Erdoğan’ın diktatörlüğüne seçimler ile son verilebileceğini
düşünenler ve stratejilerini buna oturtmaya çalışanlar Erdoğan’ın suç
ortaklarıdır.
Erdoğan’ı seçimlerde yenebilmek için bile, şimdiden ona
karşı sivil direniş hareketleri başlatmak gerekir ki bu hareketlerin sonucunda
oluşacak kıta kaymaları, güç dengesi değişimleri seçim sonuçlarında ifadesini
buldun.
Seçimler gerçek güç ilişkilerinin sadece bir anlık
tespitinden başka bir şey değildirler.
Seçimlerin sonuçları güç ilişkilerini değil, güç ilişkileri
seçimlerin sonucunu belirler.
*
Birkaç gün önce “#İSTİFA’nın Zamanıdır” başlıklı bir
yazı yazdık. Orada, parolası, biçimi ile somut olarak bir sivil direniş
hareketi önerdik. Önerilen biçim OHAL
koşullarında bile uygulanabilecek bir biçimdi. Her gün belli saatlerde, belli
yerlerde, hiçbir slogan atmadan, şarkı marş söylemeden, pankart taşımadan
hiçbir örgütün veya siyasi partinin renklerini, işaretlerini, flamalarını
taşımadan, sadece yakamız, o da olmazsa elemizi yazacağımız bir #İSTİFA sözcüğü ile BULUNMAK.
Yani kimi durur, kimi oturur, kimi yürür, kimi sohbet eder.
İdari ve hukuki olarak bir protesto veya gösteri olmayan; ama politik ve
sosyolojik olarak bir protesto ve gösteri olan bir eylem biçimiydi önerilen.
Aslında böyle bir
hareketi, birkaç iri boy (Halk Evleri, ÖDP, EMEP gibi) hareketlerin her birinin
gücü ve mobilizasyonu bile başlatabilirdi. Koşullar son derece uygundu ve
uygundur. Süt ılıktır. Sadece içine bir kaşık yoğurt atmak, içine maya,
katalizatör tohum atmak gerekirdi ve gerekir. Bur yağmur damlasının oluşması
için bile havadaki bakteri ya da tozlar gerekir.
Tek yapmaları gereken alıştıkları sloganlı, bayraklı kendilerinin
damgasını taşıyan protesto, eylem, gösteri biçimlerinden vaz geçmeleri, sıradan
yurttaşlar olarak herkesin kolayca katılabileceği şekilde, hiçbir slogan
atmadan, bayrak taşımadan, gösteri yapmadan herkesi kapsayabilecek; hiçbir
partinin rengini ve damgasını taşımayan bir “bayrak” açmalarıydı.
Bizim önerimizde bu “bayrak” ele veya bir kağıda yazılmış
dümdüz bir #İSTİFA sözcüğü idi.
*
Böyle, temel yurttaşlık haklarıyla sınırlı, hukuken OHAL
kapsamına bile girmeyen, geniş kitlelerin katılabileceği bir biçim olarak en
azından tartışmaya da mı değmezdi. Denemeye de mi değmezdi?
Bu öneriye ilişkin ne sosyalist örgütlerden ne kişilerden,
ne kimi meclislerden bir tek ses bile çıkmadı.
Peki kendilerinin bir önerisi var mı?
Yok.
Halbuki şimdi hiçbir şey yapamıyorsak bari en azından ne
yapmak gerektiğini tartışmamız gerekmez mi?
*
Bu durum bize önerimizi yeniden gözden geçirmemiz
gerektiğini düşündürdü.
Demek perspektifsizik, dağınıklık ve yılgınlık o kadar
etkili ki siyasi koşullar çok uygun olmasına rağmen cılız bir yankı bile yoktu.
Çünkü aynı öneriyi Anayasa oylaması öncesinde #HAYIR
bağlamında yapmıştık, o zaman örgütler kendi renkleri, pankartları, parolaları
ile sokaa çıkarak en azından önerimize karşı ayaklarıyla oy vermişler,
yaptıkları emrivakiyle tartışımkasını engellemişler bir kitlesel sivil direniş
hareketini bir #HAYIR kampanyasına, .ir tür seçim kampanyası ve stratejisine
çevirmişlerdi.
Şimdi ise bu bile yok.
Bu hayra alamet değildir.
Öyle görülüyor ki, yavaş yavaş çürüme kendini besleyen bir
nitelik kazanmaktadır.
Yılgınlık ve perspektifsizlik, daha büyük yılgınlık ve
perspektifsizliklerin nedeni haline gelmektedir.
Bunu örneğin yıldızların oluşum sürecine benzetebiliriz.
Kütle belli bir kritik büyüklüğe ulaştıktan sonra, o büyük kütle daha büyük
çekim gücüyle daha büyük bir kütleyi daha hızlı kendine çeker daha hızlı ve
büyük kitleyi kedine çektiği için daha da büyük bir çekim gücü kazanır ve bu
böylece gider. Ta ki kendi büyüyen kütle kendi basıncıyla çekirdeğinde bir
yıldızın oluşumuna yol açan reaksiyonları başlatana kadar.
Öyle görülüyor ki, böyle bir kendini besleyen bir yılgınlık
ve perspektifsizlik dinamiği hareket geçmiş bulunuyor. Çürüme, çürümeyi
besliyor.
Ne yapılabilir?
Bu durumda, savunma hattını çok daha gerilerden kurmak
gerekir.
Belli ki, sessiz ve pankartsız, yakaya bir rozet gibi
iliştirilmiş, üzerinde #İSTİFA yazan bir kağıt parçasıyla
bir yerlerde belli saatlerde bulunmak
bile artık yapılması zor, insanların çekindiği bir sivil direniş biçimi.
Bu durumda daha da pasif, daha az riskli, daha da kapsayıcı
olabilecek bir biçim aramak gerekiyor.
Önemli olan muhalefetin seçime endeksli olmaktan çıkması,
gücünü görmesi partilerin ve örgütlerin barajını yıkması.
Önemli olan Erdoğan’ın yenilebileceğini görmek ve göstermek.
Aslında bugün Erdoğan’ın bugün gücü ve zekası gibi görünen
her şey, muhalefetin çapsızlığı ve aptallığından başka bir şey değildir.
*
Quemada diye bir
film vardı Marlon Brando’nun orada beyaz
adamın ölebileceğini ve öldürülebileceğini bile tasavvur edemeyen, korkunç
acılar ve şiddet sonucu bunu hayal bile edemez hale gelmiş köleler benzeri
durumdaydı.
O filmde Marlon Brando, seçtiği, kendisine hakaret
ettiğinde, en azından kendisin öldürmeyi aklından geçirebilmeye cesaret
edebildiği için seçtiği müstakbel siyah önderin, beyaz adama ateş edemeyeceğini
görünce kendisi devreye girer.
Ama o bir film ve bizim de bir Brando’muz yok.
O halde, çok daha sıradan, her kesin yapabileceği bir biçim
bulmalıyız.
*
Tarihsel dersler şunu gösterir köleler ve köleleşenler ancak
çok pasif ve sivil direniş hareketleri oluşturabilir
Pasif direnişler öneren Hıristiyanlığın kölelerin dini
olması bir rastlantı değildir.
Pasif direnişin simgesi Gandi’nin kast sisteminin insanları
köleleştirdiği Hindistan’dan çıkması bir rastlantı değildir.
Martin Luther King’in başını çektiği sivil haklar
hareketinin ve pasif direnişlerinin köleliğin güçlü geleneklerinin hala
yaşadığı Güney eyaletlerinde çıkması ve tutması bir rastlantı değildir.
Bu durumda ne yapmalı?
Bir öneri
Bugün herkesin evinde bir bilgisayar ve yazıcı var.
Her kırtasiyecide arkası yapışkanlı etiketler de var.
Arkası yapışkanlı etiketlere, evde yazıcıyla #İSTİFA yazdırıp, yazıcımız yoksa elle
yazıp, bu küçük etiketleri olsun önünüze gelen her yere de mi yapıştıramayız?
Yürürken kimsenin görmediği bir anda, herkesin görebileceği
bir yere, bir direğe, herhangi bir yüzeye avucumuzun içi kadar bir #İSTİFA da mı yapıştıramayız?
Eğer herkes bunu bir parca olsun yaparsa, bugün nüfusun en
az yarısı Erdoğan’a karşı oluğuna göre, her yer #İSTİFA etiketleriyle doldurulabilir.
Bunu hor ve küçük görmeyelim.
Bu da bir Sivil direniş hareketi olur. Bugün ihtiyaç olan
kitlesel bir harekettir.
Böylece hiç de azınlık olmadığımızı görerek, bunu önceki
önerimizdeki gibi bir sivil direniş hareketinin bir başlangıcı da mı yapamayız?
Aslında böyle bir hareket, atomlara ayrılmış insanların
ortaklaşa bir davranışta birleşmesini gerektirdiğinden önceki önerimizden daha
da zordur. Ama en azından riski daha azdır. Belki bu öneri diğerinin daha kolay
olduğunu görmeye yarar.
*
Evet önerimizin yeni biçimi budur. Herkes çevresindeki
arkadaşlarıyla ya da yalnız başına etiketlere #İSTİFA yazıp otobüste, metroda yolda, her yere bunları
yapıştırabilir. Böyle bir kitle hareketi yaratılabilir. Böyle bir #İSTİFA çıkartmaları hareketi bir çığ
gibi büyüyebilir.
Böyle çığ gibi büyüyen bir hareket gerçekten geniş
kitlelerin katılacağı, daha büyük bir sivil direniş hareketinin hazırlayıcısı
olabilir.
Lütfen bu yazıyı yakınlarınıza, tanıdıklarınıza yollayın.
Hiç olmazsa ne yapılabileceğine dair bir tartışma başlamasına yardımcı olun.
Zaman daralıyor. Seçimlerden önce Erdoğan’a karşı zafer
kazanılamaz ise, seçimlerde hiç kazanılamaz.
5 Aralık 2017 Salı
Demir Küçükaydın
Bloglar:
Video:
Podcast:
İndirilebilir kitaplar:
Bu yazı ilk olarak şurada yayınlandı:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder