HDP bugün Türkiye’de ve hatta Ortadoğu’da gerçek bir
demokratik hareketin ortaya çıkıp örgütlenebilmesi ve bölgeyi dönüştürebilmesi
için bir umuttur.
Bir tür mezhepçi faşizme doğru hızla yol alan ve bu yolda
HDP’yi en büyük engellerden biri olarak gören iktidarın saldırıları karşısında
onu savunmak, elbette bir parça adalet ve demokrasi özlemi olan herkesin asgari
görevlerinden biridir.
Ancak HDP bugünkü programıyla, demokrasi görevini doğru ve
net olarak tanımlamış olmaktan uzak olduğu gibi, aynı zamanda bu görevi
başarabilmek için, gerekli yapıya (gerek sosyolojik olarak bileşimi; gerek
tüzüksel yapısı ve işleyişiyle) sahip olmaktan da çok uzaktır.
Bu nedenle HDP’yi savunmak ve yaşatmak kadar; onu
değiştirmek gibi bir görev de önümüzde durmaktadır. HDP’nin kendini
savunabilmesi için kendini değiştirmesi; kendini değiştirebilmesi için de
yaşaması ve bunun için de savunulması şarttır. Bu iki görev birbiriyle
çelişmez, birbirini destekler. Bir olmadan diğeri mümkün olamaz.
Bizzat HDP’nin kendi yönetim organları ve yöneticileri de bir
“yeniden yapılanma”nın gereğinden söz ediyor ve yaklaşan Konferans ve Kongre
bir tür “Yeniden Yapılanma” konferansı ve kongresi gibi tanımlanıyor.
Ancak pratik uygulama ve sonuçlara bakıldığında, “Yeniden
Yapılanma”nın anlamının değiştiği ve içeriğinin boşaldığı görülüyor. Yeniden yapılanma
bir bakıma “Personel Sorunu”na, yani hangi organa kimlerin seçileceği sorununa,
indirgenmiş görünüyor ve kulisler, konuşmalar bu düzeyde cereyan ediyor.
Fikirleri, Programların, Stratejilerin, Örgütsel Yapı
önerilerinin (Tüzüklerin) bir tartışması yok.
Bunların örgütün ve kongrenin çoğunluğunu kazanabilmek için eşit
koşullarda mücadelesi ve yarışması yok.
Daha da kötüsü bu yokluk kimseyi rahatsız etmiyor; hatta bu
olumsuzluk bir erdemmiş gibi görülüyor.
Sorunu kişiler düzeyinde ele alan, temellere yönelmeyen, her
türlü program ve prensip tartışmasının gereksiz görüldüğü anlayışın bütün
ağırlığı tüm hazırlıklarda görülüyor.
Ayrıca tüm hazırlıklar tamamen anti demokratik bir biçimde
yürütülüyor. Farklı öneri ve görüşlerin üst organlara bildirilmesi ve onların
bunları değerlendirmesinin demokrasiyle ilgisi yoktur.
Çünkü farklı sistematik görüşlerin (yani somutta Program, Strateji
ve Tüzük önerilerinin) serbestçe şekillenip; birbirleriyle açık bir fikir
mücadelesi yürüttüğü; örgütün tümüne
doğrudan ulaşarak, örgütün çoğunluğunu kendi tezlerine kazanmak için hiçbir
kısıtlamaya uğramadan mücadele ettiği bir ortam ve araçlar olmadan; uzun ve
canlı hazırlıkla görüşler billurlaşıp; örgüt içindeki ağırlıklarını arttırmak
üzere ittifaklar ve cepheler oluşmadan demokratik bir Konferans-Kongre hazırlığından
ve örgütün kendisini dönüştürebilmesinden söz etmek anlamsızdır ve boşuna bir
beklenti olarak kalır.
Demokrasi her şeyden önce, biçimsel olarak, çoğunluk ve
azınlıkların oluşmasını; bu da farklı sistematik görüşlerin varlığını ve
üyeleri kendi yanına çekebilmek için eşit koşullarda bir yarışmayı ön görür.
Aynı örgütte yer almak, yeniden yapılanmak için, herkesin prensipte aynı
program, strateji ve tüzük anlayışta anlaştığı; sorunların teknik düzeyde
olduğu anlamına gelmez.
Bu günkü izlenen pratiğin bir tek anlamı vardır, Program, Strateji
ve Tüzüğün temellerine ve dayandığı anlayışa yönelik bir tartışma ve
eleştirinin yolu tıkanmakta; eleştiri ve öneriler için sadece nicel çaptaki
(nasıl daha iyi örgütleniriz, nasıl daha sıkı çalışırız gibi) değişiklik öneri
ve eleştirilerinin ifade edilebileceği bir yol bırakılmakta ve her şey bununla
sınırlamaktadır.
Tabii bu kökten ve açık bir tartışmayı engelleyen bir
işleyişi meşrulaştırmak için de hiç değişmeyen “şimdi zamanı değil” gerekçesine
de başvurulmaktadır.
HDP kurulduğu günden beri, hatta HDP öncesinde de “Çatı
Partisi”, “Demokrasi İçin Birlik Hareketi”, “HDK” hazırlıklarında da şaşmazcasına
tekrarlanan, “hükümetin baskısı var”, “bu ara saldırılar çok yoğun” gerekçelerinin
ardına sığınarak köklü bir tartışma ve yenilenme engellenmektedir.
Tarih ise, bu gerekçelerin tam tersini doğrular. Tarih, en
önemli ve kökten tartışmaların ve değişikliklerin düşmanın en yoğun ateşi
altında yapıldığını ve yapılabildiğini; bunun engel olmak bir yana bir vesile
bile sayılması gerektiğini göstermektedir.
Örneğin en kanlı saldırılar bile Dev-Genç’in kongrelerinde
en canlı ve köklü tartışmaların yapılmasını engelleyememişti. FKF, Dev-Genç’e
bu koşullarda yapılan kongrelerde dönüşmüştü.
Örneğin Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisi, Çarlık polisi
Okrahana’nın baskısı altında illegal koşullarda; ama en demokratik, en farklı
görüşlerin tartışıldığı ve birbiriyle kıyasıya teorik mücadeleler yürüttüğü kongrelerde
doğmuştu. O zamanlar hiçbir devrimcinin aklına, Polisin saldırı ve terörünü;
illegal koşullarda yapılan bir kongreyi, temel program ve tüzük tartışmalarından
kaçmanın bahanesi olarak sunmak, gelmiyordu.
Ve işin kötüsü, aynı Parti artık Devlet’i ele geçirdiğinde
ve tabii aynı zamanda “çarlıktan olduğu
gibi alınıp üzerine bir Sovyet boyası sürülen devlet” (Lenin) tarafından
ele geçirildiğinde, yani hiçbir tehdit ve baskı yokken; en anti demokratik; tüm
kararlarını oy birliği ile alan bir partiye dönüşmüş bulunuyordu.
Bir partinin hala iyi kötü demokratik bir işleyişe sahip
olup olmadığını öğrenmek istiyorsanız onun kararlarını oy birliği ile alıp
almadığına bakınız.
Maalesef HDP ve içinden çıktığı gelenekte bütün kongrelerde
neredeyse bütün kararlar “oy birliği” ile alınmaktadır.
Yani gerek tarihsel deney, gerek mantık, “şimdi zamanı değil”
gerekçelerini değil; tam da aksini doğrulamaktadır. Şimdi zamanı değilse, o
zaman hiçbir zaman gelmeyecek demektir.
*
Özetle “zamanı değil” gibi itirazlara pabuç bırakmayanlar ve
HDP’nin savunulmasını ve gerçekten yenilenmesini isteyenler, bir çağrı yayınlamış
bulunuyorlar.
Bu çağrı HDP’nin ciddi bir şekilde yeniden yapılanması gerektiğini
düşünen delege, üye, sempatizan, gönüllü ve destekleyicilerini, bir araya gelip
HDP’yi yeniden yapılandırmak için neler yapılması gerektiğini tartışmaya; birlikte
davranmaya çağırıyor.
Yani bir bakıma HDP’yi yeniden yapılandırmak isteyenleri örgütlenmeye
çağırıyor.
Türkiye’nin alışmadığı tarzda, açık, fikirler üzerinden,
amacını gizlemeyen modern bir muhalefetin örneğini sunuyor. Kanımızca başarı
kazanıp kazanmamasından öte bir örnek ve başlangıç olarak da çok değerli ve
önemli.
Aşağıya bu bildiriyi olduğu gibi aktarıyoruz. Aslında imzacı
sayısı şu an itibariyle daha fazladır ancak, sadece aşağıdaki imzacılar için
kontrolü yapılabilmiştir bu nedenle bu sınırlı imzayı içeren versiyonu
kullanıyoruz.
Biz de şahsen, HDP’yi savunmak ve yeniden yapılandırılmasına
katkı sunmak isteyen herkesi aşağıdaki bildirideki gibi HDP
Demokrasi Platformu’na katılmaya ve bunun için de aynı isimli e-mail
grubuna üye olmaya çağırıyoruz.
Demir Küçükaydın
13 Ocak 2016 Çarşamba
HDP Demokrasi Platformu Duyuru ve Çağrısı
HDP 7 Haziran seçimlerinde Türkiye’deki Demokrasi Mücadelesi
için bir umut olarak ortaya çıktı. Ama seçimlerden kısa bir süre sonra bu
umudun yerini hayal kırıklıkları aldı.
Ne yazık ki, olayların hızlı gelişimi ve iktidarın baskıları
nedeniyle bu olumsuz gidişin temeldeki nedenleri üzerinde hiç durulmadı ve
tartışılmadı.
Ama tek ve esas neden bu değildir. Maalesef, HDP’de bunu
yapacak bir ortam ve araçlar (örgütsel
yapı) da yoktur.
Örneğin böyle bir tartışma ancak her görüşün doğrudan tüm
üyelere tezlerini aktarabilme ve onları kendi görüşlerine kazanabilme
yollarının açık olması halinde mümkün olabilir.
Ama HDP’de ne böyle bir olanak vardır; ne de böyle bir
olanağın olması istenmektedir. HDP’de her üyenin doğrudan tüm üyelere erişme hakkı
ve koşullarını oluşturmak bir yana; bütün muhalefet şerhlerinin veya
eleştirilerin yukarıdaki organlara
iletilmesi istenmektedir. “Yukarıdaki organlar, bunları değerlendirir;
uygun ve gerekli görürse iletir” yaklaşımı egemendir.
Üst organların dolayımı, değerlendirmesi ve denetimi
yolundan tüm örgüte ulaşmanın, örgüt içi demokrasiyle hiçbir ilişkisi olmadığı
ortadadır.
Sadece bu gerçek bile HDP’nin nasıl bir yeniden yapılanma
ihtiyacı içinde olduğunu gösterir. HDP’nin bugünkü yapısı, yeniden yapılanma
tartışmasını bile engellemektedir.
Kaldı ki, sadece HDP’nin örgütsel yapısı, anti demokratik,
bürokratik ve hantal değildir; HDP’nin programı da tutarlı ve radikal bir
demokrasiyi hedeflemekten çok uzaktır.
HDP’nin programının en temel yanlışı özünde şöyle formüle
edilebilir: politik olanın, yani devletin diller, dinler, kültürler, etniler,
“uluslar” vs. körü olmasını hedeflememektedir. Program, devletin dili, dini,
etnisi, kültürü olmamasını değil; aksine onları tanımasını; yani politik olanın
dillere, dinlere, etnilere, kültürlere vs. göre tanımlanmasını hedeflemektedir.
Bunun demokrasiyle ilgisi yoktur.
Bu anti demokratik karakter, bugün Türkiye’nin en somut
sorunu olan “Kürt Sorunu”nda somut olarak şöyle ifade edilebilir:
Gerçek demokrasi programı, Kürtlüğün de tanımasını; “statüsünü” değil; Türklüğün de tanınmamasını;
Türklüğün de statüsüzlüğünü savunur ve savunmalıdır.
Sorun “Kürt Sorunu”
değil, Türk Sorunu’dur.
Kürtlüğün de tanınması değil; Türklüğün de tanınmaması;
hiçbir dilin ya da dinin tanınmamasıdır. Devletin bunlar karşısında kör olması
savunulmalıdır.
Diğer ve daha genel ifadeyle, ulusun ya da politik olanın (devletin) dillere, dinlere, kültürlere
vs. göre mi tanımlanacağı; yoksa böyle
tanımlanmaya karşı mı tanımlanacağıdır. “Demokratik Bir Cumhuriyet” ve “Demokratik
Bir Ulus” ancak ikincisiyle mümkündür.
HDP bugünkü programını değiştirmeden, bunun için de bir
program tartışması açmadan tüm Türkiye hatta Ortadoğu’daki Demokratik güçleri
ve özlemleri birleştiremez.
HDP’nin programının tutarlı ve radikal bir demokratik
program olmaması, aynı zamanda stratejinin de tüm demokratik güçleri
toparlayacak bir strateji olmasını engellemektedir. Diğer dillerin, dinlerin,
kültürlerin de tanınması için bir program Türkleri kazanamaz; çünkü bu aynı
zamanda birlikteliği veya ayrılmayı, o dile, dine göre belirlenmiş politik
birimlerin kendisine bırakarak, ilk krizde, bunların birbiriyle boğazlaşmasının
yolunu açmaktadır. Bunun tamamen yanlış bir çözüm olduğu, Balkan ve Sovyetler
deneylerinde tarihsel olarak kanıtlanmıştır.
Türkleri, yani ezen çoğunluğu demokrasiye kazanmanın tek
yolu, Türkleri, Türklüğün de tanınmadığı, Türklüğün, Kürtlüğün vs. kişilerin
özel sorunu olduğu bir gerçek demokrasi için mücadeleye çağırmak olabilir. Yani
“Türkiyelileşme”, özünde ve daha
doğru ifadeyle Demokratikleşme olabilir ve olmalıdır.
Özetle HDP programıyla, stratejisiyle ve örgütsel yapısıyla
baştan aşağıya yeniden yapılanmak; amaç ve yapı olarak demokratikleşmek
zorundadır. Bunu yapabildiği takdirde, sadece Türkiye ve Kürdistan’daki değil;
tüm Ortadoğu’daki umutsuzların umudu olabilir. Tüm ezilenleri birleştirip
bölgenin kaderini değiştirebilir.
*
Bu öncüllerden hareket eden HDP ve HDK üyeleri,
sempatizanları, gönüllüleri ve destekleyicileri olan bizler, HDP’yi tüm program
ve örgütsel yapısını; hiçbir tabu tanımadan, acımasızca eleştireceği bir
tartışmaya çekmek ve böyle bir tartışma aracılığıyla bugünkü program, strateji
ve örgütsel yapısını baştan aşağı değiştirmek istiyoruz.
Çağrıların ancak bir somut güce dayandığı takdirde bir
başarı şansı olabileceğinin; HDP’ye egemen olan yapının aynı zamanda bu
değişimin önündeki en büyük engel de olduğunun elbette bilincindeyiz.
Bu nedenle, aşağıda imzaları olan bizler HDP’nin yukarıda kısaca
özetlenen ve örneklenen yönde bir değişiminden veya daha farklı bir değişimden
yana olsa bile; böyle bir tartışmadan yana olanları bir platform oluşturmaya
çağırıyoruz.
Bunun için ilk elde, HDP Demokrasi
Platformu isimli bir e-mail grubu
kurduk.
Platformun ve onun şu anki somut biçimi olan Mail Grubunun
amacı söyle tanımlanmıştır:
“HDP Demokrasi Platformu,
HDP'nin gerçekten demokratik bir programa ve demokratik bir işleyişe sahip
olmasını hedefleyen üye ve sempatizanların tartışmalarını yürütmek ve
çalışmalarını koordine etmek için bir e-mail grubudur. Grubun yazışmaları
herkese açıktır, yazışmalara sadece üyeler katılabilirler. Üye olmak için bir
yöneticinin onayı veya bir üyenin önerisi gerekir.”
HDP’de değişim isteyenleri bu gruba katılmaya; HDP’de
değişimi sağlamak için güçlerini birleştirmeye çağırıyoruz.
Gruba üye olmak için şu yollar izlenebilir:
1)
hdp-demokrasi-platformu+subscribe@googlegroups.com
adresine boş bir e-mail yollayabilirsiniz. Bunun için de çoğu durumda,
yukarıdaki mavi adrese tıklamanız ve çıkacak boş mailin gönder ikonuna basmanız
yeter. Moderatör arkadaş sizin
üyeliğinizi onaylar.
2)
Eğer bunu yapamıyorsanız hdp.demokrasi.platformu@gmail.com
adresine bir mail ile isteğinizi bildirin. Arkadaşlar sizi üye yaparlar.
HDP Demokrasi Platformu Çağrıcıları
11 Ocak 2016 Pazartesi
1.
A. Seda
Berzeg
2.
ahmet can
3.
ahmet
göral
4.
Alemdar
Kadıoğlu
5.
ali dogan
6.
Ali Nejat
Sözen
7.
barış
göral
8.
Bekir
Yurdakul
9.
Can Can
10.
Demir
Küçükaydın
11.
Dilan
Tuğrul
12.
Edip Bal
13.
Ekrem
Soybay
14.
Ferhat
Berkpınar
15.
Feryal
Vatan
16.
Gülseren
Adaklı
17.
Hasan
Cevad Özdil
18.
Hasan
Gürkan
19.
Irfan
Acikgoz
20.
İsmet
Sekmen
21.
Kıvanç
Ersoy
22.
Mehmet
Ali Aslan
23.
Mesut
Korkmaz
24.
Muammer
Baburcan
25.
Murat
Yüce
26.
Mustafa
Covac
27.
Mustafa
Nevzat Yüce
28.
Mustafa
Yeşim
29.
Muzaffer
Baburcan
30.
Namık
Kuyumcu
31.
onur
şentürk
32.
Ömer
Bilal Karakaya
33.
Radife
Karamanogullari
34.
Salih
Kaya
35.
Sami Sarı
36.
Savaş
Kündüroğlu
37.
Sengül
Mor
38.
Serpil
Arısoy
39.
Sezai
Sarıoğlu
40.
YIlmaz
Ocak
41.
Zeynel
Abidin Çelebi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder