Bundesnachrichtendienst (BND)
Almanya’nın dış ülkelere yönelik (Auslandsaufklärung)
tek haberalma servisidir.
Bunun başkanı olan Bruno Kahl 15 Temmuz’a ilişkin olarak birtakım
değerlendirmelerde bulundu ve Alman basınında yayınlanan bu değerlendirmelerin
Türkçede de çevirisi yayınlandı, örneğin TR724’te.
Biz 15 Temmuz’un hemen ardından, somut bir bilgi veya
istihbarata dayanmadan; ama toplumsal güçlerin konum ve çıkarlarından hareketle,
yani tümden gelimle birtakım
değerlendirmelerde bulunmuştuk.
Alman İstihbarat Teşkilatı Başkanı Kalh’ın değerlendirmeleri
ise, somut verilerden hareketle, yani tümevarımla
15 temmuz hakkında benzer sonuçlara ulaşıyor.
Elbet bu beyanatın şimdi verilmesinin politik bir anlamı olabilir.
Muhtemelen Erdoğan’ın gerginlik politikasına karşı bir uyarı
gibi bir işlevi olabilir. Yani örneğin “Bizi fazla konuşturma” gibi bir anlamı
olabilir.
Almanya gibi işin belli bir kurumsallaşmasının ve
standardının olduğu ülkelerde bir devlet memurunun böyle bir konuşma yapması
genellikle devletin belli bir mesaj vermesi anlamını taşır. Örneğin 90’larda Çiller
Ağar döneminde, Almanya’da kimi mahkemeler benzer konularda konuşmak zorunda
kalmış ve gerçek bilgilerinin ucunu göstermişlerdi.
Bilginin yayınlanmasının veya şimdi yayınlanmasının, bu
politik veya taktik yanı sarfı nazar edilirse, bu gibi görevlilerin çıkardığı
bu gibi sonuçların kolaycı bir genelleme olmayacağı bellidir.
Bu gibi konularda kesin sonuçlara ulaşmadan kolay kolay
konuşmazlar ve bu durumda bile, muhtemelen ulaştıkları sonuçlar kesin veya
kesine yakın iken bile “ikna olmadık”
gibi başka bir sonuç çıkarmaya da pay bırakan şekilde formule edilirler.
Ayrıca Almanları tanıyanlar onların işi her zaman temelden
ele aldıklarını, somut verilere dayanmadan konuşmayacaklarını da iyi bilirler.
İşler Almanya gibi ülkelerde Türkiye’deki alaturka yöntemlerle
veya Şark kurnazlığı ile yürümez.
Bu vesileyle, aşağıya hem BND başkanı Kahl’ın yapılan
söyleşisini; hem de 15 Temmuz’dan hemen sonra yazdığımız üç yazıyı
paylaşıyoruz. Bunu bir fikri takip veya varsayımın deneyle doğrulanması gibi
görmek gerekir.
Elbet bizim yazılarımız bir sosyalistin çıkarması gereken somut
görevler ve yakalanacak ana halkalarla ilgilidir.
Bunlar da geçerliğini korumaktadır ama bu yazı bağlamında bu
çıkarsamalar değil; hiçbir bilgiye dayanmadan, tümdengelimle çıkarılan sonucun
somut bilgiyle de doğrulanmış olması önemlidir.
Bay Kahl’ın söyleşisi ve bizim 15 Temmuz’un helmen ardından
yazdığımız üç yazı aşağıda.
*
Alman İstihbarat Başkanının Değerlendirmesi:
Der Spiegel: Erdoğan
darbe girişiminin arkasında kesinlikle Gülen Hareketi’nin olduğunu açıkladı.
Bunun üzerine yüz binden fazla memur işten çıkarıldı. Binlercesi cezaevine
girdi. Darbenin arkasında gerçekten Gülen mi var?
Kahl: Türkiye farklı
seviyelerde bizi bu konuda ikna etmeye çalıştı. Ancak bu şu ana kadar mümkün
olmadı.
Der Spiegel: Sizin
Erdoğan’a karşı gerçekleştirilen darbe girişimine yönelik açıklamanız nedir?
Darbe hükümet tarafından mı organize edildi?
Kahl: Darbe devlet
tarafından başlatılmadı. Zaten 15 Temmuz’dan önce hükümet tarafından bir
temizlik dalgası başlamıştı. Bundan dolayı ordunun bir bir kısmı bu dalga
kendilerine ulaşmadan önce hızlı bir şekilde darbe yapmaları gerektiğini
düşündüler. Ancak çok geçti ve onlar da bu süreçle temizlendi.
Der Spiegel:
Anlattıklarınız Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sürekli iddia ettiği büyük
teoriye benzemiyor.
Kahl: Darbenin
sonuçları olarak gördüklerimiz (belki aynı derinlikte ve radikallikte değil)
zaten gerçekleşecekti. Darbe sadece beğenilen bir bahane oldu.
Der Spiegel: Gülen
Hareketi islamcı-aşırı ya da terörist bir hareket mi?
Gülen Hareketi dini ve
seküler eğitim veren sivil bir yapı. Bunlar Erdoğan güçleri ile onlarca yıl
birlikte çalışan etüt merkezleri, eğitim kurumları gibi yapılar.
Der Spiegel: Hareketi
bir tarikat olarak tanımlıyor musunuz?
Kahl: Bunu
söylemek zor. Bu (tarikat kavramı) daha çok Batı toplumlarında yaygın bir
açıklayıcı örnek. Ancak her halükarda Gülen Hareketi önemsiz bir azınlık
değil.
*
Darbe
İçinde Darbe İçinde Darbe
Yorum soran ve niye yazmıyorsun diyen ve çok uzun
yazdığımdan yakınan okur ve arkadaşlar için kısaca yorumum: Darbe İçinde Darbe
İçinde Darbe.
(Açıklaması: (1) Erdoğan'ın darbesi (halen yürürlükte); (2) Erdoğan'a karşı darbe girişimi (Akim Kaldı); (3) Akim kalan darbeyi kullanarak birinci darbenin pekişmesi veya "Update" yapması. (Şu an yaşanan).Sonuç: şu anki rejim: Darbe içinde darbe.
Yapılacak iş: Klişeleşmiş "Demokrasi Güçlerinin Birliği" değildir.
Bugünkü programları, stratejileri ve taktikleriyle; örgüt yapıları ve anlayışlarıyla ne yeni bir güç yaratabilirler; ne de sabrın derinliklerini ve coşkunun zirvelerini harekete geçirebilirler.
Demokrasi güçlerinin her birinin (Kürtler, Aleviler, laikler, inanç olarak Müslümanlar, Demokratlar ve Sosyalistler) kendini program, strateji, taktik olarak baştan yenilemesi gerekir. Bu ise bu güçlerin her birinin kendi içinde var olan yapı, program, strateji ve taktiklere karşı teorik, ideolojik ve politik bir mücadele gerektirir. Her "dış savaş" önce veya yanı sıra bir "iç savaş" gerektirir.
Bu güçlerin hiç birinde gerçekten demokratik program ve stratejiye sahip güçler akımlar ve bunların var olan yapılara karşı bir mücadelesi ve "İç savaşı" görülmüyor. bu olmadan bir şey olmaz.
Her biri içindeki demokratların neyi savunması gerektiğine ilişkin olarak yıllardır yazdıklarımız ortadadır.
Bugün Türkiye'de ve Ortadoğu'da demokratik özlemleri olan muhalefet odakları vardır ama demokratik bir programı olan, ve bu programa uygun strateji taktik ve örgüt biçimlerini hiç olmazsa taslaklaştırmış bir örgüt, yayın vs. bir yana, entelektüel akım; bir çevre bile yoktur.
Bunlar bile ortada yokken yenilgilerin birbirini izlemesi kaçınılmazdır.
Oku ne kadar uzağa atmak istiyorsanız yayı o kadar germeniz; ne kadar ileri sıçramak istiyorsanız, o kadar gerileyip hız almanız ve enerji toplamanız gerekir.
(Açıklaması: (1) Erdoğan'ın darbesi (halen yürürlükte); (2) Erdoğan'a karşı darbe girişimi (Akim Kaldı); (3) Akim kalan darbeyi kullanarak birinci darbenin pekişmesi veya "Update" yapması. (Şu an yaşanan).Sonuç: şu anki rejim: Darbe içinde darbe.
Yapılacak iş: Klişeleşmiş "Demokrasi Güçlerinin Birliği" değildir.
Bugünkü programları, stratejileri ve taktikleriyle; örgüt yapıları ve anlayışlarıyla ne yeni bir güç yaratabilirler; ne de sabrın derinliklerini ve coşkunun zirvelerini harekete geçirebilirler.
Demokrasi güçlerinin her birinin (Kürtler, Aleviler, laikler, inanç olarak Müslümanlar, Demokratlar ve Sosyalistler) kendini program, strateji, taktik olarak baştan yenilemesi gerekir. Bu ise bu güçlerin her birinin kendi içinde var olan yapı, program, strateji ve taktiklere karşı teorik, ideolojik ve politik bir mücadele gerektirir. Her "dış savaş" önce veya yanı sıra bir "iç savaş" gerektirir.
Bu güçlerin hiç birinde gerçekten demokratik program ve stratejiye sahip güçler akımlar ve bunların var olan yapılara karşı bir mücadelesi ve "İç savaşı" görülmüyor. bu olmadan bir şey olmaz.
Her biri içindeki demokratların neyi savunması gerektiğine ilişkin olarak yıllardır yazdıklarımız ortadadır.
Bugün Türkiye'de ve Ortadoğu'da demokratik özlemleri olan muhalefet odakları vardır ama demokratik bir programı olan, ve bu programa uygun strateji taktik ve örgüt biçimlerini hiç olmazsa taslaklaştırmış bir örgüt, yayın vs. bir yana, entelektüel akım; bir çevre bile yoktur.
Bunlar bile ortada yokken yenilgilerin birbirini izlemesi kaçınılmazdır.
Oku ne kadar uzağa atmak istiyorsanız yayı o kadar germeniz; ne kadar ileri sıçramak istiyorsanız, o kadar gerileyip hız almanız ve enerji toplamanız gerekir.
17 Temmuz 2016 Pazar
*
15 Temmuz Darbe Girişimi Üzerine Sorulara Cevaplar
H.Y - Soru: 15 Temmuz 2016 akşamında içinde çok sayıda
general ve bürokratın da bulunduğu bir darbe girişimi oldu. Bu askeri
kalkışmayı nasıl tanımlayabiliriz? Darbe girişiminin arkasında hangi güçler
olabilir? Darbenin bir AKP kurgusu olduğu yönünde iddiaların doğruluk payı ne
olabilir? Bu aşamadan sonra Türkiye'yi nasıl günler bekliyor? Kürdler bu olayı
nasıl algıladi, nasıl bir tutum takınmalıdırlar?
D.K. - Cevap:
15 Temmuz darbe girişimi sanırım bir erken doğum ya da düşük
olarak tanımlanabilir. Erken doğuma ya da düşüğe zorlanma da var gibi
görülüyor. Büyük olasılıkla darbeciler tasfiye edileceklerdi ve deşifre
olmuşlardı. Belki de kasıtlı olarak tasfiye edilecekleri ve deşifre oldukları
bilgisi de onları erken ve hazırlıksız bir harekete zorlamak için kendilerine
uçurulmuş da olabilir. Bu nedenle hazırlıksız bir şekilde ya devlet başa ya
kuzgun leşe demek zorunda kaldıkları görülüyor. Komplo teorilerine uygun düşen
bir yığın acemilikleri böyle açıklanabilir.
Darbecilerin sadece Gülencilerden ibaret olduğunu
sanmıyorum. Erdoğan'ın darbesi karşısında panik içinde ve kutuplaşmış laik,
kemalist unsurlar da olabilir. Muhtemelen başka nedenlerle olanlar da olabilir.
Doğrudan AKP kurgusu olduğunu sanmam, ama dediğim gibi oyun
içinde oyun; karşı tarafı kendi oyununa getirme olabilir.
Bu komplo teorileri gerçeğe karşılık düşmese de gerçek bir
korkunun ve olasılığın dile getirilişi olarak görülmelidir ve aslında bütün
gelişmeler de bu darbeyi fırsat bilen veya kullanan Erdoğan'ın şimdi şu
günlerde fiilen zaten önceden yaptığı birinci darbesini pekiştiren ikinci bir
darbe yapmakta olduğunu gösteriyor.
Darbeye direniş görünümü altında tüm muhalifleri felç etmeyi
ve ezmeyi hedefleyen ikinci bir darbeyi yaşıyoruz şu an.
HDP ve CHP derhal halkı bu ikinci darbeye karşı sokaklara
çağırmalıdır. Meclisi de Erdoğan'ın darbesine karşı direnmeye ve halkın
temsilcileri olarak Erdoğan'ın darbesini engellemeye davet etmelidirler. Buna
AKP'li ve Erdoğan'ın belirlediği çoğunluk elbet olumsuz cevap verecektir ama
böyle bir çağrı Erdoğan'ın meşruiyet görüntüsüne son verir. Bu çok önemlidir.
Aksi takdirde onun darbesinin demokrasi aksesuarları olarak bir işlev gördükten
sonra kirli bir mendil gibi bir kenara atılacaklar ve sıra kendilerine
gelecektir.
Askeri darbe girişiminin bir komplo olup olmadığının
bir önemi yoktur. Sonuç olarak bunu kullanarak, bir fırsat bilerek Erdoğan şu
an ikinci bir darbe; darbe içinde darbe yapmaktadır. Sorun bunu görmek ve buna
direnmek; buna karşı mesafe ve tavır koyabilmektedir.
Hızla bir iç savaşa doğru gidiş var. Aleviler, Laikler,
Kürtler ve Demokratlara, gerçekten inanmış Müslümanlara karşı Erdoğan
İslamcıları sokağa çıkarmış ve oraya egemen olmuş bulunuyor.
Pek yakında iç savaş manzaraları göreceğiz. Birkaç gündür
bunun ilk işaretleri Alevilerin olduğu semtlere yönelik saldırılarda görülmeye
başlandı.
Aleviler ve laikler Kürt düşmanlığına son verip, Kürt
hareketiyle ittifak yolları aramalıdırlar.
Kürt hareketi bu Türkiye'nin ve Türklerin sorunudur falan
demeden, Erdoğan'ın bu yeni darbesine karşı direnişin başını çekme, onu
birleştirme ve örgütleme yolları aramaya başlamalıdır. Bunun için de
özellikle (son zamanlarda büyük ölçüdre terkedildiği gözlenen) 7 Haziran
seçimlerinden sonraki yanlış çizgisini terk edip; 7 Haziran öncesi çizgisine
dönmelidir. 7 Haziran, bu çizgi izlenirse, Erdoğan'ın yenilebileceğini
göstermiştir.
Bizler Erdoğan'ı demokratik bir muhalefetle yenemezsek, ya
onun İslamcı ve Türk milliyetçiliği karmaşası bir ideolojiye bulanmış;
Ergenekon, Mafya ve İslamcı militanlarla sokağa egemen diktatörlüğü yerleşir;
ya da bu darbe girişiminin, ikinci ve esas bir askeri darbenin provası
olarak göründüğü yeni bir darbe gelir.
Böyle bir darbe, Erdoğan'ın İslamcı diktasından ve iç
savaştan korkan geniş yığınlardan destek bulur. Darbe teşebbüsü gecesi bu
laik ve alevi kesimlerin tepkileri bunun bir göstergesidir. Ayrıca darbe
teşebbüsü gecesi Ordunun aktif bir direniş içinde olmaması, bekle gör çizgisi,
bunun bir ipucu olarak görülebilir.
Ayrıca darbeci askerlere ve subaylara yapılanların
görüntüleri muhtemelen bütün Türk subaylarını birer darbeciye de
dönüştürmektedir.
18 Temmuz. 2016
Demir Küçükaydın
*
Şu An Yaşanan Erdoğan'ın Darbesidir. Bu Noktada Genel Olarak Derbelere veya 15 Temmuz'a Karşı Konuşmak ve Davranmak: Nesnel Olarak Bu Darbeyi Dikkatlerden Kaçırmaya; Onun Bir Aracı Olmaya Yol Açar
15 Temmuz Darbe girişimine veya genel olarak darbelere karşı
çıkmak; bunun için miting yapmak vs. şu an yaşanan Erdoğan'ın darbesini
gözlerden gizlemek; "kuşa bak" yapmaktan başka bir anlama gelmez.
HDP açıkça ve derhal Erdoğan'ın darbeyi bahane ederek şu an
gerçekleştirdiği darbesinin içinde bulunduğumuzu ifade etmeli ve bunu tüm
mantık sonuçlarına götürerek öyle davranmalıdır.
Bunun bin politik güç ya da odak tarafından açıkça ifade
edilmesi hayati önemdedir.
HDP bunu hala yapmadı. Derhal bunu yapmalı ve tüm halkı bu
darbeye karşı direnmeye ve birlik olmaya çağırmalıdır. bu çağrının yankı bulup
bulmamasının; fiili bir direnmeye yol açıp açmamasının önemi yoktur. Böyle bir
tavır ve çağrı bunlara temel olur ve onların yolunu açar. HDP bunu hala
yapmadı. Derhal yapmalıdır.
Hala darbe ile Kürdistan'daki savaş bağlantılarından söz
edip Kürtlere o kadar kötü davranmanın ne kadar kötü olduğunu AKP'ye veya
başkalarına göstermeye çalışmak politika değildir.
Politika kritik anda değişen güç konumlanışlarını ve nitelik
değişikliklerini görmek ve buna uygun stratejik, taktik, örgütsel dönüşler
yapabilmektir.
Şu an Erdoğan'ın bir darbe gerçekleştirdiği gerçeğini
atlayan her söz ve davranış demokrasi mücadelesini zayıflatır ve yok eder;
demokrasi güçlerini böler.
22. Temmuz.2016
Demir Küçükaydın
22. Temmuz.2016
Demir Küçükaydın
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder