Geçen hafta, hem bir uyarı olarak hem de olan bitenin özünü
vermek için “Kobani Düştü” başlıklı
bir yazı yazmıştık.
Birçokları, özellikle Barzani'ye yakın olanlar, bizi “Kürtlerin
arasına nifak sokmak”la itham ettiler.
PKK’ya yakın olanlar ise sanki hiç böyle bir şey yokmuş da
biz kendi hayal hanemizden yazıyormuşuz anlamına gelen yorumlar yaptılar.
En hafif eleştiriler, “durumu
abartmak” veya “amacını aşmak” biçimindeydi.
Aslında her şey ortadaydı. Çok basit hem de Kobani'dekiler
Silah ve ilaç istiyorlar; sözüm ona Kobane’ye Yardım etmek isteyenler de olmaz
ille de silahlı güç (Peşmerge veya ÖSO) diyorlardı.
Bu arada İŞİD saldırılara devam ediyor. Asker yollamak
isteyenler silah yollamaktan imtina ediyor. Nedense onun ikmal yollarında ABD’nin
uçakları fazla etkili olamıyor ve IŞİD her gün biraz daha güçlü olarak Kobani’nin
son nefes borusuna yükleniyordu. Kobane de mecburen yavaş yavaş dilini
değiştiriyor; asker yollanmasının mücadeleyi güçlendireceğini söylemeye
başlıyordu.
Aslında her şey çok açıktı. Herkesi rahatsız eden Rojava
Devrimi’nin kendisiydi. Ona ancak kendisi olmaktan çıkmayı kabul ettiği
takdirde o da sürekli ve baskı ve denetim altında yardım edilebilirdi.
Kobane bu kuşatılmışlık altında canını kurtarmak için,
üzerindeki her şeyi veren Lenin gibiydi. Evet, Kobane başka çaresi kalmadığı
için bunları yapıyor ve bu nedenle eleştirilemez. Ama bizlere düşen de böyle
bir şey yokmuş gibi davranmak değildir. Aksine, Kobane üzerindeki baskılara
karşı sesimizi yükseltmeliyiz ki Kobane’nin hareket alanı birazcık daha
genişlesin ve pazarlık gücü artsın. Bizim gibi yazan otuz kırk etkili yorumcu
olsaydı basında Kobane bugün daha iyi bir pozisyonda bulunabilirdi.
*
Aşağda iki yorum aktarıyoruz. Dün ve bugün, Barzani’nin
görüşleri doğrultusunda onun politikasının bir aracı olarak işlev gören Rudaw
sitesinde yayınlandılar.
Lütfen iyi okuyunuz. Barzani’nin yorumcuları dediklerimizi
doğruluyor. Sadece tersinden anlatıyor. Bizim yenilgi gördüğümüz yerde onlar zafer
görüyorlar.
Yazıları yorumsuz olarak olduğu gibi aktarıyoruz. Sadece
artık kör parmağım görüne dercesine dikkati çeken yerlerdeki sözcükleri koyu
yaptık.
Çünkü her şey bir yoruma gerek duyurmayacak kadar açık.
Yazıların ilki bugünkü Rudaw’dan Rebwar Kerin Weli’nin yazısı:
“Nereden kopsa Barzani orayı bağlıyor
Rebwar Kerim Weli
Geçen birkaç ayda,
KDP, Başkanı ve Başkan Yardımcısı Türkiye’ye yakınlaşıp, Amerika ve Bağdat’a
sırtını döndüğü için birçok eleştiriye maruz kaldı.
Kürdistan Bölgesi,
Bağdat’a sırtını dönüp Ankara’ya yüzünü döndü ve İran ile Amerika’ya karşı
minnetsiz kalıp Körfez ülkeleri ile Suudi Arabistan’la yakınlaştı. Ancak Şengal
ve Mahmur olaylarıyla KDP ve Kürdistan Bölgesi’nin dış politikası büyük darbe
aldı.
Fakat Amerika ve
uluslararası kamuoyu (IŞİD savaşında) Güneyt Kürdistan’a yardım edip Barzani
uluslararası askeri destek alınca, Barzani’nin krizi idare etme gücü ortaya
çıktı.
Mesud Barzani,
Bağdat’a karşı minnetsiz siyasetini sürdürmekle beraber, IŞİD’in ortadan kaldırılmasında
bölgede önemli bir aktör oldu.
IŞİD’in yok edilmesi
için uluslararası desteğin alınması, koalisyon desteğiyle Kobani’ye silah ve
mühimmat gönderilmesi, Amerika ve Türkiye’nin Kobani’ye peşmerge gönderilmesine
razı edilmesi ve PKK’nin Rojava’da ortak
askeri ve idari bir yapının kurulmasına “evet” demesi, krizin olumlu bir
hale evrilmesinin işareti.
ABD ve Türkiye
arasındaki ilişkilerin kısa süreli soğumasından sonra ilişkiler başka bir
boyuta geçti ve Barzani’nin elindeki kartlar bölge ülkeleri ile büyük ülkelerle
ilişkilerde ani şekilde güçlendi.
Bu da KYB ve PKK gibi partilere karşı Barzani’ye ulusal lider imajı
sağladı. Baştan beri Kürtler’in
IŞİD’e karşı savaşa katılmasını ve Irak’taki olağanüstü durum nedeniyle Irak
eski Irak Başbakanı Nuri Maliki’nin iktidarını korumak isteyen KYB, Barzani’nin
yükselişinden huzursuz.
Onlar, hükümet
kurulmadan önce, hiçbir Kürt tarafının katılımı olmadan Maliki’yle anlaşmıştı.
Bu yüzden, KYB’nin elindeki Bağdat kartı yanmış durumda.
Savaştan sonra da
Barzani’yi PKK’ye yardıma mecbur bırakmayı düşünüyorlardı. Böylece Barzani’ye
karşı ulusal bir kampanya başlatacaklardı ancak bunda da başarılı olamadılar.
O savaşta kendini “kahraman” gibi gösteren PKK de, Kobani’nin yüzde
90’ı IŞİD’in eline geçince, uluslararası destek almak için Barzani’nin kapısını
çalmak zorunda kaldı.
PKK, Türkiye’nin bir
koridor açıp, peşmergenin ağır silahlarla Kobani’ye geçeceğine inanmıyordu. Ama Türkiye ve Barzani, PKK’ye mazeret ve
kaçamak yapacağı bir durum bırakmadı. Türkiye’nin bu hamlesi her ne kadar
taktiksel de olsa, Türkiye ve Barzani’nin ilişkilerinin yenilendiğinin işareti
oldu. Ayrıca, Türkiye’nin Barzani’ye sırtını döndüğünü söyleyenler için de bir
mesaj oldu ki, Türkiye Barzani için çok şey yapmaya hazır.
Türkiye tarafından
koridor açılması ve Rojava partilerinin
Duhok’ta anlaşması, Barzani ve Türkiye arasındaki ilişkilerin bir üst derceye
ulaşmasına vesile oldu. Öte yandan,
PKK’nin Rojava Kürdistanı’ndaki despotizmine son verilmesini sağladı.
Kürtler’in şu an
içinden geçtiği süreç milli ve demokratik bir bakış açısıyla ele alınırsa,
ulusal bir ruhla yaklaşılırsa, bununla beraber örgütsel ve taktiksel olarak
kullanılmaya çalışılmazsa, yeni bir dönemin müjdecisi olacaktır.
Çünkü Barzani, ip
nereden kopsa, yetişip orayı bağlıyor”
*
İkinci yazı da bir gün önce yine Rudaw’da yayınlandı. Yazarı: Hemin Abdullah.
“PKK Değişti mi?
Son üç ayda PKK’nin
politikasında İran – Şam hattından uzaklaşılıp, Washington- Brüksel hattına
yaklaşılarak sert bir dönüş yaşandı. PKK’nin bu adımı Kürt devrimi ve ulusal
birliği lehine olduğu için teşvik edilerek alkışlanmalı.
IŞİD örgütü Şengal’i
işgal ederek ilçedeki Êzidi ve Müslüman Kürtleri katledince, Batı
başkentlerinin gündeminde peşmergeye askeri yardım konusu vardı. O günlerde
PKK’nin en yetkili isimlerinden Cemil Bayık, bir Alman gazetesine verdiği
demeçte, “Peşmergeye silah verilmemeli, gerillaya verilmeli” deyip,“O silahlar
Irak Ordusu’ndaki gibi IŞİD örgütünün eline geçebilir” açıklamasında
bulunmuştu.
Bayık’ın dokunduğu
hassas tel, Avrupa’da peşmergeye silah göndermeye karşı olanların bel bağladığı
bir argümandı.
Bayık’ın bu iddiaları
aynı zamanda “PKK’nin yavaştan Tahran- Şam cephesinden ayrılarak, karşı cepheye
geçmek istediği” mesajını da taşıyordu. Bu
cephe değişimi hem Kandil’deki PKK’nin, hem de Rojava’daki kantonların ayakta
kalması açısından önemli.
17 yılı aşkın bir
süredir Amerika Birleşik Devletleri’nin "terör listesi"nde yer alan
PKK, Türkiye’nin baskılarıyla 2003’ten beri de Avrupa Birliği’nin de
"terör listesi"nde yer alıyor. 17 yıl boyunca PKK her iki listeden
isimini sildirmek için sonuçsuz çabalarına ara vermedi ancak hiçbir zaman da
son 3 aydaki kadar bu rüyasına yaklaşamadı.
ABD’li bir yetkilinin
Rûdaw’a verdiği demeçte “Amerika’nın yasalarına göre PKK ve PYD eşit değil”
açıklamaları, bu rüyanın ilk ipuçları oldu.
PKK son zamanlarda
büyük işlere imza attı. Şengal dramından sonra Rojava’da kontrolündeki bölgeleri Ezidiler'i kurtarmak için peşmergenin
hizmetine sunarak, oradaki Kürtler’in tahliyesinde yardımcı oldu.
Şam, Kobani’de PKK’ye
sırtını dönerken, Erbil zamanında
devreye girerek, IŞİD karşısında sırtının yere gelmesine izin vermedi.
ABD, Rojava Kürtleri ve PYD’yle, Kürdistan
Bölgesi Başkanı Mesud Barzani ve Erbil hattı üzerinden iletişime geçti. Bundan
dolayı Başkan Barzani’nin başkanlığında Duhok’ta Rojava’daki partiler arasında
önemli bir anlaşma imzalandı.
Duhok Anlaşması'na
iyimser bakan kişilerin sayısı fazla olmasa da, Rojava’daki gerçek yetkili
olarak PKK’nin anlaşmanın bir parçası
olarak görülmesi ve anlaşmanın kağıt üzerinde kalmaması için çaba sarfetmemiz
ulusal bir görevdir.
PKK, Kürt savaşçıları ve peşmergenin yanı sıra Özgür Suriye Ordusu’nun
(ÖSO) Kobani’yi müdafaa etmesine izin vererek, doğru olanı yapıyor. Çünkü uluslararası toplum IŞİD ile Esad
Rejimi’nin dışında Suriye’de üçüncü bir alternatifin ortaya çıkmasını istiyor.
PYD üçüncü cephede önemli bir rol üstlenerek Rojava’da, “Libya’da Kaddafi
düşmeden önceki Bin Gazi” benzeri bir konuma sahip olabilir.
Başka bir deyişle
Rojava, donanım ve hazırlıklar açısından Şam’ı değiştirme merkezi haline
gelebilir. Ancak bunun gerçekleşmesi ve isminin "terör listesi"nden
çıkarılması için PKK bir daha Erbil’i
üzmemeli.”
Fazla söze gerek yok. Barzani’nin yorumcuları bizim
dediklerimizi diyor.
Sadece kendi açılarından.
Onlar da mı “Kürterin
içine nifak sokuyor” veya “hayal
hanelerinden uyduruyor”lar?
Yoksa bu yorumlar da mı “ abartıyor” veya “maksadını
aşıyor”?
Demir Küçükaydın
28 Ekim 2014 Salı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder