Erdoğan’ın başkanlık seçimiyle veya uluslararası
sıkışmışlığı sonucunda devlet için taşınamaz bir yük oluşuyla vs. bulunduğu
mevkii terk edeceğini düşünmek, sahte hayaller yaymaktır.
Çünkü Erdoğan için geri dönüş yoktur. En küçük bir geri
adım, bir zaaf belirtisinin sonu olacağını herkesten iyi bilmektedir.
Bulunduğu yerde kalmak için HERŞEYİ yapmaya hazırdır.
Bugüne kadar yaptıkları bunu gösterir.
Erdoğan bir tek şekilde iktidardan uzaklaştırılabilir: Milyonların
katıldığı sivil bir yurttaşlar hareketiyle.
Şu an Erdoğan’ın #İSTİFA’sını
talep eden; bayrağı ve parolası bir tek #İSTİFA
sözcüğünden oluşan bir sivil direniş hareketinin oluşması için şartlar
olağanüstü uygundur.
Ayrıca Erdoğan Kılıçdaroğlu’nun iddialarını ispat etmesi
durumunda, #İSTİFA edeceğini
söyleyerek bu silahı bizlere kendi eliyle vermiş bulunmaktadır.
Bu belgelerinin orijinalinin Kılıçdaroğlu’nun elinde bulunup bulunmadığı hukukçuları ilgilendirir ama bizler için belgelerin değil, olgunun gerçekliği önemlidir ve bunların gerçek olduğunu bizzat Erdoğan’ın adamları bile tevil yollu ikrar etmiş bulunmaktadırlar.
Toplumsal bir hareket hukuki prosedürlere değil, gerçeklere
bakar.
Bundan sonra sorun, sosyal medya veya medyada Erdoğan’ın
trollerine laf yetiştirmek ve onlar cevap vermeye kalkmak değil; Erdoğan’ın #İSTİFA’sını milyonlarca insanın talep
etmesini sağlamak, bunun için uygun biçimleri bulmaktır.
CHP’nin milletvekillerinin meclis grup toplantısında #İSTİFA diye bağırmalarıyla hiçbir şey olmaz. CHP’nin sözde konuyu gündemde tutmak için belgelerin asıllarını dağıtmaması gibi sözümona “ince” taktikler, kitlelerin eylemini örgütlemeyi değil, kitlelerin tepkisini meclisin komisyonlarına havale etmekten başka bir anlama gelmezler.
CHP’nin milletvekillerinin meclis grup toplantısında #İSTİFA diye bağırmalarıyla hiçbir şey olmaz. CHP’nin sözde konuyu gündemde tutmak için belgelerin asıllarını dağıtmaması gibi sözümona “ince” taktikler, kitlelerin eylemini örgütlemeyi değil, kitlelerin tepkisini meclisin komisyonlarına havale etmekten başka bir anlama gelmezler.
Kaldı ki, bu çok “ince” taktikler, ABD’de görülen mahkemeyi
gündemden düşürmesi için Erdoğan’ı içine düştüğü kuyudan çıkarmaya yarayan
birer ip işlevi görmektedirler.
CHP Erdoğan’a karşı muhalefeti meclise ve komisyonlara
hapsederek sönümlendirmekten başka bir şey yapmaz ve yapamaz.
Çünkü o demokrasiyi ve hakları değil, Devletin uzun vadeli
ve genel çıkarlarını savunmakla kendi misyonunu tanımlamış; demokrasiyi ve
hakları buna hizmet ettikleri ölçüde söz konusu eden; yığınların bizzat kendi girişimleri
ve eylemleriyle bu merkezi, bürokratik ve keyfi devletin kontrolü dışında yurttaşların
örgütlenmesi gibi hiçbir sorunu olmayan ve bunlardan korkan, bunları
engellemeye yönelik bir yapıdır.
Kaldı ki, sadece CHP de değil, var olan muhalif partiler, her
şeyi kendi flama ve isimleriyle yapmaktan başka bir şey bilmediklerinden, zaten
toplumda var olan ve iyice derinleşmiş fay hatları nedeniyle tüm gayrı memnunları
birleştirecek bir hareket yaratmanın önünde bir engeldirler.
Engeldirler çünkü, örneğin HDP’nin kendi flama, bayrak ve
sloganlarıyla başlatacağı bir harekete, çoğu aynı zamanda bir Türk milliyetçisi
olan laikler ve Aleviler soğuk ve kuşkuyla bakıp katılmazlar.
Engeldirler çünkü örneğin CHP’nin başlatacağı bir harekete,
bu sefer Kürtler ve laikçiliği ve devletçiliği ile kendilerinin yıllarca kamu
hayatına katılmasını unutamayan mütedeyyin Müslümanlar kuşkuyla bakıp
katılmazlar.
Bu bölünmüşlük, tüm demokratik özlemlerin aynı kanala
akmasının, geniş bir yurttaşlar hareketi oluşmasının önündeki en temel ve büyük
engeldir.
Bu gibi durumlarda, bu gibi “Gordiyos Düğüm”lerinde, kör düğümü “İskender’in Kılıcı” çözer.
Yani var olan bölünmeleri işlevsiz hale getiren ve o
bölünmeyle bölünen bir yeni bayrak, paradigma, parola çözer.
İşte bir tek sözcükten oluşan bir #İSTİFA bayrağı ve parolası, herhangi bir parti, görüş, örgütle
özdeşleşmemişliği nedeniyle bu işlevi görebilir. Var olan bölünmelerle bölünme
olanağı yaratır.
Ayrıca siyasi durum bakımından güncel ve aktüeldir.
Tekrar edelim, var olan fay hatlarını kapatacak ya da
işlevsizleştirecek; hiçbir partinin eğilimin damgasını ve renklerini taşımayan,
tamamen “renksiz”, “kokusuz”, nötr ve ama tam bu nedenle de kapsayıcı #İSTİFA parolası, bayrağı ile milyonların
katılabileceği bir Sivil Direniş Hareketi ortaya çıkabilir.
#İSTİFA bu işlevi
görmek için bugünün koşullarında en işlevsel ve doğru bayrak ve paroladır.
*
Ancak bir bayrak ve parolanın doğru ve can evinden
yakalayıcı olması yetmez.
Mücadele biçimlerinin de buna, toplumun ruh haline, güç
ilişkilerine uygun olması gerekir.
“Bugünün koşullarında
hangi mücadele biçimleri ile bu bayrak ve parola birleştirici bir işlev
görebilir?” sorusu sorulmalıdır.
Her şeyden önce soru bu korku, yılgınlık ve dağınıklık
ikliminin nasıl aşılacağı sorusu sorulmalıdır.
Çünkü yenilgiler yılgınlığı ve korkuyu, korku ve yılgınlıklar
yenilgileri getirmektedir. Sorun bu fasit dairenin dışına nasıl çıkılabileceğidir.
Birincisi, kesinlikle hiçbir yasayı çiğnemeyen, en temel ve
sıradan yurttaşlık haklarının kullanılmasına dayanan bir biçim olmalıdır.
İkincisi, en korkakların, en çekingenlerin bile kendini
ifade edebileceği ve içinde yer alabileceği bir biçim olmalıdır.
Bu iki koşul birbirinden ayrılamaz. Çünkü ancak hiçbir yasayı
ve yasağı çiğnemeyen biçimler en geniş ve çekingen kesimlerin katılmasını
sağlar.
“Hareket halindeki bir
birliğin hızı, en yavaş askerin hızıdır.”
Klasik savaş sanatının bu kuralı, kitle hareketleri için de
geçerlidir.
Bir gerçek kitle hareketi, en korkakların, kaybedecek şeyi olanların,
en çekingenlerin de kendilerini bulabileceği biçimler içinde ortaya çıkabilir
ve gelişebilir. Ancak böyle kapsayıcı biçimler, geniş kesimlerin fiili mücadele
içende, kendi deneyleriyle cesaret bulmalarının ve gelişmelerinin yolunu
açabilir. Çünkü geniş kitleler kitaplarla, sözlü veya yazılı argümanlarla değil,
kendi eylemleriyle öğrenirler ve kendilerini değiştirirler.
O halde bu genel ilkeler ışığında yapılması mümkün ve
gerekli olanı daha somutlayalım.
Bu OHAL koşullarında, hukuken gösteri, toplantı, yürüyüş
gibi en temel demokratik hakların bile alanına girmeyen bir biçim bulmak
gerekmektedir.
Çünkü fiilen ve hukuken, demokrasinin olmazsa olmazı olan bu
haklar kaldırılmış bulunmaktadır.
Bu hakları kullanmaya yönelik her çaba, iktidarın tamamen
keyfi ve baskıcı müdahalelerine maruz kalmakta, saldırılmakta, tutuklamalar
olmaktadır.
Bu da geniş yurttaş kitlelerini korkutmakta, bu gibi hareketlerden
uzak durmasına yol açmaktadır.
Bu durumda küçük bir azınlığın özverili çabalarına hapsolan protesto
ve direnişler, demokratik hakları kullanma çabaları, tecrit olduğu için,
iktidarın daha da pervasızca keyfi müdahale ve saldırılarına maruz kalmaktadır.
Olumsuzluğun olumsuzluğu beslediği bir fasit daire ortaya
çıkmaktadır.
Peki bu durumda bir biçim, bir, çözüm, bir çıkış yolu yok
mudur?
Vardır
Erdoğan’ın bu en küçük bir politik hakkın kullanılmasına
saldırıp, kitleselleşmeyi engelleme silahını kendi silahımıza dönüştürebiliriz.
Karşı tarafın gücünü ona karşı kullanabiliriz.
Bugün uzak doğu sporları denilen teknikler, aslında
ezilenlerin direnişini örgütlemeye yönelik partiler, tarikatlardı.
Hemen hepsinin temelinde, güçsüz olanın, alttakinin, baştan
yenik olanın; üsttekinin, güçlünün, baştan kazanmışın gücünü ona karşı bir
silaha dönüştürmesi çabası vardır.
Bu biçim tıpkı #İSTİFA
bayrağı ve parolası gibi, çok basit ve sade, en sıradan yurttaşın bile
katılabileceği bir mücadele biçimidir.
Bunu en kısa biçimde şöyle tanımlayabiliriz. Her
gün aynı yerde, aynı saatlerde hiçbir slogan atmadan, hiçbir bayrak ve pankart
taşımadan, duran, oturan, konuşan, yürüyen, duran sıradan yurttaşlar olarak BULUNMAK ve BULUŞMAK.
Bir yurttaşın herhangi bir yerde bulunması ve tanıdıklarıyla veya tanımadıklarıyla buluşması bir politik hakkın kullanımına girmez. Yani OHAL kapsamına girmez.
Gösteri, toplantı ve yürüyüşler kanunu kapsamına girmez, dolayısıyla polisin,
valinin, kaymakamın müdahalesini olanaksız kılar.
BULUNMAK ve BULUŞMAK hiçbir slogan atmamaktır, hiçbir şarkı,
türkü, marş vs. söylememektir.
BULUNMAK ve BULUŞMAK hiçbir pankart, bayrak, döviz taşımamaktır.
BULUNMAK ve BULUŞMAK hiçbir pankart, bayrak, döviz taşımamaktır.
BULUNMAK ve BULUŞMAK apolitik bir biçim içinde milyonları
kapsayacak bir politika yapmaktır.
BULUNMAK ve BULUŞMAK hukuken ve idari olarak politik
olmayan, ama sosyolojik olarak gerçekten, sivil bir direniş hareketi biçiminde,
politik bir direniş yapmaktır.
*
Herkes örneğin isterse avuç içine bir #İSTİFA yazabilir,
isterse el kadarcık bir kâğıt parçasına #İSTİFA
yazabilir ve bunu örneğin yakısına iliştirebilir. Bunlar hukuksal olarak, bir
pankart, bayrak vs. değildir. Yurttaşların istedikleri gibi giyinme ve süslenme
hakları vardır. Bu çerçevededirler.
Ama bunlar fiilen, hukuken pankart ve bayrak olmayan ama
sosyolojik olarak birleştirici pankart ve bayraktırlar.
Sessiz durarak hukuken slogan atmış, şarkı ya da marş
söylemiş olmayız; ama sosyolojik olarak, sessiz kalarak, kulakları sağır eden sloganlar
atmış, şarkılar ve marşlar söylemiş oluruz.
Hepimiz, birlikte slogan atmayarak, bağırmayarak, pankart taşımayarak;
ama bütün
bu yapmamaları ortaklaşa yaparak en büyük ve etkili ortaklaşa davranışı yapmış
oluruz.
Sessizliğimizle milyonların aynı anda aynı şeyleri
söylemesini sağlarız.
Milyonların hiçbir gösteri yürüyüşü yapmadan her gün aynı
saatlerde aynı yerlerde ulunması ve buluşması, yani kiminin sohbet etmesi, kiminin
oturması, kiminin volta atması, kiminin yürümesi, kiminin dikelmesi gösteri
yürüyüşü veya miting olmayan en büyük ve etkili gösteri yürüyüşü ve miting olur.
Böylece Erdoğan’ın bütün haklarımızı almasını, ağzımızı
bağlamasını, bize karşı kullandığı bu silahı, kendi zaaflarımızı aşmak,
bölünmüşlüğümüze ve korkaklığımıza son vermek için Erdoğan’a ve onun
diktatörlüğüne karşı bir silaha dönüştürmüş oluruz.
Böylece her yurttaşın kendini ifade edebileceği bir sivil direniş hareketi yaratmış oluruz.
Böylece her yurttaşın kendini ifade edebileceği bir sivil direniş hareketi yaratmış oluruz.
*
Erdoğan’ı ancak milyonların katıldığı, milyonları
birleştiren bir Sivil direniş hareketi yerinden edebilir.
Böyle bir hareketin ortaya çıkışına ekmek kadar su kadar
ihtiyacımız bulunmaktadır.
Buna yanı zamanda, sadece Erdoğan’dan kurtulmak için değil, Erdoğan’ın
iktidarda kalmak için şimdilik kader birliği ettiği, şimdi Erdoğan’a kestaneleri
ateşten çıkartan, Avrasyacı, Ergenkoncu, bu devlete egemen güçler için taşınması
güç bir yük olduğunda, bu güçlerin onu tasfiye ederek bir kurtarıcı gibi gelmelerini
engellemek ve demokratik bir düzene geçebilmek için de şarttır.
Ayrıca şu an çok kritik bir noktada bulunuyoruz.
Hem Erdoğan, hem kader birliği ettiği bu güçler, sıkışmışlıklarından
kurtulmak için, bir savaş başlatabilirler. Bu egemenlerin her zaman baş vurduğu
en klasik yoldur.
Yolsuzluklar ortaya döküldükçe, dış ticaret açığı büyüdükçe,
ekonomi durgunlaştıkça Suriye’ye ve Afrin’e saldırma sözlerinin artması bir
rastlantı değildir.
Kendileriyle birlikte tüm toplumu ve ülkeyi de ateşin içine
atmaya hazırlanmaktadırlar.
Bu gidişi durdurmak için tek çare milyonların katıldığı bir
sivil direniş hareketidir.
#İSTİFA parolası
ve bayrağı, tüm kapsayıcı ve birleştiriciliğiyle bize bu olanağı sunmaktadır.
Önerdiğimiz biçim böyle bir Sivil direniş hareketi için tüm
koşulları kapsamaktadır.
Her gün belli saatlerde, bir yerde #İSTİFA sözcükleri yazılı
ellerimiz veya rozetlerimizle sessizce pankart ve bayrak taşımadan, polisle hiçbir
şekilde çatışmaya ve tartışmaya girmeden bulunmak
ve buluşmak bizlere bunun için en toparlayıcı ve etkili biçimi sunmaktadır.
*
Sorun bunu başlatacak küçük de olsa belli bir kritik
kütlenin ortaya çıkmasındadır.
Bu da çok büyük bir rakam değildir aslında. Her yerde küçük
gruplarla başlanabilir. Kulaktan kulağa, dilden dile her gün aynı saatte aynı
yerlerde bulunacağı yayılabilir bir süre sonra kitleselleştiği görülecektir.
Bugün en sıradan bir örgütün bile üye ve taraftar sayısı örneğin
İstanbul’un bir semtinde böyle bir sivil direniş hareketi başlatmaya yetebilir.
Ama bunun için o küçük örgütün, her şeyden önce bunu kendi sloganları, pankartları, renkleri ile değil, sıradan yurttaşların benimseyeceği ve katılacağı yukarıda önerilen biçimlerde yapması gerekir.
Ama bunun için o küçük örgütün, her şeyden önce bunu kendi sloganları, pankartları, renkleri ile değil, sıradan yurttaşların benimseyeceği ve katılacağı yukarıda önerilen biçimlerde yapması gerekir.
Örgütler kendi varlıklarını ve çıkarlarını kendi başına amaç
haline getirdiklerinden böyle bir hareket bir türlü başlamamakta, referandum
öncesi #HAYIR döneminde olduğu gibi onlar örgütler olarak böyle bir kampanyayı
başlatarak hareketi bölmekte ve kendi örgütsel karlarına bakmaktadırlar.
Dolasıyla böyle bir hareket insanlar katılmayacağı veya
ondan uzak duracağı için değil, örgütlerin küçük ve bencil çıkarları nedeniyle
doğma imkanı bulamamaktadırlar. Kristalleşmelerin veya yağmur damlalarının
ortaya çıkabilmesi için, küçük de olsa mayalar, tohumlar gerekmektedir.
Örgütler varlıklarıyla bu tür tohumlarının oluşmasının önünde bir engel olduğu
için bu tür bir sivil direniş hareketi ortaya çıkamamaktadır.
Gezi bile bu örgütlerle değil, onlara rağmen ortaya çıkmıştı.
Bu durumda bir tek yol kalıyor: Yurttaşların kendi girişimleriyle böyle bir hareketi başlatmaları.
Bu durumda bir tek yol kalıyor: Yurttaşların kendi girişimleriyle böyle bir hareketi başlatmaları.
Gezi’nin, #HAYIR kampanyasının kalıntısı, dağılmış ama iyi
kötü ilişkilerini sürdüren çevreler, gruplar tekrar bir araya gelerek böyle bir
hareketi başlatabilirler.
Hele bir başlasın bütün örgütler ve siyasi partiler onun arkasından
hayranlıkla övgüler düzerek peşine takılacaklardır.
Bir işe bir kere girilir gerisi sonra görülür.
Bu tarihsel olanağı, olağanüstü olun koşulları
değerlendiremez isek, Tarih ve çocuklarımız bizi affetmeyecektir.
30 Kasım 2017 Perşembe
Demir Küçükaydın
Bloglar:
Video:
Podcast:
İndirilebilir kitaplar:
Bu yazı ilk olarak şurada yayınlandı:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder