Demokrasi mücadelesi başarıya ulaşabilseydi, bu “savaş”
yaşanmaz ve aslında bütün Türkiye, Kürdistan ve Ortadoğu nispeten bir barış ülkesine
dönüşebilirdi. (“Savaş”ı tırnak içinde yazıyoruz, çünkü “savaş” sözcüğü nötrdür.
Ortadaki haksız bir savaştır, bir işgaldir, bir baskı düzenini sürdürmek
içindir, bu kahrolası devleti yaşatmak içindir.)
Demokrasi mücadelesi başarıya ulaşamadı. Ulaşamazdı da. Çünkü
demokrat yoktu. Demokratlık, her şeyden önce, devletin hiçbir dile, dine, ulusa,
ırka vs. göre tanımlanmaması, böyle
tanımlanmaya karşı tanımlanmasıdır.
Yani dil, din, kültür, ırk vs. körü bir devlet ve ulus
olmadan demokrasi olmaz.
Böyle bir programı olan bir hareket yoktur. Ne Türkiye’de,
ne Kürdistan’da ne de Orta Doğu’da, hatta dünyada da yok.
Yokluğunun nedeni dünyadaki bütün Marksistlerin birer gerici
milliyetçi olmasındandır.