20 Mart 2023 Pazartesi

23 Yıl Öncesinden Bir Newroz Yazısı: "Newroz'un Dönüşümü" - Özgür politika

Yaklaşık çeyrek asır, 23 Yıl önce Özgür Politika'da "Newrozun Dönüşümü" (Sanırım hatalı dizilerek "Newroz Dönüşümü" diye yayınlanmış) başlıklı bir yazı yazmışım. Yıllar sonra okuyunca pek de fena yazmamışım dedim. Hala güncelliğini koruyor sayılır. Hatta fazlasıyla koruyor. Bu Newrozu da böyle kutlamış olalım.
(Elbette bu yazıyı yazdığımda 2005'ten sonra geliştireceğim Ulus ve Din konusundaki görüşlere henüz varmamıştım ama bu evrimin ipuçları da yine bu yazıda görülebilir.) 

21.Mart.2023

Newroz’un Dönüşümü

İnsanlık, tarihindeki büyük devrimler bayramlaşmıştır. İnsan, on binlerce yıl, bir kıtlık ekonomisi içinde ve açlık tehdidi altında yaşamıştır. Ancak son beş bin yılda, ılıman iklim ırmak boylarında düzenli ekinciliğin ve hayvancılığın keşfiyle, açlık tehdidinden kurtulabilmiş, düzenli bir artı ürün elde edebilmiştir.

Düzenli bir artı ürünün olmadığı; avcılık, toplayıcılık ve gel geç bahçecilikle yaşayan bir toplumda, düzenli olarak tekrarlanan bir bayram olanaksızdır. Orada, rastlantısal olarak elde edilen bol ürünün tüketilmesi söz konusu olabilir ki, bu bayramdan ziyade şölendir.

Bayram, her şeyden önce, yaşamın çalışmadan sürdürülebileceği günlerdir. Ekincilik ve hayvancılığın keşfi düzenli tekrarlanan bir kutlamayı mümkün kılmakla kalmamış, insanlar bizzat bu bayramları mümkün kılan keşifleri, yani insanlık tarihinin bu en büyük devrimlerini bayramlaştırmıştır.

Örneğin; Kurban Bayramı insanlığın, avcılığın kıtlık ekonomisinden, hayvancılığın bolluk ekonomisine geçişin bayramıdır. Kurban bayramı efsanesinde, İbrahim'in çocuğunu kurban etmesi, kıtlık ekonomisini; meleğin getirdiği koyun ise göçebeliğin bolluk ekonomisini sembolize eder.

Aynı şekilde, ılıman iklim kuşağında, tarım ekonomisine geçmiş bütün toplumlarda, bahar aylarında doğanın canlanmasından kaynaklanan bayramlar vardır. Tiyatronun doğuşuna kaynaklık eden eski Yunanlılar'daki eğlenceler, Avrupa'da kökleri Hıristiyanlık öncesine dayanan Paskalya ve İrani kavimlerde yaygın olan Newroz'da tarıma dayalı ekonominin ortaya çıkardığı bayramlar olarak görülebilir.

Bütün büyük dinlerin kökeni tarım ve ticarete dayanan toplumlarda olduğu için, dinsel bayramların kökeninde genellikle tek tanrılı dinler öncesinin bayramları ve onların anlam değiştirmeleri vardır.

İslamlık, nasıl İslamlık öncesi Sami kavimlerin geleneği Kurban bayramını kendisine mal ettiyse; İran gibi güçlü bir uygarlık beşiği, Müslümanlaşırken Newroz gibi İslamiyet öncesi bayramlarına dinsel bir anlam da vermiş ve onları sürdürmüştür.

Böylece, dinlerin yayılması aracılığıyla, bu bayramlar, ilk doğuşundan çok başka koşullarda ve başka anlamlar içinde yaşamaya devam etmişlerdir. İnsanların hafızasından silinmiş de olsa, bu bayramlar büyük devrimlerin izi olarak, yepyeni işlevler kazanarak devam etmişlerdir.

Hıristiyanlık kölelerin dinidir ve Hıristiyanlık: "Allah altı günde tüm alemi yarattı yedinci gün dinlendi" diyerekten, kölelere haftada bir gün dinlenme sağladı. Bu tatil de bir bayram gibi görülebilir. Bu öyle büyük bir kazanımdır ki, modern işçi hareketinin mücadeleleri ile kazanılmış sekiz saatlik iş günü, yıllık ve hastalık izni gibi gelişmeler bile, yılda elli iki günlük bir tatil kazanımının yanında küçük kalır. Bu bakımdan Pazar günleri de, çalışanlar açısından büyük bir devrimin sonucudur ve bizzat kendisi bunun bir kutsanmasıdır da.

* * *

Ulusal bayramların temelinde ise, burjuva devrimleri veya bunları sembolize eden olaylar bulunmaktadır, bağımsız bir devletin kurulması gibi.

Çoğu ulusta topu topu, devrim veya bağımsızlık ilanı gibi, en büyük olaylara denk gelen bir veya iki önemli ulusal bayram vardır. Ama Türk devletinde, 29 Ekim, 23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos ve bir çok şehrin "kurtuluş" bayramları da sayılırsa, beş kadar ulusal bayram vardır. Ortada refah getiren bir devrim olmayınca, Türkiye'nin egemenleri, refah yerine, çalışanlara bayramlarla tatil günü rüşvetleri vererek iktidarlarını korumayı denemişlerdir. Bu beş bayram, Türkiye'de doğru dürüst burjuva devrimi yapılmadığının itirafından başka bir şey değildir. Bütün dünyada, adam gibi devrim yapmış burjuvazi, bağımsızlık ya da devrim günün bayramlaştırarak bir günle yetinmiştir. Çalışılmayan bir gün, burjuvazi açısından artı değer üretilememiş, dolayısıyla kayıp bir gün demektir. Bu nedenle, normal olarak burjuvazinin bayramlarla arası hoş değildir. Türkiye'de de son yıllarda burjuvazi palazlandıkça, bunca bayrama ne gerek var diyerekten çok bayram ve kaybedilen iş günleri için memnuniyetsizliğini dile getirmektedir ama, bir refah sağlamaktan ve gerçek politik iktidara sahip olmaktan öyle uzaktır ki, ancak 27 Mayıs'a dokunabilmiştir.

Türk devletinin kuruluşu, Osmanlı "devlet sınıfları"nın eseridir. Bunlar için ise, bir kapitalistin artı değer hesabından ziyade, egemenliği sürdürmenin kendisi, bunun için de rüşvet ve tehdit önem taşır. Bunun için Türkiye'deki ulusal bayramların hepsi, bir tatil günü olarak çalışanlara rüşvet olduğu kadar; militarizm gösterileriyle, ordunun ve bürokrasinin bir kutsanma ayinine dönüşmesiyle bir tehdittir.

* * *

Bütün bayramlar gerçekleşmiş olaylara, dönüşümlere dayanırlar. 1 Mayıs ise, henüz gerçekleşmemiş ve belki hiç gerçekleşmeyecek bir dönüşümün bayramıdır. Bu nedenle bir bayram bile değil, bir birlik ve mücadele günüdür. Tarihte, henüz gerçekleşmemiş bir projeye dayanan ve bizzat o projeyi gerçekleştirmenin de aracı olan ilk bayramdır; Politik bir mücadele aracıdır. Bütün bayramlar, kutlayıcılarını ulus ya da dinlerle sınırlarlar.

1 Mayıs insanlık tarihinde, bütün dinlerden ya da uluslardan insanların ortaklaşa kutladığı ilk ve tek bayramdır. Bu özelliği de onun projesinin özünü yansıtır.

Ne var ki, 1 Mayıs, uzun yıllar, bürokratik diktatörlüklerde, ulusal bayramların yerine geçirilmiş resmi ve militarizm gösterisine dönüşmüşlerdir. Kimi Türkiye gibi ülkelerde, kendi gerçek projesinden çok farklı, özünde demokratik karakterdeki hareketlerin sembolü olarak bir anlam kazanmıştır. Zengin ülkelerde ise, görevli sendika bürokratlarının, küçük aşırı sol grupların ve diaspora milliyetçiliğinin bir gösterisi olarak kutlanır. Bu anlamda, 1 Mayıs, kendi özgün anlamıyla artık dünyanın hiçbir yerinde kutlanılmamaktadır. Somut, mümkün ve gerekli bir proje olarak eşitlikçi bir toplum ideali tekrar ortaya çıkmadıkça da, 1 mayıs, başka politik program ve güçlerin bir aracı olarak kalmaya devam edecektir.

* * *

Dinsel ve geleneksel bayramlar, politik bir anlama sahip olmadıkları sürece burjuva devletleri için bir problem oluşturmazlar. Ancak, bunlar, örneğin Kürt Ulusal Hareketi'nde olduğu gibi, politik bir anlam kazandığı durumlarda, şiddetin hedefi haline gelirler. Newroz, politika dışı anlamı ve biçimiyle kutlandığı sürece bir sorun olmamış, bir folklorik adet olarak muamele görmüştür. Ama ne zaman ki, ulusal baskıya karşı Kürt direnişinin sembolü olmuş, bütün şiddeti üzerine çekmiştir.

Gelenek, geleneksel değildir; modern toplumda gelenekler inşa edilir. Kürt modernleşmesi de, uluslaşma ve modernleşmeyle birlikte binlerce yıl gerilere kadar giden ulusal bir Newroz geleneği inşa etmektedir. Nasıl dinler önceki bayramların anlam ve fonksiyonlarını değiştirerek onları kendilerine malettilerse, Kürt Ulusal Hareketi de, Newroz'u bir ulusal bayram olarak kendine mal ediyor. Böylece Newroz, muhtemelen doğuşundan sonra birincisi İran uygarlığının dini Zerdüştlük, ikincisi İslam olan üçüncü önemli dönüşümünü yaşıyor. Bir büyük devrimin, tarım ekonomisinin ve doğanın canlanışının bayramı bir ulusun canlanışının bayramına dönüşüyor. Ve 1 Mayıs gibi, yeni anlamıyla henüz bir bayram bile değil, bir mücadele günü. Bugün Kürtler ilerde ulusal baskıdan kurtulmuşluklarının sembolü olarak Newroz'u kutlayabilmek için, şimdi onu kutlarmış gibi yapıyorlar. Bu günkü Newrozlar, Newrozları kutlayabilme Newrozlarıdır, birer politik mesaj, birer politik manevra, birer kararlılık ve güç gösterisidirler. Doğrusu da budur.

* * *

Ama Newroz, bu dönüşüm içinde bir dönüşüm daha yaşıyor. Newroz'un, henüz bir bayram bile olmayan, program olan niteliği de, Kürt Ulusal Hareketi'nin geçirdiği muazzam değişimle birlikte değişme işaretleri veriyor. Kürtler, başkalarını kurtarmadıkça kendilerini de kurtaramayacaklarını gördü; ulusun yepyeni bir tanımında bir demokratik cumhuriyet projesi geliştirdi. Kutlama biçimli son Newroz gösterilerinin parola ve sloganları, bizzat bu yeni projenin bir ifadesi oldu. Bu muazzam Newroz gösterileri, Newroz'un bir ulusal bayrama dönüşümü içinde, ulusun yeni bir tanımına dönüşümünün da ifadesi. Kürt ulusu, bir ulus olarak bayramı kutlarken, aynı zamanda onu bir yeni projenin gösterisine dönüştürdü.

Bu nedenle bu Newroz, bir yandan, katılım ve gösterileriyle büyük bir devrimci kabarışın ifadesi olduğu kadar; o gösterilerdeki sloganlarıyla ve çağrısıyla yeni bir projenin de ilk kitlesel ifadesi oldu. Bu muazzam patlama, eğer ezilmemeyi başarır, enerjisini başarılı olarak kullanabilirse, sadece Kürtlerin ve Türklerin değil, bütün bölgenin kaderini değiştirebilir.

Newroz gösterileri, bayram biçimi altında, bütünüyle yasal zeminler kullanılarak nasıl politik bir mücadele yapılacağının; kitlelerin yaratıcılığının güzel bir örneğidir ve Kürt Ulusal Hareketi'nin, yılların mücadelesi içinde politik bakımdan her türlü taktik kıvraklık ve esneklikle, hedeflere bağlılığı birleştirmeyi çok iyi öğrendiğini ve olgunlaştığını gösterdi. Ve bu halk, Newroz gösterileriyle, başta Türkler olmak üzere diğer halkları projesine kazanma savaşına girmiş bulunuyor.

22 Mart 2000 tarihli Özgür Politika'daki şu haber böyle bir gelişimin müjdecisi olabilir:

"Kürdistan İşçi Kadınlar Partisi (PJKK), Newroz'un Kürt ve Türk halklarının ortak bayramı olmasını diledi. PJKK, Newroz'un 21. yüzyılda barış ve demokrasi temelinde halkların kardeşlik ve birlikteliği hedefi ile yaşamsallaştığını hatırlattı."

Bir ulusal hareketten sosyal harekete, ulusun dile ve etniye ve kültüre dayanan tanımından, hukuki tanımına geçiş, ifadesini bu "ortak bayram" ve "kardeşlik" projesinde buluyor.

Bu Newroz'un sloganları, siyasi taleplerine gereken güçleri kazanıp örgütleyebilir ve zafer kazanırsa, Newroz, Ortadoğu'daki halkların ortak bir demokrasi bayramı olabilir ve bir dönüşüm daha geçirebilir.

demir@comlink.de

Hiç yorum yok: