21 Mart 2020 Cumartesi

Muhalefet İflas Etmiş ve Hükümetin Yaşlı ve Hastaların Soykırımı Planına Onay Vermiştir


Günlerdir sorunun koronavirüs salgınını durdurmak olmadığını, sorunun yayılışı yavaşlatmak olduğunu, sorunu “koronavirüsle mücadele”, “salgını yenmek”, “salgını atlatmak” olmadığını, sorunu böyle koymanın ve tanımlamanın hükümetin caniyane planına ortak olmak anlamına geleceğini yazıyoruz.
Örneğin şöyle twitler atıyoruz:
Bugün sosyalistlerin, demokratların, HDP'nin hükümetin tedbirlerini eleştirirken emekçilerden, fakirlerden söz etmesi, gerçek sorunu anlamadığını gösterir. Bugün sorun emekçilerin değil, çoğu hasta ve yaşlı olanların YAŞAMA HAKKINI savunmaktır.”
“Yaşlı ve hasta nüfusun soykırımı matematik bir kesinlikle ortada duruyorken, başka sorunlardan söz etmek ve bunları gündeme almak kitle katliamına bilerek veya bilmeyerek onay vermektir.”
“Muhalefet hükümetle aynı paradigma içinde #Koronavirüs salgınını ele alıp tartışmakta ve iktidarın cinayetine suç ortağı olmaktadır. Sorun ekonomi değildir, yaşlı ve hasta nüfusun ölüme terk edilecek olmasıdır. Yani bir Yaşlı ve hasta nüfusun soykırımıdır.”
Muhalefeti hükümeti esas eleştirmesi gereken noktadan eleştirmediğini yazıyoruz. Ama muhalefette en küçük bir ayıkma bile gerçekleşmedi.

19 Mart 2020 Perşembe

Muhalefet iktidarın cinayet kararına ortak oluyor


Gözlerimizin önünde Erdoğan ve hükümeti birçok, özellikle de yaşlı ve hasta yurttaşın ölümüne karar vermiş bulunuyor.
Neden ve nasıl bunu kısaca açıklayalım.
Bu hastalık geometrik diziyle yayılmaktadır. Yani en azından 2, 4, 6, 8, 16, 32 şeklinde. Dünyadaki çeşitli örneklerin ortalamasına göre 2,5 günde ikiye katlanmaktadır. Bu yayılma nüfusun yüzde yetmişine bulaşıncaya kadar böyle yayılmasını engellemek mümkün değildir.
Bu şu demektir, bir süre sonra binler ve milyonlarca insan eş zamanlı olarak enfekte olacak demektir.
Bu durumda, enfekte olanların yüzde biri hastalığı ağır geçirse ve tıbbi bakıma gerek olsa, örneğin on milyonluk bir şehirde bir milyon insan eş zamanlı hasta olduğunda, on bin hasta bir günde hastanelere gelecek demektir.
Yeryüzünde hiçbir ülkenin olanakları bunu karşılayacak imkanlara sahip değildir.
Bu durumda binlerce, on binlerce özellikle de yaşlı ve hasta insan acılar içinde boğularak ölmek üzere ölüme terk edilecek demektir.
Peki bu durumda ne yapmak gerekir?
Kader bu muş diye razı gelmek mi yoksa hastalığın yayılma hızını yavaşlatıp, bakım gerektiren hastaları bakım kapasitesinin altında tutmak için her şeyi yapmak mı?

18 Mart 2020 Çarşamba

Erdoğan'ın konuşması binlerce insanın ölüme terk edileceğinin sinikçe ilanıdır


Erdoğan’ın konuşması onun derdinin insanlar ve onların yaşaması değil, milletin ve devletin yaşaması, kar ekonomisinin devamı olduğunun açık ilanıdır.
Bizzat kendi sözleriyle bunu nasıl ifade ve itiraf ettiğini görelim.
Erdoğan sorunun adını yanlış koyarak, yanlış tanımlayarak halkı yanıltmakta ve yanlış bir hedef tanımı yapmaktadır.
Erdoğan sorunu "hastalığın kontrol altında tutulması" ve "hastalığın salgın haline dönüşmesini engelleme"  olarak tanımlamaktadır.
Dünkü yazımızda, sorunun tanımını, hastalığın yayılmasını yavaşlatma olarak yapmamanın iktidarın oyununa gelmek olacağını muhalefete hatırlatıyorduk.
Tam da dediğimiz gibi oldu.
Muhalefet önce şu gerçeği halka açıklamalıydı: bu "hastalığın kontrol altında tutulması" mümkün değildir, "salgın haline dönüşmesi" engellenemez. Ortalama olarak nüfusun yüzde yetmişi enfekte olana kadar hızla, geometrik diziyle, toplumu gibi değil, çarpma gibi artarak hızla yayılır.
İnsan hayatına değer veren bir ülkede yapılması gereken ve yapılması mümkün olan, bu yayılma hızını yavaşlatıp, yoğun bakım gerekecek hastaları kapasitenin altında tutabilmektir.
Sorunu bunun haricinde, “hastalığı kontrol altına almak”, “salgın haline dönüşmesini engellemek” olarak koymak, ölen ölür kalan sağlar bizimdir demektir.

17 Mart 2020 Salı

Sorun YAYILMAYI ENGELLEMEK değil, YAYILMA HIZINI YAVAŞLATMAKTIR - Türk Devletinin Oyununa Gelmeyin


Lütfen #coronavirüs YAYILMASINDAN ve bunu engellemekten söz edip Türk devletinin oyununa alet olmayın.
Devlet sanki sorun buymuş gibi koyup oyunun sonunda haklı çıkmayı ve gücünü ve egemenliğini pekiştirmeyi hesaplamaktadır.
Hastalığın yayılması engellenemez. Herkese bulaşacak. Ve normal koşullarda bu yayılma hızı 6 ay içinde nüfusun yüzde yetmişidir.
Peki bu engellenemeyecekse neden Avrupa ülkelerinde bunca sert tedbirlerin alınıyor?
Sorun YAYILMA HIZINI YAVAŞLATMAK!
Niçin yavaşlatmaya çalışıyorlar?
Çünkü normal hızdaki bir yayılmada, eldeki yoğun bakım ve suni solunum birimleri yetmez?
Çünkü hastalık zatürreye sebep oluyor ve hastalar solunum yetmezliğinden vs. boğularak ölüyorlar.
Suni solunum cihazları ile en azından müdahale edilip kritik dönemin aşılması sağlanabiliyor. Küçümsenmeyecek bir oran kurtarılabiliyor
Matematik olarak neden yetmeyeceği şöyle ifade edilebilir.
Hastalığın yayılışı aritmetik diziyle, örneğin 10, 20, 30, 40 diye değil, geometrik diziyle, yani 2, 4, 8, 16, 32, 64 şeklinde. Ya da toplama gibi değil, çarpma gibi.
Ya da meşhur satranç hikayesinde, satranç tahtasının her karesine öncesinin iki katı pirinç koymak gibi. O zaman 64 kare sonunda bütün yeryüzündeki pirinçler bile yetmez.

Yaklaşan Felaket ve İflasını Gizleyen Devlet


Bir çöküş geliyor ve bu çürümüş devlet hala gizlilik ve sindirme peşinde.
Vergileri sayesinde var olduğu yurttaşların kanını emdiği, terörüyle yıldırdığı, şehit diye kendi emperyal ve faşist emelleri için öldürdüğü yetmiyormuş gibi şimdi, onları toplu ölümlere hazırlıyor.
Bu sözlerim bir abartma değildir. Aşağıya Almanya’daki bir hesaba ilişkin haberden en kritik yerin resmini aktarıyorum. Varın Türkiye’yi siz hesaplayın.
Almanya’da takriben 5000 yoğun bakım yatağı var.
Eğer hastalığın şimdiye kadarki büyüme hızı (%32) sürerse Mart ayı sonuna varmadan, kapasite aşılmış olacak. Yani insanların bir bölümü ölüme terk edilecek. (Haberde yok ama bir tanıdığım bazı mahfellerde böyle bir durumda 80 yaşın üzerindekilere yoğun bakım yapılmama (yani kaderiyle baş başa bırakma) olasılığının görüşüldüğünü söyledi. Bir süre sonra bu sınır 70’e de iner çizgiye bakılırsa.)
Eğer şimdi alınan tedbirler hastalığın büyüme hızını %20’ye düşürürse Nisan ayında  kapasite aşılacak.
Yüzde ona düştüğü takdirde Mayıs’ta aşılacak.
Tabii bu extrapolasyon Hastaların %2,5 oranının yoğum bakım gerektireceği varsayımına dayanıyor. Bu oran Çin’de %5 idi. İtalya’da %8
Şimdi düşünün Türkiye’yi kaç yoğun bakım yatağı var?