yi baskı altına alacak ve sürekli şahta tutacak; kendi politikalarının
aracı olacak bir güce destektir.
Kobane’deki YPG’liler de gerekli uyanıklığı göstererek bize
Peşmerge değil, silah lazım diyerek bu oyuna direnecekleri sinyalini verdiler.
Ancak bu hamle, Türkiye’nin ABD’ye şöyle demesine olarak
sağlayacaktır. “Bakın, başka güçleri istemiyorlar, bunların niyeti bozuk. Silah
yardımını Barzani’nin güçlerinin geçmesine izin verirlerse yapın.”
ABD elbet Türk devleti ve Hükümeti gibi bir gücü kolay kolay
silmez ve silmek istemez. Ayrıca kendi çıkarına da uygun değildir YPG veya
Rojava’nin çizgisi.
Evet, YPG şu an Suriye’de en prestijli ve Obama’nın ihtiyacı
olan başarıları ona çok küçük bir fedakârlıkla sunabilecek tek örgüt ve güçtür
ve bu nedenle onu da kolay çiğneyemez ama hem Müttefiki Türk devletini hem de
kendisinin uzun vadeli çıkarlarını da gözetecektir.
Bu nedenle, YPG kısa zamanda IŞİD’e ağır bir darbe indirip,
kuşatmayı kaldıramaz ve savaş uzarsa, hem Türkiye’den hem de ABD’den, Barzani’nin
peşmergeleri gibi güçlere yol verilmesi için ciddi baskılarla
karşılaşabilecektir. Böyle bir gerilimde IŞİD, YPG’nin boğazına dayanmış bir
bıçak işlevi görecektir.
Yani ilerde IŞİD’e bombardıman azalabilir. YPG’ye ikinci bir
silah yardımı gelmeyebilir ve durum tekrar kritik bir hal alabilir.
Epeyce zayıflamış olmakla birlikte bütün bu olasılıklar
kapıda beklemektedir. Bu nedenle en küçük bir rehavete kapılmamak gerekir.
Tekrar edelim. Türk devletinin Peşmerge’ye yol vermesi,
aslında IŞİD’e karşı savaşa destek değil; YPG’nin ilerleyişine karşı bir güç ve
cephedir.
Daha önceki yazılarımızda, Stalingrad zaferinin dünyada
devrimci bir kabarışa yol açtığından; öte yandan Normandiya çıkartması ve Batı’da
cephe açılmasının Hitler ordularını dağıtmaktan ziyade, Sovyet ordularının
ilerleyişini durdurmak amacıyla yapıldığından söz etmiştik.
Durum benzerdir. Türkiye’nin Peşmerge’ye izin vermesi, IŞİD’i
saf dışı etmek için değil; YPG’nin ilerleyişini ve zaferini engellemek için bir
hamledir. Düşmancadır.
Ancak artık strateji değiştirmiştir; eski stratejisi iflas
etmiştir. Türk devleti ve hükümeti bu düşmanlığını 48 saat öncesi gibi açıkça
ilan etmemekte; dost gibi görünerek, kuzu postuna bürünerek yapmaya
çalışmaktadır.
Dolayısıyla Barzani Peşmergelerinin oraya gitmesine karşı
direnmek gerekmektedir. Silah ve YPG’ye katılacak gönüllülerden başkasına
itiraz edilmelidir.
Kürtlerin birliği falan diyerek bunu alkışlamak, tam bir
aymazlık olur. Kobane direnişini arkadan vurmak olur.
Bu nedenle Türkiye’deki demokratik muhalefete çok büyük bir
görev düşmektedir. Nasıl “serihildan” ile bu oyunu bozduysa bu oyunu bozmaya da
hazır olmalıdır.
*
Aslında IŞİD sıkışmış durumdadır ve gerçekten çok ağır bir
yenilgi de alabilir. Bir yandan boş arazide Amerikan Bombardımanı vardır. Bundan
kaçıp şehre sığındığında veya yüklendiğinde ise YPG’nin savaşçılarının ateşiyle
karşılaşmaktadır. İki ateş arasındadır. Kesin bir askeri yenilgi için koşullar
vardır.
YPG eşitliği ya da biraz üstünlüğü sağlayacak biraz ciddi
bir askeri malzeme desteğiyle bile bu zaferi elde edebilecek durumdadır.
Ancak anlayabildiğimiz kadarıyla, ABD de böyle ani ve kesin
bir zafer istememektedir. Daha doğrusu durumu çelişkilidir. Bir yanda Obama’nın
bir zafere ihtiyacı vardır ve bunu ona ancak Kobane ve YPG verebilir. Ama bunun
sonucunda hiç de istenmeyen bir devrimci kabarışın yolu açılabilir ve Türkiye
gibi bir müttefik uzaklaştırılabilir. Bu nedenle ABD’nin diplomatik, politik ve
askeri harekâtları bütün bu farklı çıkarlar arasında ince bir ipte oynayan
cambaz gibi kendisi açısından optimum dengeleri gözetmektedir. YPG’yi de
karşıya alamaz, yüzüstü bırakamaz örneğin.
O halde kendi dışındaki güç değişmeleri de ABD politikasının
şu veya bu yöne eğilmesinde belirleyici olacak demektir bu. Kobane bunun
örneğidir. Başlangıçta ABD Kobane’ye önemsiz ve yenilgiye terk edilebilecek bir
yer olarak bakıyordu. Direnişin uzaması ve Türkiye’deki Sokak hareketleri tavrını
değiştirmeye zorladı. Tavır değişince bombardıman başlayınca birden ihtiyaç olan
zaferin çok ucuza ve az bir fedakârlıkla kazanılabileceği bir durum ortaya
çıktı. Ayrıca bu durum Türkiye gibi ayak sürüyenleri hizaya getirmek için de
kullanılabilirdi. Bir taşta birçok kuş. Bu da Silah verilmesine yol açtı.
Yani her şeyin sürekli değişmesine bağlı olarak tüm aktörler
de durum ve konumlarını sürekli değiştirmektedirler.
Bunda tayin edici olan, kitle desteği, askeri direnç ve kimin
karşı tarafı tecrit edeceğidir.
Türkiye’nin Barzani peşmergelerine yol vermesi kendi
açısından çok akıllıca bir hamledir ve bu hamleyle YPG’yi koalisyon karşısında
tecrit edebilir. Şimdi acil görev bu hamleyi boşa çıkarmaktır.
Barzani’nin peşmergeleri Irak’ta IŞİD’e karşı yeni cephe
açsınlar; madem o kadar güçleri var, savaşı yaysınlar denebilir örneğin.
Peşmerge değil; silah ve gönüllü denebilir örneğin.
(Bu arada Erdoğan ile Başbakan arasında yakında bir gerilim
başlayabileceğini de öngörebiliriz. Erdoğan’ın dediğim dedik politikası böyle
ince manevralar gerektiren bir hükümet ve devlet politikası gerekliliği ile
çelişmektedir ve Erdoğan aslında sürekli kendi Başbakanını ve bakanlarını
refüze etmektedir. Bir süre sonra bunun sonuçları görülür. Çatlama başlayacaktır
büyük bir olasılıkla. Bunca kişiliksiz bir pozisyona hiçbir başbakan veya bakan
daha fazla dayanamaz. Özal’a karşı Akbulut bile bir zamanlar direnmek zorunda
kalmıştı. Benzeri Ordu ve Erdoğan arasında da olabilir. Bunun da kimi ipuçları
görülüyor.)
*
IŞİD’e karşı kesin ve ani bir zafer bugünkü teknik olanaklarla
ve güçlerle mümkündür. Yukarıdaki politik nedenler bunun önünde bir engeldir.
Dolayısıyla Kobane’nin kaderi esas olarak Kobane dışında belirlenmeye devam
etmektedir.
Örneğin tamamen düz bir arazi olan Kobane’nin etrafındaki
topraklarda, ABD bir tek kişiyi bile çok rahat tespit edip nokta atışlarıyla bile
vurabilir. Daha geçenlerde Fransa bunu Afrika’da Sahra’da yaptı. Yani ABD,
teknik olarak, IŞİD’e her türlü insan ve lojistik desteği engelleyebilir; YPG’ye
ciddi silah aktarımı yapabilir ve çok kısa zamanda Kobane etrafındaki IŞİD
güçleri yok edilebilir veya esir alınabilir. Çünkü IŞİD bombardımanla ve
Drohnenlerle dıştan; YPG ile içten sıkıştırılabilir. İki ateş arasında kalan
IŞİD’liler savaş morallerinin yitmişliği ve diğer sıkıntılarla birlikte; ayrıca
YPG’nin esirlerinin kafasını kesmemesi; onlara iyi davranması nedeniyle
kitleler halinde esir olmayı seçebilirler.
Bir YPG’ linin önünde sıralara dizilmiş halde yürüyen IŞİD’li
esirlerin bir resmi, tüm dünyada IŞİD’e büyük bir prestij kaybettirir; militan
kaynaklarını kurutur.
Bütün bu resimlerin çıkmamasının nedeni askeri ve teknik
olanaksızlık değil; politik dengelerdir. ABD tüm güçleri ve çıkarlarını
gözeterek, ince bir hat üzerinde yol alarak ilerlemeye çalışmaktadır. Yani bir
stratejisi de yoktur; ya da bir tek stratejiden söz edilebilir. Kimseyi fazla
üzmeden dengeleri gözeterek yol almak.
Ancak tıpkı insanlar arası ilişkide olduğu gibi bu strateji
sonunda kimseye yaranamamayla ve tecrit olmayla son bulabilir.
Sonuç.
Kobane kuşatması daha uzayacak gibi görünüyor.
Türkiye Peşmerge aracılılığıyla YPG’yi tecrit etmeyi ve
üzerinde baskı oluşturmayı deneyecek.
Bu oyunu bozmak önümüzdeki günlerin baş görevidir.
Demir Küçükaydın
21 Ekim 2014 Salı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder