15 Ocak 2023 Pazar

Adalet Yürüyüşü ve Başkanlık Seçimi - Birincisinde Komedi, İkincisinde Trajedi

Marks, “Louis Bonaparte’ın 18. Brumaire’i”nde artık dillere pelesenk olmuş şu sözleri yazar:

Hegel, bir yerde, şöyle bir gözlemde bulunur: bütün tarihsel büyük olaylar ve kişiler, hemen hemen iki kez yinelenir. Hegel eklemeyi unutmuş: ilkinde trajedi, ikincisinde komedi olarak.

Yaklaşan seçimlerden sonra bunu belki şöyle yerlileştirmek gerekecektir:
Türkiye gibi şark ülkelerinde komedi ve trajedinin öncelik sırası değişir, birincisinde komedi, ikincisinde trajedi olarak”.

Neden böyle bir “yerli ve milli” versiyon gerekecek gibi görünüyor? Bu Sunuş’ta biraz bunu açıklayalım. Zaten bu derlemeyi aceleyle yapmamızın nedeni de bu.

*

Elinizdeki derleme, komediyle sonuçlanan birincisinin bir protokolü gibi de okunabilir.

Adalet Yürüyüşü”nün daha başından sonuna kadar, tarafımızdan HDP’ye yapılan eleştiri ve önerilerin, hiçbir şekilde kaale alınmamasının nasıl utanç verici bir hezimetle sonuçlandığını aşağıdaki resim gösterir. HDP’nin bütün kocabaşları Kılıçdaroğlu’nun ardında kolkola girip saf tutmuşlardır ve sanki bir zafer kazanmış gibi gururla yürümektedirler.

HDP, başından itibaren tıpkı şimdi, yani Başkanlık Seçimi öncesinde, yaptığı gibi, “bizi muhatap alın”, “Edirne’ye de uğrayın”, “Kandıra’ya da uğrayın” diyerek, ucuz “at pazarlıkları” ile günleri geçirdi ve sonunda hiçbir sonuca ulaşamadan, Kılıçdaroğlu’nun istediği koşullarda, onun arkasında kol kola girerek saf tuttu.

Hem de artık, sıradan vatandaşlar sıfatıyla “Adalet” parolasıyla yapılan bir yürüyüşün yerini, CHP ve ulusalcıların ve de ırkçı Türkçülerin, Türk ve Atatürk bayrakları aldıktan, yürüyüş bir CHP yürüyüş ve mitingine dönüştükten sonra.

Bir resim bin sözden iyidir derler.

Bu utanç verici sonucu ve de komediyi, bu resimden daha açık hiçbir söz anlatamaz.

*

Bugün belki de Türkiye tarihindeki en önemli seçimin arifesinde HDP’nin izlediği çizgi, tıpı tıpına, kelimesi kelimesine “Adalet Yürüyüşü”nde izlenen politikanın tekrarıdır.

Yine, “niye bize danışmıyorsunuz”, “bizi niye muhatap almıyorsunuz”, “biz cepte keklik değiliz”, “size mecbur değiliz” diyerek, kendine güvenden yoksun, kendisini bir nesne yerine koyan, kompleksli bir kişiliğin “at pazarlıkları” çizgisi sürdürülmektedir.

Sonucun hiç de farklı olmayacağı şimdiden öngörülebilir.

O zaman var olandan, yani sıradan yurttaşlar olarak bir Adalet yürüyüşüne katılarak onu sıradan yurttaşların bir adalet yürüyüşü olmasını ve kalmasını sağlayacak yerde, çok daha kötüsüne Türk ve Atatürk bayraklarıyla yapılan bir CHP’li ve ulusalcılar yürüyüşüne katılmak durumunda kaldılar.

Şimdi de, karşı taraf için de kabul edilebilir ve desteklemekten kaçamayacakları bir adayı önerip, hem “Altılı Masa”nın hem de kendisinin yenilgisini engelleme olanağını kullanarak, tüm topluma bir çıkış olanağı sunarak, Erdoğan’ın yenilgisini yakalanacak ana halka olarak kavrayıp, ve bunu kendi çıkarlarının önünde tutarak, kelimenin gerçek anlamıyla bir “Türkiye Partisi” olma olanağını elinin tersiyle iterek, en istemediği, en ırkçı adayı, örneğin Akşener’i  desteklemek, onu desteklememek için de tarafsız kalıp fiilen Erdoğan’ı desteklemek durumunda kalabileceklerdir. Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olacaklardır.

Adalet yürüyüşü bir komediyle sonuçlanmıştı, ama seçim yenilgisi muhtemelen böyle bir trajedi olacaktır.

Tüm veriler gidişin bu yönde olduğunu gösteriyor.

Bu gidişi engellemek için tüm yazdıklarımız, yaptıklarımız ve yapamadıklarımız hiçbir yankı uyandırmadan sağır boşluklarda kayboluyor.

Günlerdir, tıpkı “Adalet Yürüyüşü”nde olduğu gibi, bu tehlikeyi göstererek, aslında HDP’nin önüne hem “Türkiyelileşmek”, hem tüm muhalefeti yenilgiden kurtarmak hem de en istemediği adayı desteklemektense daha ehveni şer bir adayı Muhalefete önermek hatta onu dağılmaktan ve içinde bulunduğu çıkmazdan kurtararak kendini de kurtarmak olanağı çıktığını, HDP önerdiğimiz gibi davranırsa her şeyi değiştirebileceğini yazıyoruz.

Ama tıpkı “Adalet Yürüyüşü”nde olduğu gibi en küçük bir yankı yok.

Ve tıpkı “Adalet Yürüyüşü”nde olduğu gibi “Bizi muhatap alın”, “biz cepte keklik değiliz”den başka kompleksli ve kendine güvensiz, kendini bir nesne olarak gören bir stratejisinden başka bir strateji yok.

Ve tıpkı o zaman olduğu gibi, HDP saflarından birbirinden farklı, birbirini çürüten, tutarsız açıklamalar geliyor.

Tıpkı Adalet Yürüyüşü’nde olduğu gibi tüm davranışlar:
Selahattin Demirtaş somut bir öneri ortaya koymaktansa susuyor, önerilerimiz yokmuş gibi davranıyor, genel olarak moral vermeye çalışıyor, mücadele ve çalışma çağrıları yapıyor.

Her zaman zaten yapılması gereken şeyleri özel bir momentte o momentin acil görevleri olarak söylemek ya çıkışsızlığın ve somut bir öneri yokluğunun ya da durumun özgül niteliğini kavramamanın işaretidirler.

Ertuğrul Kürkçü, HDP’nin ayrı adayla girme hamlesini “HDP Altılı Masa'yı daldığı uykudan uyandırdı” diyerek takdis ediyor. Kürtlerle dayanışma adına yanlışları okşuyor, HDP’ye ve Kürt Hareketine kötülük ediyor .

Kimi “Mansur Yavaş hariç herkesi konuşabiliriz” diyor, kimi “hiç kimseye rezervimiz yok” diyor.

Kimi “ortak adaya bakacağız” diyor, kimi “ayrı aday göstereceğiz” diyor.

Kimi “aday göstermemizi el yükseltme olarak anlamayın” diyor, kimi el altından “elbette aday göstereceğiz derken ciddi değiliz, el yükseltmeye çalışıyoruz” diyor.

*

Aday gösterme hamlesinin Kılıçdaroğlu’nun ihtiraslarını azdırarak, Akşener’in ayrı adaylarla girelim diyerek, kendi adaylığını ortaya koyma olanağını yarattığını görmek istemiyorlar.

Korkarız sonu daha kötü olacak.

Adalet Yürüyüşü’nün sunduğu muazzam devrimci olanağı görmeyip ve değerlendirmeyip, hiçbir koşul öne sürmeden onun içinde yer alıp, örgütleyip örgütlenerek bir kitle hareketi yaratıp, onu yurttaşların katıldığı ve kontrole aldığı gerçek bir Adalet Yürüyüşü olarak bitmesi için hiçbir şey yapmadan, kuru pazarlık ve tanınma, Kandıra’ya ya da Edirne’ye uğrama dayatmalarıyla günleri harcadıktan sonra, utanç verici bir şekilde ama sanki bir zafermiş gibi Kılıçdaroğlu’nun ardında saf tutmalarından daha kötü duruma düşeceklerdir.

Tarihin önlerine koyduğu olanağı görmek istemeyip, öneri ve eleştirilerimize kulaklarını tıkayarak, sonunda hiç istemediklerine (Örneğin ikinci tura kalacak bir Akşener’e) oy verme veya iki hiç istenmeyen karşısında (Akşener ve Erdoğan) boykot etme ve sonra da nesnel olarak Erdoğan’ın zaferine destek olma suçlamasıyla bir yenilgi yaşayacaklardır.

Bu kör parmağım gözüne gidişi durdurmak için çırpınıyoruz.

Ama HDP’li yöneticilerini, Emek ve Özgürlük Bloğu’nun sosyalistlerini “anaları büyük işler için doğurdu”. Onlar böyle adı bilinmez bir devrimcinin öneri ve eleştirileriyle mi uğraşacaklar?

*

Bu korkunç sonuçları olacak gidişten kurtulmak nasıl olabilir?

Şu an tek ihtimal Altılı Masa’nın Mansur Yavaş’ı ortak aday göstermesidir.

Ne var ki, HDP’nin Yavaş’a oy vermeyeceğiz demesi, Mansur Yavaş’ın aday olmasını istemeyen Kılıçdaroğlu ve Akşener’e onun adaylığını önermemek ve reddetmek için bahane vermektedir.

Çünkü ne Akşener ne de Kılıçdaroğlu Yavaş’ın adaylığını istemiyor.

Yavaş da Kılıçdaroğlu’na rağmen, Altılı Masa kendisini aday göstermedikçe, aday olarak çıkmaz.

Ama varsayalım ki, bir mucize oldu ve Altılı Masa Mansur Yavaş’ı aday gösterdi.

Bunun sonucu ne olur?
HDP birinci turda aday göstermekten vaz geçmeyip aday gösterdiği takdirde, birinci turda Erdoğan’ın ortak adayla yenilmesi olanağını ortadan kaldırdığından, ikinci tura kalmasının esas müsebbibi olarak görülecek kredisi iyice düşecektir.

Sadece bu kadar değil. Kürtlerin hiç küçümsenmeyecek bir bölümü, HDP’ye rağmen Yavaş’a oy vererek onun ilk turda seçilmesini sağlayabilir. Bu da yine Akşener’in işine gelecektir. Çünkü o “HDP’nin desteği olmadan da kazanabiliriz” diyerek HDP’nin dışta bırakılmasını savunmuştur ve bu durumda haklı çıkmış olacağı için kredisi iyice yükselecektir.

Ve Yavaş ilk turda seçilmediği, ikinci tura kaldığı takdirde, HDP ister istemez ona oy verecektir.

Uzuk görüylülüğü ve “at pazarlığı yapma” politikasının sonuçları görülüyor mu? Yavaş Altılı Masa trafından aday gösterildiği takdirde, HDP de kendi adayını gösterdiğinde, Yavaş Kazansa da kaybetse de bir tek kaybeden olacaktır: HDP

*

Peki HDP, Yavaş Altılı Masa tarafından aday gösterildiği takdirde, “ilk turda Erdoğan’ın yenilmesi daha önemlidir” diyerek aday göstermekten vaz geçerse ne olur?

O zaman “biz bu boku niye yedik” hikayesi olur. Oy vermeyiz dediğine oy verin çağrısı yapmış olur. Yani tükürdüğünü yalamış olur.

“Madem Yavaşı destekleyecektin niye bunca sorun çıkardın, naz yaptın da kendin önermedin ve öncülük etmedin” denecektir.
Evet bu durumda Yavaş ilk turda seçilir ve HDP en azından engelleyici olmadığından nispeten olumlu yankılar alır.

Ama bu olumluluk, Yavaş’ı kendisinin önermesi halinde kazanacaklarının yanında sıfır olacaktır.

Halbuki baştan kendisi önerse, tüm Türkiye politikasını alt üst eder, yenilgiyi engelleyen gerçek öncü olur, oyunu ikiye katlar, ağırlığı aldığı oyla ölçülmeyecek kadar artardı.

Yani Altılı Masa’nın Yavaş’ı aday göstermesi halinde, tüm opsiyonlarda ve olasılıklarda HDP bir kaybeden olacaktır.

Ama bunlar güzel ve iyi senaryolar. Muhtemelen “gerçek olamayacak kadar iyi” senaryolar.

*

Maalesef gerçekleşme olasılığı olanlar çok daha kötü senaryolardır. HDP nasıl bir kötü senaryoyu tetikledi ona bakalım.

Çünkü:

·       HDP “aday göstereceğiz” diyerek, HDP’siz ortak adayın seçilmesi olanaksız görüldüğünden, Altılı Masa içindeki Kılıçdaroğlu ve Akşener’in, hesaplarının tutacağına dair, umutlarının güçlenmesine yol açmış olacaktır. HDP’nin aday göstereceğim demesi, ilk turda kazanma olasılığını yok ettiğinden, Altılı Masa’da “Ortak Aday” zorunluluğunu ortadan kaldırıp, herkesin kendi adayıyla girmesi yönünde bir olanak yaratmıştır.

·       HDP’nin ayrı aday göstereceğini söylemesi, aslında Kılıçdaroğlu’nun adaylığına cesaret verme ve onu destekleme anlamı taşımaktadır ve ifde edilmese de bu amaçla yapılmıştır. Elbette bu mesajı alan Kılıçdaroğlu, bunun sonucu olarak kendi adaylığını dayatacaktır. Buna karşılık Akşener de nihayet kendisini aday göstermek için bahaneyi, HDP’nin bu hamlesiyle bulduğundan, bu fırsatı kaçırmayacak ve Kılıçdaroğlu'nun adaylığı karşısında, kendi adaylığını ortaya koyabilmek için, çoklu adaylığı önerecektir ve fiilen “Altılı Masa” dağılmış olacaktır.

·       Altılı Masa’nın bu dağılışının muazzam moral bozucu bir etkisi olacak ve bu da muhtemelen seçimin daha ilk turda bir yenilgiyle sonuçlanması olasılığını ortaya çıkaracaktır.

·       Bu olmasa bile, Erdoğan Kürtlerin Akşener’e oy vermeyecekleri verisinden yola çıkarak, çoklu adayda, ikinci turda seçilmeyi garantilemek amacıyla, Akşener’in ikinci tura kalması için her yolu deneyecektir. Bir yandan sadece Akşener’e saldırarak, sadece onu muhatap alarak, Akşener’i gündemde tutarak oylarını yükselterek, diğer yandan de el altında uygun yerlerde ona oy verilmesini sağlayarak.

·       Bu durumda ikinci tura Akşener ve Erdoğan ikilisi kalabilecektir. HDP kendi kurduğu tuzağa kendi düşmüş olacaktır.

·       Bu durumda HDP ya “Akşener’e oy verin” ya da “hiçbirine” diyecektir. Akşener’e oy verin diyemez, derse çok kötü duruma düşecektir. Bunu demezse boykot diyecektir. Ama boykot fiilen Erdoğan’ın desteklenmesi anlamına gelecektir. Yani Erdoğan’ı yenebilecek tek güç olan Kürt oyları, tarafsız kalarak veya Akşener’e gitmektense Erdoğan’a giderek, Erdoğan’ın zaferini sağlamış olacaktır.

·       Ama olumsuz sonuçlar burada bitmiyor. Erdoğan tekrar seçildiğinde, Akşener ona MHP’nin rehinesi olmaktan kurtulmasını sağlayacak tam ağzına layık bir partner veya koalisyon ortağı olacaktır. Ortak olmasa bile, Erdoğan, İyi Parti tehdidi ile bu sefer MHP’yi rehin alacaktır. Tam anlamıyla köpeksiz köyde değneksiz gezebilecektir. Böylece Erdoğan-Ergenekon ittifakı, İyi Parti taze kanıyla daha da güçlenmiş olacaktır.

·       Tabii bu yenilgi bütün diğer muhalefet partilerinin de yenilginin altında kalıp iç çelişkiler içinde boğulmalarına, moral çöküşlerine, örgütsel olarak dağılmalarına da yol açacaktır. Bu da Kürt hareketinin ve demokratik hareketin üzerine daha da fütursuzca saldırılara yol açacaktır.

·       HDP’nin bu duruma düşmesi gerek HDP’de gerek Kürt hareketinde tam bir yenilgi ve çöküş ortaya çıkaracaktır.

Gerisine devam etmeyelim.

Bir olasılık daha var:

Belki bu halkın her şeye rağmen, eğer kalmışsa bir parça tarihsel deneylerden çıkmış, yazılmamış hafızasında kazılı olan sezişler ve ekonomik krizin sonuçları ve hiç hesaplanmayan bir gelişme Erdoğan’ın kazanmasını engelleyebilir.

Yani örneğin her şeye rağmen Kılıçdaroğlu ikinci tura kalır, HDP’nin desteğine rağmen kazanacak çoğunluğu sağlayamayacakken canı burnundaki halk, bir mucize gerçekleştirip, HDP’nin ve Kemalistlerin desteklediği Kılıçdaroğlu’na oy verir.

Yoksa korkunç sonuçları olacak bir yenilgiye doğru adım adım gidiliyor.

Bu gidişi ancak HDP engelleyebilir ve bunu da ancak önerilerimizi uygulayarak yapabilir:
Yani daha şimdiden, “Mansur Yavaş’ı aday gösterdiğiniz takdirde aday göstermeyeceğiz ve sizin bu ortak adayınızı destekleyeceğiz” diyerek.

Bunu yaparsa, kendini de, muhalefeti de, ülkenin geleceğini de, Kürtleri de, Türkleri de korkunç bir yenilgi ve çöküşten kurtarabilir.

Demokrasi falan gelmez, Kürt Sorunu falan çözülmez ama bir bozgun, bir çöküş engellenebilir.

Dileriz yanılıyoruzdur.

Bu derleme bu gidişi durdurmak için son çırpınışlarımızdan biridir.

15 Ocak 2023 Pazar

Demir Küçükaydın

Hiç yorum yok: