#HAYIR diyenler,
gerçekten kitleselleşmek ve kitlesel bir hareket oluşturmak istiyorlarsa,
devletin ve hükümetin internet ve sosyal medya alanındaki kontrolünü aşmak;
onun işlevsiz kılmak veya sınırlandırmak için neler yapmak gerektiğine kafa
yormalı ve bunu tartışmalıdırlar.
Ne var ki, #HAYIR
saflarında yer alan örgütlerin hiç birinin, geniş kitlelerin otonom
örgütlenmesi; demokratik ve alternatif bir
ulusun yurttaşları gibi örgütlenmesi diye bir sorunları yok.
Onlar kendi
inisiyatifleriyle “Meclis”ler kuruyorlar ve eski örgüt kafasıyla, onları demokratik
görünümlü, ama aslında kendilerinin yönlendirdiği yapılar olarak tutmaya özel
dikkat ediyorlar. Yani örgütlü bir gücün örgütsüz çoğunluğa bireyler olarak söz
ve kararlara katılma hakkı verdiği; ama tüm örgütlerin her biri özgür örgütlü
veya örgütsüz bireyleri, eşit koşullarda yarışarak ve öyle kazanarak
ağırlıkları oranında etkili olabilecekleri yapılar oluşturma gibi bir kaygıları
yok.
Var olan örgütlerin
hiç birisi, herkesin birey olarak katılacağı, örgütlerin üyelerinin de bireyler
olarak içinde yer alıp o meclisleri veya kitleyi, “ele geçirme” ve
“yönlendirme” çaba ve niyetlerini eşit koşullarda yarış içinde
yapabileceekleri, her türlü örgütlü veya örgütsüz insanı kapsayacak gerçek
özyönetim organları kurma gibi bir çabası yok. Aksine bu tür örgütlenme
önerilerini gündeme almamak için, gözlerden ve bilinçlerden uzak tutmak için
her yolu deniyorlar.
Böyle bir çabaları
olmadığı için de, internette adeta demokratik bir ulus gibi örgütlenecek bir
yapı ve bunun araçlarını; teknik alt yapısını oluşturma gibi sorunları ya da çabaları
da yok. Yoksa hepsinin saflarında muhtemelen böyle bir işi yapacak nice bilgili
ve yetenekli insanlar vardır.
Bu durumda,
doğrudan bu konuda bilgi ve yeteneği olanlara yönelik olarak bir çağrı yapmak
tek çıkış yolu olarak görünüyor.
Kimbilir belki
tersinden gidilerek; böyle bir olanak yaratılarak, o örgütlerin de ister
istemez bu gerçekliği kabul etmeleri sağlanabilir.
Yani Hükümetin sansürünü
kırma olanakları yaratma çabası aynı zamanda alternatif ve demokratik bir
ulusun; kitlesel bir hareketin tohumunu ve olanaklarını da yaratabilir. Ve var
olan örgütleri bucak bucak kaçtıkları böyle bir yapının içinde yer almaya
zorlanabilir.
Tarih birçok kez,
normal mantıkla önce olması gerekenin, çokt özel koşullar sonucu sonra olduğunu
da göstermiştir.
Örneğin insanların
önce yerleşmeleri gerekir ki yerleşik topluma has mabedler yapsınlar, bunun
için de avcılığı ve toplayıcılığı aşmaları gerekir, yani bitki ve hayvanları
ehlileştirmeleri gerekir. Ama Göbeklitepe, önsanların henüz bitki ve hayvanları
ehlileştirmeden önce yerleşik bir topluma özgü bir mabet yaptıklarını
göstermiştir. Ve kimbilir belki bu mabedin yol açtığı ilişkiler sayesinde,
bitkileri ve hayvanları ehlileştirip neoltik devrim denen o en büyük devrimi
yapmışlar ve yerleşikliği özel koşullara bağlı olmaktan çıkarıp,
genelleştirebilmişlerdir. Mantıken sonra olması gereken, gerçek tarihte çok
özel koşullar sonucu önce gerçekleşmiş ve hatta önce gerçekleşmesi gerekenin
yolunu açmıştır.
Bir başka örnek. Devlet
egemen sınıfın bir baskı aracı olduğuna göre, devletin ortaya çıkması için önce
sınıfların ve egemen sınıfın ortaya çıkması gerekir ki egemenliği korumak için
bir araca ihtiyaç olsun ve devlet ortaya çıksın, mantıki olarak sınıflar ve
egemen sınıf önce çıkmalıdır ki sonra devlet ortaya çıksın. Ama gerçek tarihte,
devlet sınıfılardan önce ortaya çıkıp, kendisi sınıfları oluşturmuş; devlet
egemen bir sınıf olmuştur. Şerk despotluği egemen sınıf olarak örgütlenmiş
devlettir. Kapitalizm öncesi sömürünün temelinde artı ürüne ekonomi dışı zor
ile koymak vardır. Devlet, hem bu zoru uygular, hem de artı ürüne el koyar.
Benzer şekilde,
geniş kitlelerin örgütlendiği girişimler önce olmalı; sonra bunları baskı
altında yaşatma ve sürdürme ihtiyacı doğar ve böylece bir teknik alt yapıyı
yaratılabilir diye mantıki bir çıkarsama
yapılabilir.
Ama kimbilir, belki
tersi de olabilir. Böyle bir altyapının kendisi, mabedlerin neolitik devrime;
devletin sınıflara yol açması gibi; geniş kitlelerin gerçekten demokratik
meclisler kurmasının yolunu açabilir.
Bu nedenle, son
günlerde özellikle #HAYIR’ın örgütlenmesine ilişkin yazılarımızda, (örneğin “#HAYIR’ın
Örgütlenmesinde İnternet ve Sosyal Medya’nın Hükümetin Kontrolü ve Engellemesi
Dışında Kullanılabilmesi İçin Somut Bir Öneri” başlıklı yazı) somut öneriler yaptık ve
yapacağız. Özetle herkesin sosyal medyada, en az üçer kişiden oluşan en az üç
gruba üye olması veya katılmasıyla başı, sonu, hiyerarşisi, olmayan, hiçbir
yerden kesilemeyecek kesildiğinde başka yerlerden bilgilerin akacağı bir ağ
kurulması.
Ama hiç kimsenin
böyle bir derdi yok anlaşılan. Herkes kendi arkadaş çevresi veya örgütü ile içinde
yer aldığı veya kurduğu grupları yeterli görüyor. Bunların (veya kurulacak
başkalarının) ülke çapında bir bilgi akışı ağının altyapısı olarak kullanılması
gibi bir kaygı ve çaba görülmüyor.
Bu da yine yukarıda
değinilen, geniş kitlelerin alternatif bir demokratik ulusun yurttaşları gibi örgütlemesinin kimsenin derdi olmamasıyla
ilgili.
Bunun ardında da
Stalinizmden yadigar, çelik çekirdek ve onun etrafinda, onun yönlendirdiği daha
gevşek örgütler anlayışı var.
Ama bilinmeyen ve
hafızalardan kazınmış şu var, Üçüncü Enternhasyonal’in ilk kongrelerinde, Rus Devrimi
deneyinden de ilham alınarak, toplumun önünde var olan sorunları çözmeye
yönelik ama var olan devletin de alternatifi olabilecek veya bu potansiyeli
taşıyan; halkın örgütleneceği yapıların nasıl örgütlenebileceği gibi sorunlar
vardı ve bunlar için “geçişsel talepler” denen çok farklı bin anlayışa dayanan
program yaklaşımları geliştirilmeye çalışılıyordu.
Rusya’daki devrimin
muazzam köylü kitlesi, savaş ve iç savaşın yıkımı, bu temeldeki bürokratikleşme
sonunda gelişen karşıdevrimin zafer kazanması, yani Stalinizmin yükselişiyle
birlikte, bunların hepsi unutuldu ve toprağın altına gömüldü.
Bugünkü sosyalistler
ve sol örgütler bu bilinçli unutmanın yetiştirdiği kuşaklardır. Tıpkı öğrenilen
İslam’ın Emevi Karşı devriminin islamı olması gibidir.
Sol örgütlerin
dışındakiler ise, bunları unutma temelinde yetişmiş sosyalistlere ve örgütlere
tepki içinde, onların çıkmazlarını sezerek dışta kalanlardır ama klasik Marksist
geleneği bilmediklerinden, gördüklerini marksizme özdeşleştirip gerçerk
marksizmle karşılaşma olanakları da neredeyse sıfırdır.
Ve bugünkü dünyada
marksizm bir dez kendisiyle özdeşleştirilen bürokratik diktatörlükler nedeniyle
yenilmiş görülüyorken ona herhangi bir ilgi duyup, tepki durumundan
çıkamayacakları için, tüm kendiliğinden kabarışlar; Stalinist örgütlerin klasik
manüplasyoncu girişimleri ve bunlara tepkiyle, her örgütlenme çabasını adeta reddenen
yeni kuşakların açmazı içinde dağılıp gidiyor.
Aslında bizim bütün
çabalarımız, ikisi de klasik marksizmin unutulmuşluğuna dayının bu sahte
alternatifleri aşmak için bir tür, “geçişsel talepler” oluşturma çabası gibi de
görülebilir.
Yani var olan
devletin alternatifi olacak organlar yaratabilmek için solun, ezilenlerin ya da
muhalefetin içinde alternatif bir örgütlenme yaratabilmek.
Bu nedenle bütün
enerjimizi böyle bir tasavvurun oluşmasına yöneltiyoruz. Bir tasavvurun, bir
fikrin kafalarda bir yerlerde olması hayati önemdedir.
Somut biçimlere
dökülememiş olsa bile, bir tasavvur, kitleler harekete geçtiğinde somut biçimler
alır.
Paris komününü
yapan işçiler Fransız devriminin, anarşistlerin, ütopik sosyalistlerin
tasavvurlarına dayandıkları için Paris komünü’nü yüpübildiler ve özleriyle
aslında kendi temsilcilerine güvensizlik ve onlmarı denetim altında tutma
çabasından bayşka bir şiy olmayan tedbirleri geliştirdiler. Eğer o işçiler, Stalinisit
partilerin üyleri olsa veya o tür partilerin tasavvurlarıyla yetişmiş
olsalardı; veya Gezi’yi yapanların ideolojik şekillenmeleriyle şekillenmiş
olsalardı, Paris komünü’nü yapamazlardı.
İşte bu nedenle
Programcılara çağrı yapıyouz.
Yüzlerce, binlerce
demokratik özlemleri olan yetenekli programcı var.
Lütfen sosyal
medyayı ve interneti bir altyapı gibi kullanarak, kapatılması ancak internetin
kesin durdurulması ile mümkün olabilecek, çok basit, bir cep telefonu olan
herkesin kolayca kullanabileceği, en azından #HAYIR diyenlerin haberleşmesini
sürdürebilecek bir program, bir “Applikasyon” yapınız.
Bu konudaki
önerilerinizi, böyle bir aracın sorunlarını kamuoyuyla paylaşınız; #HAYIR
diyenlere sununuz, tartışınız, tartıştırınız.
Bu konuda daha
önce, yaptığımız bir öneriyi aşağıda yayınlıyoruz. Bu yazı gerekli
değişiklikler yapılarak bugünün ihtiyaçlarına uyarlanabilir. Önemli olan
mantığın ve yaklaşımın kavranmasıdır.
9 Şubat 2017
Perşembe
Demir Küçükaydın
Ezilenlerin ve Demokratların Örgütlenmesi İçin Bir Araç Gereği
(Bilişim ve İletişim Çalışanları Dayanışma Ağı’na (BİÇDA) Açık Mektup)
9 Ekim 2014
Değerli Arkadaşlar,
BİÇDA’da şu mailini görünce yine umutlandım:
“Geziden beri sürekli
biçda'ya proje fikirleri geliyor, her yere ben koşturduğumdan zamanında her
şeyi size iletemiyorum. Artık FİFO
lar doldu, alert veriyo, söylemem
gerekiyor. Yaw millet ortak bir yazılım yapalım diyor. Kar amacı gütmeyen
topluma faydalı yazılımlar...”
Neden ve niçin umutlandım kısaca anlatayım:
Ben programcı veya meslekten bir bilişim çalışanı değilim.
Ancak grubunuzla ta Gezi zamanında tanıştım ve o zamandan beri üyesiyim. Elimden
geldiğince izlemeye çalışıyorum. Grubunuzla bağlantı kurmamın nedeni tam da
yukarıdaki mesajı yazan arkadaşın dediği konuydu.
Gezi esnasında ve sonraki Parklar ve Forumlarda, ortada
tartışma, oylama yapacak ve karar alacak doğru dürüst bir avadanlık olmadığı
için, hareketin nasıl örgütlenemeden buharlaştığını görüyor ve bu nedenle başta
Almanya’da Korsan Parti’nin
kullandığı Liquid Feedback adlı
programın belki bu gidişi durdurabilecek bir imkân olabileceğini düşünüyordum.
Bunu yazılarımda ve forumlarda dile getiriyordum. Çok olumlu
karşılanmasına rağmen yine tam da örgütsüzlük nedeniyle bu olumluluk örgütlü
bir çabaya dönüşemiyordu.
O zaman, bu durumda, birkaç girişimci bu altyapıyı
hazırlayıp Gezi’cilere ve Forumlara sunarsa, zaten internet aracılığıyla
oluşmuş bu hareketin, hiç yabancılık çekmeden bu aracı kullanabileceğini ve
böylece belki demokratik bir tartışma ve karar mekanizması oluşturabileceğini
ve dağılmaktan kurtulabileceğini; dağılsa bile giden selin gerisinde epey bir
kum bırakabileceğini düşünüyordum.
Ama kötü gidişe karşı ilaç olarak düşündüğüm o programı
hazırlamak için, ne teknik bilgim, ne ilişkilerim ne de dilim vardı.
Forumlarda “Korsan
Parti” adını duyunca Türkiye’deki “Korsan”ların bu konuyu bilebileceğini
düşünerek, onları aramış ve bağlantı kurmuştum. Ama bu arkadaşların isim
benzerliğinden öte konuyla bir ilgileri olmadığını görmüştüm.
Bu sırada da yine bu kanaldan Bilişim İşçileri ve
Çalışanlarının forumlardaki toplantılarına katılıp oları izlemeye belki
oralardan bir şeyler çıkar diye etrafıma bakınmaya başlamıştım.
Ancak bu durumdan rahatsız olan dağınık ve çok insan
olmasına ve bu programdan söz etmem hep ilgi görmesine rağmen, bir ilerleme
kaydetmek mümkün olmamıştı. İşin doğrusu konuya benim kadar önem veren ve çaba
gösteren birilerini de görmemiştim.
Bu arada Türkiye’de tutarlı bir demokrasi programının
yokluğunun, bunun bilinçlerde ve ortak varsayımlar arasında yer etmemişliğinin;
yani Gezi’nin bir ruh ve anlayış olarak hazırlıksızlığının da bu dağılışta
önemli bir yeri olduğu sonucuna da ulaşmıştım.
Bu bağlamda, Türkiye’de en azından tutarlı ve radikal bir
demokrasi programının ne olduğunu tartışacak; bu konudaki birikimi özümleyecek
ve oluşturduğu tutarlı ve radikal bir demokrasi programı için bir şeyler
yapmaya başlayacak bir girişim için Radikal Demokrasi diye bir E-mail grubu
oluşturduk. (Grubun sayfası şurasıdır. Tüm tartışmalar ve yazışmalar açıktır: https://groups.google.com/forum/?hl=tr#!forum/radikal-demokrasi)
Gruba bir süre sonra Gezi’nin dağılmasında, bir örgütlenmeyi
ve karar almayı sağlayacak aracın bulunmamasının önemli bir yeri oluğunu
düşünen ve aynı zamanda bilişim alanıyla da ilişkili başka arkadaşlar da
katıldı ve bir yandan program sorunlarını tartışırken diğer yandan da bu teknik
konulara da ilgi duyanlarla, araştırıp bilgilerimizi paylaşmaya başladık.
Bu arada şunları tespit ettik:
Bilgisayar ve internet, hem doğrudan demokrasi hem de temsili demokrasinin özelliklerini birleştirme olanağı tanıyordu buna Liquid Demokracy (Akışkan Demokrasi) deniyordu. Almanya’da Korsan Parti başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesindeki sol partiler veya mahalli yönetimlerin kullandığı Liquid Feedback programının esas konsepti, bu “Akışkan Demokrasi” anlayışına dayanıyordu.
Bilgisayar ve internet, hem doğrudan demokrasi hem de temsili demokrasinin özelliklerini birleştirme olanağı tanıyordu buna Liquid Demokracy (Akışkan Demokrasi) deniyordu. Almanya’da Korsan Parti başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesindeki sol partiler veya mahalli yönetimlerin kullandığı Liquid Feedback programının esas konsepti, bu “Akışkan Demokrasi” anlayışına dayanıyordu.
Bu vesileyle bu çalışmaların bir yan ürünü Akışkan Demokrasi konseptini kısaca
anlatan bir videonun biri alt yazılı biri sözlü olarak Türkçeye çevrilmesi oldu.
(Videolar
şurada görülebilir: Sözlüsü: http://www.youtube.com/watch?v=AsPOKS8wzsc Alt yazılısı: http://www.youtube.com/watch?v=SjhGRUDVG_A )
Liquid Feedback
Programın Türkçeleştirilmesi, kullanımı gibi girişimlerden bir başarı elde
edemedik. Ayrıca programın Açık kaynaklı olmasına rağmen çok egzotik bir program
diliyle yazılmış olduğu; dolayısıyla
bizlerin ihtiyaçlarına uygun hale getirmesinin zorluğu gibi sorunların
varlığını da gördük. Yani belli bir hayal kırıklığı yaşadık.
Tabii bu arada, Gezi’nin neredeyse tek elle tutulur bakiyesi
olan Kadıköy bölgesindeki forumların da çalışma, toplantılarına vs. katılıyor,
izliyor ve dersler çıkarmaya çalışıyordum.
Oralarda da yine herhangi bir oylamanın reddedilmesi
nedeniyle karar alınamaması; bunun onları nasıl felç ettiği ve işin ilginci tam
tersi, korkulanın tam da kendisi bir sonuçla en anti demokratik bir biçimde
küçük örgütlü grupların gelişmeleri istediği gibi yönlendirmesi ve bunun
sonucunda da insanların uzaklaşması gibi bir sorunun varlığı da görülüyordu.
Bunun için de bir çözüm yolu arıyorduk.
Bu bağlamda, tek oya dayanan oylamaların sınırlılıkları,
bürokratikleşme ve bölünmeleri ve hatta egemenlik ilişkilerini güçlendirmesi
gibi sorunların da olduğu giderek netleşti.
Bu bağlamda başka oylama ve karar tekniklerini de incelemeye
başladım. Bununla ilgili olarak dünyanın en
eski, en yaygın ama isimsiz karar alma ve oydaşma yönteminin modern ve gelişmiş
bir biçimi olan Sistemli Oydaşma yöntemi veya tekniğinin forumları inmelendiren
birçok soruna karşı bir ilaç olacağı sonucuna ulaşmıştık.
(Almanca
bir açıklaması şurada var: http://www.sk-prinzip.eu/ . Ayrıca bu yöntemi kısaca şu
yazıda ele almış ve önermiştik: http://demirden-kapilar.blogspot.com.tr/2014/06/cumhurbaskanlg-aday-ve-secim-yontemi.html )
Gerek “Akışkan Demokrasi”,
gerek “Sistemli Oydaşma” yöntemlerini
forumlara da aktarmaya çalıştık ve kullanımını önerdik. Ancak belki önemi
anlaşılamadığı için; belki biz yeterince anlatamadığımız ve konuyla ilgili
yeterli ve doyurucu bir literatür hazırlayamadığımız için ilginç bir fikir
olarak görülmenin ötesinde bir yankı bulmadığı söylenebilir.
Ancak biz Radikal
Demokrasi grubunda, bizzat oylama ve karar yöntemleri konusunu tartıştık ve
yine bu Sistemli Oydaşma yöntemiyle
hangi yöntemle karar alacağımızı belirleyerek, yöntemi çok başarılı ve verimli
bir biçimde kullanmaya başladık.
Bu deney ve daha önceki Liquid
Feedback araştırmalarından şöyle bir sonuç çıkmıştı. Liquid Feedback gibi, onun akışkan
demokrasi konseptine de dayanan daha başka bir program yazmak gerekiyor.
Ama bu aynı zamanda karar alma yöntemi olarak Sistemli Oydaşma’yı kullanmalıydı. Bu ikisi birleştirilir, pratik
ve kullanışlı, aynı zamanda girişim ve tartışmaların da kolayca yapılabileceği
bir program yazılırsa sadece Gezi’nin ve kalıntılarının değil; genel olarak
ezilenlerin ve toplumsal muhalefetin kolayca örgütlenmesini sağlayacak bir araç
emre amade kılınmış olabilirdi.
“Alet işler el övünür”
derler. Böyle iyi bir alete ihtiyacı vardı ezilenlerin örgütlenme
girişimlerinin.
Bu arada bu işi kendimizin başaramayacağını düşündüğümüz
için, hem demokratların bilişim ve internetin olanaklarına; bilişim ve
internetten anlayanların da demokrasiye ve onun araçlarına dikkatlerini çekmek
için, Bilgisayar, İnternet ve Demokrasi
gibi bir Konferans ve Sempozyum hazırlama gereği; belki buralardan bir şeyler
çıkabileceği noktasına geldik ve bunun ön araştırmalarına başladık.
Ayrıca bu arada Liquid
Feedback ile aynı işlevlere sahip ve daha yaygın bir program diliyle
yazılmış yine Açık Kaynak kodlu Adhocracy
(https://adhocracy.de/) adlı programı
bulduk.
Bu program kolayca hem Türkçeye çevrilebilirdi hem de oylama
tekniği olarak Sistemli Oydaşma en
azından bir alternatif karar alma yöntemi olarak programa entegre edilebilirdi.
Bir de iyi bir App yazılırsa,
herkesin kolaylıkla kullanabileceği bir tartışma ve karar alma aracı olabilir;
en azından böyle bir aracın yokluğunun sorunları aşılabilirdi.
İşte tam bu noktada, BİÇDA’ya yazının başındaki gibi veya
şöyle maillerin geldiğini gördüm.
“Sırf faydalı bir
şeyler yapmak adına gelecek yazılımcılar olacaktır eğer duyurulursa. Açık
kaynak olursa illa bireysel fayda isteyenlerden de ilgi gösterenler olacaktır.
Github hesabı soran şirketler arttı. Teknik anlamda ilgi çekici projelerin
olması katılacak insan sayısını arttırır sanırım. Öğrencilere de duyurmak
mantıklı olacaktır. Öğrenciyken üzerine çalışabileceğin gerçek projeler
olmasını istiyorsun. Daha heyecanlı oluyor öğrenciler”
Ayrıca bu yönde girişimler başladığını da görünce (Ortak
program yazmak için Github hesabı açmak gibi vs.) tekrar umutlandım ve bunun
üzerine oturup buraya kadar okuduğunuz satırları yazdım.
Şimdi sizlere bir öneri var.
Birincisi, gelin Radikal Demokrasi ve BİÇDA gruplarından
insanlar olarak ortaklaşa Bilgisayar, İnternet ve Demokrasi konularını her
yönüyle, olanakları ve riskleriyle tartışacağımız bir Sempozyum veya benzeri
bir etkinlik düzenleyelim. Böylece demokratların ve ezilenlerin dikkatlerini
internete ve dijitalleşmeye; bilişimcilerin dikkatlerini de Demokrasiye
çekelim.
İkincisi, program yazacak arkadaşların, acilen var olan ve açık kaynak kodlu Adhocracy’yi Türkçeleştirip, Sistemli
Oydaşma ile geliştirmeleri ve bunun için kolayca akıllı telefonlardan bile
kullanılabilecek bir App vs.
yazmaları. Ezilenlere ve demokratlara ülkenin ve dünyanın dört bir yanına
dağılmış insanlar olarak girişimde bulunabilecekleri, tartışabilecekleri ve
karar alabilecekleri kolay kullanılır bir araç oluşturmaları. İşte size “kar amacı gütmeyen, topluma faydalı” bir
somut öneri
Kanımca bu ikisini yapılabilirse ondan sonra ortadaki
deneylere göre gerekli adımlar atılabilir.
Bir işe girişilir gerisi sonra görülür.
Dostlukla
Dostlukla
Demir Küçükaydın
Not: Bu maili BİCDA’ya yolluyorum ama aynı zamanda konu hem
genellikle toplumsal muhalefeti ve ezilenleri; hem Radikal Demokrasi
grubundakileri, hem de bunların dışında kalmış demokrat ve iletişimcileri de
ilgilendirdiğinden normal bir yazı gibi Bloğumda da yayınlayacağım ve her yerde
paylaşacağım.
@demiraltona
Yazılarımız şu adresteki blogta bulunuyor:
Videolarımız şu adreste:
Yazılarımızı ayrıca ses dosyası olarak şurada paylaşıyoruz.
Direk podcasttan veya indirerek dinlemek mümkün.
Kitaplarımız buradan indirilebilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder