Galiba acil bir çözüm olarak fragmanlar biçiminde yazmak tek çare.
Muhtemelen binlerce yılda bir halk bilgeliği
olarak şekillenmiş bir sonuç önermesi, “Hadis”
denerek İslam Peygamberinin otoritesi ile iyice ağırlaştırılmış biçimiyle “Hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya çalış, yarın
ölecekmiş gibi de ahirete çalış” veya daha da özlü olarak “Sizin hayırlınız dünyası için ahiretini,
ahireti için dünyasını terk etmeyendir” şeklinde İslam geleneğinde yer
edinmiş.
Bu oldukça diyalektik önermeyi modern toplumun kavramlarıyla ve sorunlarıyla formüle edersek, kısa vadeli ile uzun vadeli, genel ile kısmi olanın, daha da genel bir ifadeyle, birbiriyle çelişen amaç ve özellikler, arasında bir denge, bir optimum çözümü arama ve bulma ilkesi olarak tanımlayabiliriz.
Devrimciler, Marksistler görevlerini belirler
ve tanımlarken, bu dengeyi, bu optimum çözümü her momentte, sürekli aramalı ve yeni
sık sık yenien kalibre edip, öyle davranmalı. Muazzam teorik görevler ve
günlük, kısa vadeli, kısmi mücadelelerin öne çıkardığı görevler arasında bir
optimum denge ve çözümler arama çabasını hiç boşlamamalı.
Bu nesnel çelişki, benim durumumuda (yaş,
sağlık, zaman ve enerji sorunları vs.), artık işin politik, taktik yanı fiilen
ortadan kalmış olması nedeniyle, sırf teorik görevlerin çözümü iş edinilse
bile, zaman ve enerji kısıtlılığı ile yapılacak işlerin muazzam büyüklüğü
arasındaki çelişki, aynı sorunu ve optimum çözüm arayışını başka bir düzlemde,
tekrar ortaya çıkarıyor.
Şu an en verimli olabileceğim iş, yapmam
gereken iş: “Marksizmi Yeniden İnşa”
veya en azından buna bir başlangıç. Bunu şöyle derli toplu bir eserle olsun
tamamlayamasam bile başlamak.
Ama bu yıllar alacak bir iş. Benim ise zamanım
çok kısıtlı.
Bütün zamanımı ve enerjimi buna yöneltirsem
bir iş çıkarma şansım hemen hemen yok gibi. Yani herşeyi “öbür tarafa” götürmek
kaçınılmız sonuç.
Belki birgün birileri ciddiye alır,
geliştirmeyi ve olgunlaştırmayı iş edinir diyerek olabildiğince çok düşünceyi,
soruyu, önermeyi burada bırakmaya çalışmak gerekiyor.
Ama o da fazlasıyla yarım yamalak olur.
Bu iki çelişen görev arasında nasıl bir biçim
optimum çözüm sağlayabilir?
Son zamanlarda kafamı en çok meşgu eden
sorulardan biri bu.
Artık yaşlı bir insanım, Marksizmin örnek
bildiğim ustalarının hepsinden daha uzun yaşadım. Bunu da işçi hareketinin
sağladığı sağlık ve emeklilik sigortası gibi kazançlara borçluyum. Ondan fazla
narkoz, günde alınan on kadar hap, kalp damarlarında 11 stent ile (diğerlerini
saymaya bile girmiyorum) normal koşullarda çoktan ölmüş olmam gerekirdi.
Ve kafamdaki soru ve önermeleri birlikte
götürmek de istemiyorum, ölümden değil, bundan korkuyorum.
Bunların mümkün olduğunca çok bir bölümünü
olsun bir şekilde burada bırakmanın bir yolunu bulmalıyım.
(Belki abartıyorum. Belki sorduğum sorular,
ulaştığım sonuçlar değersiz ve saçmadır. Olabilir. Ama şimdiye kadarki
izlenimim öyle olmadığı yolunda. Başkalarında, en eleştirel Marksistlerde bile,
hiç kimsede rastlamadım benzer soruları soranlara ve cevaplar önerenlere.)
Bu çelişkiyi de halk bilgeliğinin veya İslam
gelneğindeki Hadis’in dediği gibi “Kısa vadeli için uzun vadeliyi, (kısmi olan
için de geneli), uzun vadeli için de (genel için de kısmi olanı) kısa vadeliyi”
boşlamayan bir dengeyi nasıl tutturabilirim?
Elbet bir yandan hiç ölmeyecekmiş gibi, “Marksizmi
Yeniden İnşa” için uzun vadeli çalışmaya devam edeceğim, ama aynı zamanda yarın
ölecekmiş gibi, olabildiğince çok şeyi burada bırakmaya çalışmalı.
Ama bunu sağlayacak en uygun biçimler neler
olabilir?
Bunun için de kanımca en uygun biçim galiba
fragmanlar (parçalar) biçiminde yazmak.
*
Fragmanlar tarzında yazmak genellikle, sonuç
önermelerini veya üzerine düşünülecek ve tartışılacak varsayımları, kısa ve
özlü aforizmalar şeklinde ifade etmek için kullanılmıştır.
Bugün cevaplardan ziyade farklı sorular
gerekiyor.
Dolayısıyla soru sormak için bu biçimi
kullanmanın geleneğe de pek uygun olmadığı söylenebilir.
Bildiğim en eski düşünür Herakleitos. Bu
biçimi mi kullanıyordu, yoksa ondan kalanlar mı fragmanlardı bilmiyorum. Önemli
de değil. Ama “Herşey Akar” (Panta rei) bir sonuç önermesidir, bir
soru değildir?
Burada murat edileni örneklemek için, “Herşey niçin ve nasıl akar?” sorusu
doğru olabilir.
Bugün böyle sorular sormalı.
Bizim Devrimci Marksist gelenekte da epeyce
fragmanlar biçiminde yazan vardır.
Perry Anderson’un, “Batı Marksizmi” dediği dip akıntısı en çok bu biçimi kullanmış
görünüyor.
Örneğin Ernst Bloch’un “Umut İlkesi”, Adorno’nun “Minima
Moralia”sı, Walter Benjamin’in “Pasajlar”ı
hep fragmanlar biçiminde.
Ama örneğin bir Marks, Engels, Lenin, Troçki,
Kıvılcımlı, Mandel gibilerde bu biçimin pek kullanıldığını görmüyoruz.
Bu onların, sorular sormak, kimi varsayımsal
sonuçlar çıkarmak, sesli düşünmekten ziyade eyleme, politikaya enerjiyi ve
zamanı aktarabilecek dönemlerde ve konumlarda olmalarıyla ilgili olabilir.
(Bunun üzerine de düşünmek gerekir.)
Batı Marksizmi geleneğinde bu biçimin
kullanılması, eyleme ve politikaya uzaklık ve mesafe ile, düşüncede ve teoride
radikalliği korumak için içerikte ve biçimde soyut olana ağırlık vermekle,
felsefi bir söylemin ardında bir tür anlaşılması zor dil kullanmakla ilgili
olabilir.
Doğa ve Tarih gibi Teori de hiç bir şeyi
karşılıksız vermiyor. Radikallik ve devrimcilik, bazan soyut ve anlaşılması zor
bir dille, en soyut ve genel düşünceler alanında kalmayı gerekli kılabiliyor.
Tabii şu itiraz yapılabilir: “Batı Marksizmi
geleneği anlaşılabilir, işçi hareketine Stalinizm egemen iken burjuvaziyle ve
işçi hareketi içindeki reformizmle aynı konuma düşmemek ve radikalliği
koruyabilmek için böyle bir eğilim, soyut ve anlaşılması zor bir dil ve daha
soyut konuların ağırlık kazanması anlaşılabilir hatta gerekli olabilirdi, ama
artık Sovyetlar ve Doğu Avrupa çökmüş iken bu biçim ve dil gereksizdir”
denebilir.
Evet ama bugün durum daha da kötü.
Eldeki klasik teori ve poblemler ve sorular
bugünün dünyasını açıklamıyor ve bir çıkış yolu önermekte yetersiz kalıyor.
Bugün olabildiğince, hiç bir kutsal ve tabu tanımadan,
züccaciye dükkanına girmiş bir fil gibi, her şeyi kırıp dökmek gerekiyor.
Bu ise sesli düşünmeleri ve cevaplardan ziyade
soruları gündeme almayı ve tartışmayı gerektiriyor.
Bunun için de en uygun biçimin fragmanlar
tarzında yazmak olduğunu düşünüyorum. Başta Marksizm, en otantık biçimiyle,
yani Stalinizmin çarpıtmalarından arındırılmış, en eleştirel ve devrimci
yanları korunmuş ve geliştirilmiş biçimiyle Marksizm, olmak üzere herşeyin
acımasız bir eleştirisi gerekiyor.
Tam da buna ihtiyaç var. Eski cevaplar ve
sorular yetmiyor?
Tam da bu nedenle bu biçime ihtiyaç var.
Bu gibi nedenlerle: “Marksizmin Yeniden İnşası”nın Sorunları ve Gerekliliği Üzerine
Fragmanlar” başlığı altında fragmanlar.
11 Eylül 2024 Çarşamba
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder