29 Mart 2013 Cuma

Ortadoğu Devrimi 21 Mart 2013’te Başladı (I)


Ortadoğu Devrimi 21 Mart 2013 tarihinde başladı.
Neden ve niçin 21 Mart?
Neden ve niçin bir bayram günü?
Neden ve niçin Türkiye, Kürt veya başka bir ülke veya ulus adı değil de bir bölge, Ortadoğu?
Niçin böyle çok riskli, kendini gelecek konusuda bağlayan bir önermeyi başlığa koyduk?
Bu niçinler anlaşıldığında niçin böyle riskli bir başlık koyduğumuz da anlaşılacaktır. Veya tersinden bu riskli başlığı niçin koyduğumuz anlaşıldığında, Ortadoğu Devrimi’nin niçin 21 Mart 2013’te başladığı da anlaşılacaktır.
Ama önce biraz sabır.
Oku ileriye fırlatmak için yayı geri germek; İleriye sıçramak için geriye gidip hız almak gerekir. Önce gerilere, çoook gerilere gidelim. Çünkü çok büyük bir hız almak ve büyük bir sıçrama yapmak gerekiyor. Devrimler tarihin birikimlerinden aldıkları büyük hızlarla gerçekleşirler; Devrimleri anlatan teoriler de öyle olmak zorundadır.

*
21 Mart, kuzey yarı kürenin ılıman iklim kuşağında, hem baharın başlangıcı, hem de gece ve gündüzün, aynı uzunlukta bulunduğu bir tarihtir.
Ve bu tarih bir bayramdır?
Neden böyledir?
Bu çakışmanın ardında bir başka zorunluluk vardır. Ama o zorunluluğun ardında da çok başka bir kozmik rastlantı vardır.
Önce 21 Mart’ın (İlkbaharın) nasıl mümkün olduğundan başlayalım.
Dünya kendi etrafında, güneşin etrafında döndüğü hayali düzleme dik değil, 21 derecelik bir eğimle döner. Mevsimler bu nedenle vardır. Gece ve gündüzün uzunlukları bu nedenle hem mevsimlere hem de bulunulan paralel dairesine göre değişir. Eğer bu eğiklik olmasaydı, bütün bu mevsimler, gece ve gündüz uzunluklarının değişimleri olmayacaktı.
Peki, neden ekseni “eğiktir” Dünya’nın?
Bunu bize Ay’ın neden ve nasıl var olduğuna ilişkin teori açıklamaktadır.
*
Ay’ın doğuşuna ilişkin üç teori bulunuyordu. Habbecik Teorisi; Yakalama Teorisi; Çarpma Teorisi. Bunlar içinde en çılgıncasının doğru olduğu son yıllarda kesinleşmiş gibidir.
Habbecik teorisi kabaca, Dünya eskiden daha hızlı dönüyordu ve henüz kabuğu soğuyup katılaşmamıştı, bu henüz sıvı yeryüzünde dönüş esnasında med ve cezir dalgalarının yayılış hızı dönüş hızından daha yavaş olduğundan, bu dalgaların yükselişi üst üste binerek bir habbecik oluşturmuş, bu habbecik de dünyadan kopmuştur biçimindeydi.
Bir küvete veya leğene su koyun, elinizle küçük küçük dalgalar yapmaya çalışın, farklı frekanslarla denerseniz belli bir frekansta o küçük dalgaların, karşı kıyıdan yansıyanlarla da üst üste binip suyun küvet ya da leğenin kenarından taştığını görebilirsiniz. Uygun adımla yürüyen askerlerin köprüleri yıkmasını da açıklayan bu yasaların, Ay’ın oluşunu açıklamadığı bugün artık neredeyse kesinleşmiş bulunuyor. Yani Ay güneşin çekiminin yarattığı med dalgalarının çakışmasının yarattığı bir habbecikten oluşmadı.
İkinci teori, yakalama teorisiydi. Buna göre, Ay, Güneş Sisteminin başka bir yerinde oluşmuş bir küredir. Bir şekilde yörüngesinden fırlamış ve çeşitli gezegenlerin ve güneşin çekim gücü etkisi altında uzayda başıboş dolaşırken ve tesadüfen Dünya’nın yakınından geçerken, Dünya tarafından yakalanmıştır. Bunun da doğru olmadığı artık biliniyor. Çünkü Ay’dan getirilen taşlar, Ayı oluşturan maddenin Dünya’dakiyle özdeş olduğunu gösterdi.
Üçüncü ve en çılgın teoriye göre, Dünyanın oluştuğu dönemin daha ilk başlarında, Merih büyüklüğünde bir gezegen Dünyaya çarpmıştır, bu çarpışmadan uzaya dağılan tozlar Dünya’nın etrafında bir süre döndükten sonra, tıpkı güneşin etrafında gezegenlerin oluşması gibi Ay da oluşmuştur.
Son yıllarda toplanmış bütün veriler ve yapılan hesaplar bu çılgınca teorinin doğru olduğunu kanıtlamaktadır. Ve bu teori aynı zamanda Dünya’nın neden eğik olduğunu da bir yan ürün olarak açıklar. Dünyanın kendi etrafında dönüş ekseninin eğriliği o çarpmanın izidir.
Ve de Dünya eğik olarak döndüğü için mevsimler vardır günlerin uzunlukları değişir.
O gezegen dünyaya çarpmasayrı, dünya eğik olmayacaktı, eğer dünya eğik olmasaydı, yeryüzünün ekvatordan kutuplara kadar bütün paralellerinde her zaman hep aynı ısı bulunacaktı ve dolayısıyla mevsimler olmayacaktı. Çünkü güneşin ışınları hep aynı eğimde  geleceklerdi. Gün ve gece arasındaki farklar hiç değişmeyecekti. Dolayısıyla ne mevsimler olacaktı ne de gece ve gündüzün eşit olduğu istisnai günler bulunacaktı. Deliye hergün bayram gibi, hergün 21 Mart gibi aynı uzunlukta olacaktı.
Hatta şimdiki eğiklikte bile, eğer neolitik devrim ekvator bölgesinde olsaydı 21 Mart’ın özel hiçbir anlamı olmayacaktı. Çünkü orada mevsimler yoktur ve gece ile gündüz de hep aynı uzunluktadır.
Ve de ilk neolitik devrim güney yarı kürede olsaydı (İnkalar orada çok daha sonra Lama ve Patates’e dayanan başka bir Neolitik devrim yaptılar) orada ilkbahar burada sonbahar olduğundan, 21 Mart değil, 23 Eylül bir bayram olacaktı.
Buraya kadar, mevsimlerin ve ilkbaharın niçin ve nasıl mümkün olabildiğini gördük.
Biraz da bayramların niçin ve nasıl mümkün olabildiği üzerine birkaç söz etmek gerekiyor.
Bu da diğer yazının konusu olsun.
Adım adım günümüze ve geleceğe doğru gidelim.
Demir Küçükaydın
29 Mart 2013 Cuma

Hiç yorum yok: